Gündüz Güneş’ten önce mi yaratıldı?
- İbni Abbas, Hasan Basri, İbni Mesud vs. gibi büyük tefsir kaynaklarına göre güneş ve uzay karanlığı yaratılmadan önce yani gök düzenlenmeden önce yer yaratılmıştı. Peki bu alimlere göre güneş yaratılmadan önce gece ve gündüz (veya gece gündüzden önce dünyayı, göğü vs. aydınlatan nur, ateş vs. gibi bir şey) var mıydı?
- Çünkü Muhammed b. İshak'a göre gece gündüz güneşten önce yaratıldı: "yerin ve göklerin yaratılış safhaları hakkında şunları söylemiştir: Allahü teâlâ önce aydınlığı ve karanlığı yaratmıştır. Sonra onları birbirlerinden ayırmış, karanlığı, her şeyi bürüyen karanlık bir gece, aydınlığı da her şeyi aydınlatan aydınlık bir gündüz yapmıştır. Sonra yedi kat göğü, dumandan var etmiştir.' (Taberi Tefsiri Bakara Suresi 29)
- Diğer âlimlere (yukarıda sayılanlar dahil) ve özellikle Bediüzzaman hazretlerine göre gece gündüzün yaratılışı güneşin yaratılışından önce midir?
- En'am 96, Zümer 5, Ra'd 3, Yasin 37. (gündüzün yörüngesi) ayetlerde gece gündüz sanki güneşten bağımsızmış gibi bir anlam çıkıyor.ve bazı tefsir Alimleri (Mesela Kurtubi, Taberi. Taberi'nin Enam 96 tefsirini böyle anladım bunu da açıklarsanız sevinirim) gece gündüzü sanki güneşten bağımsız 2 ayrı cisim gibi düşünüyor gibi geldi bana. Örneğin Ömer Nasuhi Bilmen Rad 3 için gündüzün ışığı geceyi aydınlatıyor diyor, buna benzer açıklamaları Taberi, Kurtubi vs. de de gördüm.
- Ancak gündüzün ışığı yoktur güneşin vardır. Mesela gece zikredilmiş. gece dediğimiz şey gündüzün üzerine nasıl bürünebilir? Gece yani güneşin batmaya başlaması ile başlayan karanlık, uzay karanlık olduğu için ortaya çıkmıyor mu? Gündüz güneşin ışığı sonucu oluşuyor o nasıl gecenin üstüne bürünebilir, battaniye gibi bir şey değil ki?
- Cennette güneş yok ama cennet hep gündüz. Bu da bu anlayışın delili midir?
- Tevrat’ta da gece gündüz güneşten bağımsız bir şekilde ve daha önce yaratılıyor.
- Zümer 5. ayet bir yaratılış sırası bildiriyorsa gündüz güneşten önce yaratılmış mı olur?
Değerli kardeşimiz,
- İlgili ayetler, bu farklı durumdan her birini ayrı ayrı açıklamaktadır. Bir yönüyle semaların bir mânâda teşekkülü ve meydana gelmesi daha evveldir. Küre-i arzın onlardan kopması ve ayrılması daha sonradır. Ardından küre-i arz hayata müsait hale getirilmiş ve dördüncü derecede semaların tesviyesi olmuştur. Yani mesele, bir taraftan semalardan başlayıp âdeta bir kavis çizer gibi gidip yine semalarda bitivermiştir.
Bu nedenle önce gökler yaratıldığına göre göklerin yaratılışına elbette Güneş de dahildir.
- Öyle anlaşılıyor ki, alimlerimiz “gündüz” kavramını aydınlık mahalli olarak kullanmışlardır. Aydınlığın olması ise elbette Güneşe bağlıdır.
“Sabahı aydınlatan O’dur. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, Güneş'i ve Ay'ı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.” (En’am,6/96)
mealindeki ayette, Güneş'in yer ile ilişkisinden ziyade, sayılan her unsurun Allah tarafından yaratıldığına ve varlıklarıyla kendilerine terettüp eden hususi görevlerine dikkat çekilmiştir.
Mesela, ilk cümlede “sabahın ne ile aydınlatıldığı” değil de, -sebep ne olursa olsun- bu aydınlığın Allah tarafından yaratıldığına vurgu yapılmıştır.
- Taberi, bu ayetin tefsirinde bazı alimlerin “faliku’l-ısbah”ı, gündüzün aydınlığı olarak değerlendirdiklerini bildirmiştir. Bununla beraber, İbn Abbas’ın şu açıklamasına da yer vermiştir:
“el-ısbah”tan maksat, gündüzün aydınlığı Güneş'in ışığı ile gecenin aydınlığı da ayın ışığı ile aydınlatılmıştır. (bk. Taberi, ilgili ayetin tefsiri/ ayrıca bk. Maverdi, ilgili yer)
Gök ve Yerin Yaratılış Sırası
Kur'an-ı Kerim’deki değişik ayetlerin ifadeleri, gök ile yerin yaratılış sırasının farklı anlaşılmasına müsait bir şekildedir.
Bu sebeple eskiden beri müfessirler bu konuyu Bakara Suresinin “Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.” mealindeki 29. ayetinin tefsiri çerçevesinde incelemeye tabi tutmuşlar.
Taberî, kendi görüşünü belirtmeksizin farklı görüşler yansıtan düşüncelere yer verirken; Kurtubî, değişik görüşleri belirtmekle beraber, “Katade’nin dediği gibi, Allah önce göğü duhan (gazlar) halinde; arkasından yeri yarattı. Daha sonra göğü düzenleyip, ardından da yeri düzene soktu” demek suretiyle kendi görüşünü de ortaya koymuştur. (bk. Kurtubî, Bakara 29. ayetin tefsiri)
Bediüzzaman da adı geçen Bakara Suresinin 29. ayetinin tefsirinde aynı konuyu ele almıştır. O’na göre, “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semâya yöneldi. Onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” mealindeki âyet, yerin önce yaratıldığını; “Ondan sonra da yeri döşedi” mealindeki Naziat Suresinin 30. ayeti, göğün önce yaratıldığını; “İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” mealindeki Enbiya Suresinin 30. ayeti ise, gök ile yerin birlikte yaratıldığını göstermektedir.
Müellif, konuyu ilimlerdeki yeni keşifler doğrultusunda değerlendirmiş ve yer ile göğün birlikte aynı maddeden yaratıldığını, ancak yerin soğuyup kabuk bağlaması, göklerden önce olmakla beraber, insanoğlunun hayat şartlarına uygun bir duruma gelip, bir döşek şeklinde düzenlenip son şeklini alması, göklerin düzeninden sonra olduğunu belirtmiştir. (bk. Mektûbat, 331-332; Taberî, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)
Şimdi meallerini verdiğimiz ve aşağıda metinlerini sunduğumuz ayetlerle ilgili Bediüzzaman’ın görüşlerini kendi ifadesinden takip edelim:
هو الذي خلق لكم ما في االرض جميعا ثم استوي الي السماء فسويهن سبع سموات وهو بكل شيء عليم “... Bu ayet, arzın semadan evvel yaratılmış olduğuna delalet eder. وَاْلاَرْضُ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَا ayeti de semavatın arzdan evvel halk edildiğine daldir (delalet eder). Ve كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا ayeti ise her ikisinin de bir maddeden beraber halk edilmiş ve sonra birbirinden ayırt edilmiş olduklarını gösteriyor."
"Hikmet-i cedidenin nazariyatı ise şu merkezdedir ki, görmekte olduğumuz ve manzume-i şemsiye ile tabir edilen güneşle güneşe bağlı yıldızlar cemaati, basit bir cevher imiş; sonra bir nevi buhara inkılab etmiş; sonra o buhardan, mayi-i narî (sıvı-ateş) hâsıl olmuş; sonra o mayi-i narî, bürudet ile tasallub etmiş, yani katılaşmış; sonra şiddeti hareketiyle bazı büyük parçaları fırlatmış; sonra o parçalar tekasüf ederek, seyyarat olmuşlar; üzerinde yaşadığımız arz da onlardan biridir. Bu izahata tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hâsıl olabilir."
"Şöyle ki: ‘İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayırdık’ manasında olan ayetin ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz eden bir maddedir."
وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاۤءِ (Arşı su üstündeydi, Hud, 11/7) ayeti, şu madde-i esiriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk’ın arşı, su hükmünde olan şu esir maddesi üzerinde imiş; esir maddesi yaratıldıktan sonra, Saniin ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur.
"Yani Sani-i Zülcelâl esir maddesini yarattıktan sonra, o esir maddesini cevahir-i ferde kalbetmiştir. Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz da bunlardan biridir."
"İşte arzın -hepsinden evvel tekasüf ve tasallub etmekle acele kabuk bağlayarak uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması itibariyle- hilkati ve teşekkülü semavattan evveldir. Fakat arzın bastedilmesiyle nev-i beşerin teayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği, semavatın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkati, semavattan sonra başlar; fakat, bidayette, semavat ile arz ikisi beraber imişler."
"Binaen alahâzâ, bu üç ayetin aralarında bulunan zahiri muhalefet, bu üç cihetle mutabakata inkılâb eder.” (İşaratü’l-icaz, Bakara 29. ayetin tefsiri; bk. Niyazi Beki, Tefsirde Yeni Yaklaşımlar, Risale-i Nur örneği, 150-152)
Unutmamak gerekir ki, göklerin yaratılışında Güneş da dahildir.
İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, gece gündüzden öncedir. Ay zaten ışığını Güneş'ten alıyor. Hem gündüzün aydınlık sebebi, hem de gecenin karanlık sebebi Güneş'in ışığıdır. Doğarken aydınlık, batarken karanlık olur. Klasik tefsirlerdeki ifadeleri bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Biz gece ve gündüzü iki Ayet kıldık ve gece âyetini sildik" (İsra, 17/12) ayetindeki "Gece ayetini sildik." ifadesi nasıl anlaşılmalıdır?
- Naziat suresinde "O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı." ayetinde geçen “göğün gecesi” karanlık mıdır?
- İslam’daki ibadetlerin doğru düzgün uygulanması için Dünya'nın düz mü olması gerekir?
- "Ne Güneş Ay'a yetişebilir, …" ayetini açıklar mısınız?
- Gün ne zaman başlar?
- Kainatın yaratılmasıyla ilgili ayette geçen ''sonra / sümme'' kelimesi, öncelik sonralık anlamına mı geliyor?
- Kur'an'da bir ayette önce yer sonra gök yaratıldı deniyor; ama başka bir ayette önce gök sonra yer diyor, nasıl anlamalıyız? Kainatın altı günde değil sekiz günde yaratıldığı iddiasına ne dersiniz?
- Nur Suresi 44. ayet dünyanın dönüşüne mi işaret ediyor?
- Gündüz ve gece, güneşin sayesinde olduğu halde, Şems suresinde neden "Güneşe parlaklık veren gündüz hakkı için, güneşi örten gece hakkı için" denilmiştir?
- Şems suresi 2. ayette geçen, takip eden Ay, ifadesi hangi anlama geliyor?