Ahlaka aykırı davranan arkadaşlarıma nasıl davranmam gerekir?
- Arkadaş çevresinin önemi hakkında cevaplar verirseniz sevinirim..
- Bazı insanlar daha doğrusu çevremde bulunan arkadaşlarım çok boş konuşuyor arada çok gıybet yapılabiliyor. Muhabbetlerde gereksiz beyhude küfürler ağza alınmayacak şeyler söyleniyor. Bu insanlara karşı nasıl, tutum sergilemek gerekir? Ne yapmalıyım?
- Yolda açık saçık bir bayan görüldüğü zaman arkasından gereksiz şeyler sarf ediliyor, bunu söyleyen kimselere yakınım olsun sevdiğim insan olsun vs.. bunları uyarmak konusunda nasıl hitapta bulunulması gerekir?
- Bunlara alet olmamak için bu tarz kişilerle samimi dostluk yapılabilir mi?
- Eğer, bu kimseleri çok seviyorsak bu konuşmalarından dolayı bu kişileri bir daha bu tarz şeyleri yapmamaları için uyardığımızda aramızda kavga olma ihtimali de olursa ne yapmam gerekir?
Değerli kardeşimiz,
Evvela kimlerle arkadaşlık yapmamız gerektiği ve kimlerle ne boyutta arkadaşlık yapmamız gerektiği konusunda bakalım İslam bize ne diyor?
Kur'an-ı Kerim aşağıdakiler ile dostluk kurmamızdan bizi kesin bir dille men etmekte ve dostluk kurmamız halinde, zalim ve fasık olacağımızı ve bunun küfre yani kafirliğe kadar varabileceğini mealen ifade etmektedir:
“Kafirleri (3/28, 4/144, 5/57, 9/23), Müminlerden başkasını (3/118, 9/16), Münafıkları (4/89, 4/139-140, 58/14), Yahudileri (5/51, 60/13, 5/57), Hristiyanları (5/51, 5/57), Cihad etmeyenleri (9/16), Allah düşmanlarını (60/1), Küfürdeyseler ailemizi (9/23) dost edinmeyin!”
Burada “Dostluk-Arkadaşlık” ifadesi, hayatı sırlarıyla beraber paylaşmak, dertleşmek, akıl almak gibi derin bir dostluk ve ilişki ifade edilmektedir, kaçınılması gereken budur.
Yoksa komşuluk, akrabalık, ticaret, vb. ilişkilerimizdeki asgari beşeri münasebet kastedilmez.
Zaten mümin olmayan bu insanlarla asgariden de olsa bir şekilde ilişki içinde olmalıyız ki, yeri ve zamanı geldiğinde onlara İslam’ı tebliğ vazifemizi ifa edebilelim ve adım adım ebedi cehenneme yürüyen ve pek sevdiğimiz o insanların kurtuluşlarına vesile olalım.
Peygamberimiz (asm)’ın mealen buyurduğu gibi, “Bir kişinin imanını kurtarmanın bedeli, dünyada elde edilebilecek bütün malların katbekat fevkindedir!” (bk. Buhari 7/3468, Müslim 2406/34)
Bu kısa izahattan sonra, karşımıza çıkabilecek üç grup insana bakalım:
Birinci grup, yukarıda bahsettiğimiz ve dostlukları yasaklanmış kişiler. Bunlar mümin olmadıklarından, evvela bu kişilere, yeri geldikçe, maslahat nasıl gerektiriyorsa, iman hakikatlerini anlatmalı ve bu iman hakikatlerini iki kere iki dört eder katiyetinde ispatlamalıyız. Yani çarpım tablosunu bilmeyen ve hele ki kabul etmeyen bir insana türev anlatmamızın manasızlığı ve imkansızlığı nasıl ortadaysa, Allah’ı kabul etmeyen veya nefsine göre kabul eden birine İslami hakikatleri anlatmanız da o derece imkansız olur.
İkinci grup olan müminler için işimiz çok daha kolaydır. Çünkü onlar İslam’ı bilirler ve kabullenirler. Muhtemelen şeytandan gelen bir gaflet onları sarmıştır ve malayaniyata ve/veya lehviyata / sefahete dalmışlardır. İslamdan yani, Kur'an / sünnetten yapacağımız teşbih ve hatırlatmalarla hemen intibaha gelecekler ve inşallah tövbe istiğfar edeceklerdir.
Üçüncü grup için ise işimiz daha zordur, çünkü bunlar cehl-i mürekkeptirler; hem bilmezler hem her şeyi biliyorum zannederler.
Sorsanız; "Müslümanız, Allah’a, Kur'an’a ve Peygambere (asm) inanıyoruz" derler.
Baksanız namaz yok, mescide gitmez, oruç yok, zekatın ne olduğundan ve ne olmadığından ve hacca gitmenin farz olduğundan habersiz, parası faizde, ihtiyacını faizli krediyle karşılar, içki içer, erkek olsun, kadın olsun tesettüre dikkat etmez, helal harama lakayd, vs... Yani Kur'an ve sünnete taban tabana zıt yaşar, ama sorsanız Müslüman!
Müslüman olduklarını iddia etmekle beraber bu grup insanların -Allah onlara hidayet versin- hem Allah’ı nefis ve hevalarına göre tanımaları sebebiyle şirkten (25/43-44) hem de bir şekilde bir öyle bir böyle (4/143) olmalarından inanç bakımından olmasa da yaşayış bakımından münafıklıktan hisseleri olabilir. Ve maalesef asrımız ve hele ki günümüzde böyle birçok yardıma muhtaç fasık insan etrafımızda bulunabilmektedir. Yardıma muhtaç olduklarını kabul etmediklerinden de bizim için onların hidayetine vesile olmak o kadar da zordur.
Belki bu üçüncü gruptaki insanlara da yeri geldikçe, işe “la ilahe illallah’dan” yani en başından başlamamız ve sabırla adım adım ilerlememiz gerekmektedir.
Burada bize düşen yeri geldikçe belagatli ve tesirli sözle nasihat etmek (4/63) ve yumuşak söz (20/44) söylemektir.
Karşımızdaki muhatabın samimiyetini ve basiretinin açık olup olmadığını biz bilemeyiz, onu sadece Allah bilir. Biz usulüne uygun olarak görevlerimizi yapar, sonucu kişiye bırakırız, ıslah etmesi için de Allah’a dua eder ve yalvarırız.
Dolayısıyla, bir mecliste bulunduğumuzda, gerek gıybet olsun, gerek hakaret olsun, gerek İslam'ın hoş görmediği herhangi bir davranış türü olsun, biz sessiz kalmamalıyız. Bahse konu olan grup yukarıdakilerden hangisi ise ona göre hareket etmeli, İslam ahlakına uygun örnek Müslüman ve rol model kul olmalıyız, eğer zarar vermeyecekse nasihatlerde bulunmalıyız. Bu da fayda vermiyorsa, saygı çerçevesinde müsaade isteyip o ortamdan ayrılmalı ve o kişiler için Cenab-ı Hakk’a dua etmeliyiz.
Unutmayalım ki, peygamberler dahi, yeri gelmiş babalarını, çocuklarını, eşlerini, akrabalarını ve en yakın arkadaşlarını dahi ikna edememişler…
Biz müminlere düşen, dostumuzu arkadaşımızı seçerken Maide suresinin müminlere hitap eden 55. ayet-i kerimesini daima hatırımızda tutmamızdır:
“Sizin dostunuz ancak Allah’dır, O’nun Resulüdür ve Allah’ın emrine boyun eğen kimseler olarak namazı hakkıyla eda eden ve zekatı veren müminlerdir.”
İlave bilgi için tıklayınız:
- Günah işleyen kimselerle arkadaşlık etmek sakıncalı mıdır?
- Dini bilgisi olmayan ailemize nasıl nasihat etmeliyiz?
- Peygamberimizin tebliğ ve nasihat metodu nasıldı?
- Tebliğ, irşat, emri bilmaruf arasındaki fark nedir?
- Tebliğ herkese farz mıdır?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kuran'dan müminlere şifa ve rahmet olan şey nedir?
- Rahman suresi 64 ve 76 ayetlerinde neden özellikle yeşilden bahsedilmiş?
- İbadetlerini aksatan çocuğa baskı uygulanır mı?
- Gayri müslimlere karşı hangi duyguları beslemeliyiz?
- MİLLİYETÇİLİK, ırkçılık
- Kız çocuğunun başını örtüp örtmemesi konusunda, anne babanın mesuliyeti nedir? Şayet kapanmak istemiyorsa nasıl davranmak gerekir? Açılmayı kendi isterse kapanması için zorlamalı mıyız; ailenin tutumu ne olmalı?..
- Anne baba, evladının ibadetinden sorumlu mu?
- Din, cihad ve zorlama: İslam barış dini midir?
- Anne baba fasık, günahkâr ise onlara itaat nasıl olmalıdır?
- Bir kişi İslam dinine mensup olduktan sonra cahilleşiyor mu?