Günahkardan değil günahtan nefret edin demek doğru mu?

Tarih: 26.10.2019 - 09:39 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Günahkardan değil günahtan nefret edin" diye bir söz var.
- Bu söz İslamî açıdan nasıl değerlendirilir?
- Bir kimse, İslamda belirtilen büyük günahlara bulaşırken günahkar insanlardan nefret edebilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir doktorun görevi hastayla mücadele etmek veya hastaya düşman olmak değil, hastalıkla mücadele etmektir. Doktor hastalığa düşman olmalı, hastaya değil.

Aynen bunun gibi, insanlarda da manevi hastalıklar var. Bu hastalıklardan dolayı azgınlaşıp haddi aşan insanların şahıslarına düşman olmak yerine, onlardaki o sıfatlara düşman olmalıyız. O hasta insanları küfür, zulüm gibi mikroplardan arındırmaya çalışmalıyız.

Müslümanın görevi, böyle maneviyatta hasta olan insanların hastalıklarıyla mücadele etmektir.

Allah’ın ismet sıfatı ile korunan peygamberlerde dahi zelle, yani gayr-ı iradi hata varken, “Ben günahkar değilim, hiç günah işlemiyorum!” diyebilecek şuurlu bir Müslüman ne olmuştur ne olabilir ne de olacaktır.

Elbette günahtan sakınmak, hele ki büyük günahlardan şiddetle sakınma ve bu yolda gayretli olmak pek mühimdir. Ancak insan olmamız sebebiyle bazen ister istemez günah işlemekteyiz. Onun için tövbe ve istiğfar kapısı canımız tende olduğu her an ardına kadar açıktır ve her Müslüman günde en az 5 defa farz namaz vakitlerinde kalben tövbe istiğfar etmelidir. Böylece;

- Hem Allah’ın kendisinin tövbesini kabul edip mağfiret etmesini umacak,

- Hem de kendi hayatının kusurlarla, günahlarla dolu olduğunu idrak ederek, etrafında gördüğü ve günah işleyen Müslüman kardeşlerine değil, yani günahkâra değil, günaha düşman olacak ve kardeşini güzel ve maruf sözlerle uyaracak.

Müslüman, bırakın günahkâr mümine, kâfire dahi düşman olmamalı, “küfre” düşman olmalı; unutulmasın ki peygamberlerden sonra belki insanların en efdali olan sahabe efendilerimizin çoğu başlangıçta müşrikti, kâfirdi.

Ne hâl üzere olduğumuz elbette önemli, ama daha da önemlisi ne hâl üzere emanetimizi teslim edeceğimizdir; bu konuda kimsenin elinde ne senedi ne de garantisi vardır, Allah kimseyi şaşırtmasın!

Tarihte Karun gibi doğru yolda olup da nefsine yenilip sonra da hak yoldan sapan insanlar olduğu gibi, hak yolunu nice günahtan sonra bulan ve bu yolda numune-misal olmuş pek çok insan vardır.

Bu arada yanlış anlaşılmasın, günahkâra değil de günaha düşman olmalıyız derken, günahkârın günahının dünyalık bedelini, Allah’ın belirlediği hükümler doğrultusunda bu dünyada ödetmek de toplumsal vazifedir. Yani bir hırsıza, “Biz sana değil de hırsızlığa karşıyız!” deyip onu serbest bırakamayız. Ona belirlenen cezasını veririz, ama onu ıslah etmek, hak yolunu bulmasını sağlamak için de elimizden geleni yaparız.

Herkesin malumudur ki Mevlana Hazretlerinin; “Gel, kim olursan gel, yeter ki gel; ister günahkâr, ister kâfir, ister mecusi ol…” mealindeki söylemi, bazı bilgisiz ve kötü niyetli insanlar tarafından pek yanlış anlaşılmıştır.

Hazret her durumda olan kişiyi dergahına çağırıyor, ama hâlini ıslah etmek üzere çağırıyor; Hristiyanı tevhide, ayyaşı içkiyi bırakmaya, mecusiyi Allah’a... çağırıyor. Ve samimi bir imandan sonra hemen tövbe istiğfar ederek, kulluk vazifelerini eksiksiz ifa etmeye çağırıyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun