Evrendeki kaosa benzer görüntü, Allah’ın hangi isminin yansımasıdır?

Tarih: 09.10.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Evrendeki kaosa benzer görüntünün aslında bir düzen olması, Allah (c.c.)’ın hangi isminin yansımasıdır?
- Anlatır mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Allah’ın Bütün İsimleri Güzeldir

Kaos kelimesi, “Düzenli Evren” anlamına gelen “kozmos” kelimesinin tam zıddıdır. Ancak "kaos"un kelime anlamıyla "kaos"un "teorisi" birbiriyle aynı kavramlar gibi gözükseler de aslında birbirleriyle zıt pek çok yanları da bulunmaktadır. Çünkü teorideki kaos, düzensizlikten bir düzenin oluştuğunu savunmaktadır.

- Bir kozmik çorba halindeki evrenin ilk başlangıçta kaotik bir görünümde olması, onun sonradan düzenli kozmik bir evrenin meydana gelmesi, lügat anlamın itibariyle bir kaosu değil, teorik manasıyla düzensizlikten bir düzene geçmeyi ifade etmektedir. 

- Bu sebeple, evrende kaosu hatırlatan bazı bulguların gerçekten bir düzensizliğe işaret etmez. “O yarattığı her şeyi güzel yapmış...” (Secde, 32/7) mealindeki ayette, evrenin güzel bir düzene sahip olduğuna işaret etmektedir.

“Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın; Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi muhkem / sağlam ve mükemmel yapan Allah'ın sanatıdır. Muhakkak ki O, sizin yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Neml, 27/88)

mealindeki ayette ise, düzensizliğin tam zıddı ve düzenli olmanın ayrılmaz parçası olan sağlamlık ve mükemmellik vasfına dikkat çekilmiştir.

- Uzmanların bildirdiğine göre, "Kaos Teorisi" de aslında evrenin tamamen düzensiz olmadığını, hatta düzensizliğin bile belli kurallara sahip bir düzende olduğunu anlatan, geometriyle sanatın birleşimi olan zarif bir teoridir. Kaos, evrenin her köşesinde gizlidir. Tabii bakmasını bilene…

- Bütün bu açıklamalar ışığında, denilebilir ki, kaosu düzensiz bir evren olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu yanlış için "esmau-i hüsna"dan bir ismi dayanak olarak bulmaya çalışmak ikinci bir yanlıştır. 

Dikkat edilirse Allah’ın isimlerinin unvanı "esmau-i hüsna"dır. Bunun anlamı güzel isimler demektir. Güzel isimlerin yansımaları çirkin olamaz. Düzen güzeldir, düzensizlik çirkindir. O halde düzensizlik için Allah’ın bir veya birkaç ismini bulmaya çalışmak, esmanın mahiyetine aykırı olduğu gibi, güzelliğiyle herkesi meftun eden bu evrenin düzenine de aykırı bir davranıştır.

Karışık Gibi Görünen Varlıklar

Ancak soruda da dikkat çekildiği gibi, gerçekte olmadığı halde, bazı kimselerin karışık, tesadüfi zannettikleri bazı olayların arkasındaki gerçek düzen, tertip ve güzellikler nasıl anlaşılır ve bunlar hangi güzel ismin tecellisidir, şeklinde bir soru sorulursa, ona şu şekilde cevap vermek mümkündür:

Evren genel manada iki kısma ayrılır. Birisi evrenin platformu niteliğinde olan külli unsurlardır. Toprak, su, hava ve ateş gibi. Diğeri ise bu unsurlar üstünde icat edilen küçük ve cüzi mahluklardır.

Örneğin, deniz külli bir unsur iken, içinde yaşayan bir balık cüzi bir sanattır. Cüzi sanatlar üstünde Allah’ın isimlerini okumak ve idrak etmek kolay iken, külli unsurlar üstünde okumak bütün denizi veya okyanusu tamamen ihata etmek gerektiği için zordur. Bu sebeple insanların bazısı külli unsurları karmaşık, anlaşılmaz ve başıbozuk zannederek hataya düşebilir.

Mesela, dikkatsiz bakınca Güneş'in ışıkları alelade ve dağınık duruyorlar gibi görünebilir. Ama dikkatle, yani fennin gözlüğü ile bakıldığında ne kadar ölçülü ve denge içinde istihdam edildiği anlaşılır. Toprak kaba saba şekilde yeryüzünü istila etmiş gibi karmaşık ve hikmetsiz gibi görünebilir. Lakin fennin nazarı ile bakıldığında, muazzam bir ölçü ve hikmet ile canlılara beşik olarak tahsis edilmişler.

Rüzgârlar, sanki gelişigüzel esip dalgalanıyorlar gibi görünebilir, ama dikkatle ve fennin nazarı ile bakıldığında, her bir rüzgârın bir faydası ve hikmeti vardır. Lodos karları eritip baharın alt yapısına hizmet ederken, sair rüzgârlar da başka vazifeler için istihdam olunuyorlar. Yani rüzgârların hiçbirisi hikmetsiz ve maslahatsız esmiyorlar.

Çeşmeler çaylar, nehir ve ırmaklar da aynı şekilde bir intizam ve program dahilinde akıyorlar ve sayısız canlılara hayat suyu oluyorlar. Yüzeysel bir nazarla bakıldığında, sular gelişi güzel ve yıkıcı gibi görünebilir, ama iman ve ilmin nazarı ile bakıldığında hepsi müthiş gaye ve hikmetler ışığında hareket ettikleri anlaşılır.

Keza taşlar da toprak tabakasının altında bulunan sulara kanallık ve yataklık yapıyor. Şayet toprağın altında taş tabakası olmasa idi, sular toprağı göçürüp hayata imkan vermeyeceği gibi, suların akarak dolaşmasına da imkan olmayacaktı. Bu sebeple taşların ister toprak altında ve ister toprak üstünde sayısız hikmet ve faydaları vardır. Taşların cinsinden olan cevher ve madenlerin hikmet ve faydaları zaten aşikardır.

Özet olarak; evren ve içindeki külli unsurlar da aynı cüzi ve açık ve net okunan varlıklar gibi Allah’ın varlığından ve isimlerinden haber veriyor ve onları ispat ediyorlar. Bir elma nasıl Allah’ın rahmet ve lütfunu izhar ve ilan ediyor ise, külli unsurlardan olan gök ve toprak unsuru da aynı şekilde Allah’ın azamet ve büyüklüğünü izhar ve ilan ediyor. Büyük unsurların dağınık gibi görünmesi, onların -haşa- tesadüfi ve başıbozuk olduğunu anlamına gelmez.

Evrene ve büyük varlılara bakış açımız nasıl olmalı?

Evrendeki mükemmel sistem, mükemmel ölçü, mükemmel denge, mükemmel süs ve estetik, işlerin ve yaratmaların mükemmel bir kolaylıkta olması, her bir unsurun benzer ve ortak noktalar göstermesi ve aynı fıtrat kanunlarına tabi olmaları gibi fiiller, hikmetli bir sanatkarı ve varlığı ezeli ve ebedi olan bir yaratıcıyı, kudreti sonsuz olan tek bir Allah’ı kati bir surette akla gösterir.

Aynı şekilde cansız ve basit maddelerden, sayısız bileşik ve mürekkep varlıkların icatları da hikmetli bir Sanatkarı akla gösterir.

Örneğin, insanın aslı basit bir damla su iken, ondan çıkan bedenin harika bir şehir kıvamında ve sanatında olması konuya ışık tutar. Yani basit bir maddeden karmaşık ve sanatlı bir eser çıkarmak; ancak sonsuz ilim ve irade ile mümkündür.

Yine evrenin tamamında sergilenen bileşik ve terkip sanatların, sürekli değiştirilip tazelenmesinde ayrı bir mucize, Allah’ın varlığına ve birliğine ayrı bir delil vardır. Zira bir terkip sanatın sürekli tazelenmesi ve değişmesi, o şeyin sanatkarının onun üstünde sürekli tasarrufta bulunduğuna işarettir. Yani; Allah isim ve sıfatlarını sergilemek için, böyle bileşik sanatlarını sürekli değiştiriyor, yeniden yapıyor.

Burada hem insanların dikkatini çekmek ve toplamak, hem de kudret ve ilminin ne denli mükemmel olduğunu ilan etmek manası esastır. Bu sebeple kainat bir yazar bozar tahta gibi, sürekli yenilenip tazeleniyor.

Üstelik evren / kainat tarlasındaki tohumları öyle bir karmaşık gibi serpiyor ki; Allah’tan başka hiçbir kimse bu karmaşık görüntü içinden temyiz yapamaz ve sanat devşiremez. Nihayetsiz karmaşa gibi görüntü içinden, nihayetsiz seçkinlik çıkarmak, nihayetsiz kudrete mahsustur. O karmaşa gibi görünen düğümleri ancak sonsuz bir ilim çözüp içinden çıkabilir.

Örneğin, bir topraktan yüz binlerce tür bitki ve hayvanatı karıştırmadan ve şaşırmadan çıkarmak; ancak sonsuz ilim ve kudret ile mümkündür. Evrenin tarlası hükmünde olan atomlardan, sürekli yeni kainatları icat etmek ve onların eli ile harika sanatlar icra etmek; ancak Allah’a mahsus bir sikke ve mühürdür. (bk. Nursi, Otuz Üçüncü Söz, Yedinci Pencere)

Karmaşık Zannedilen Şeyler, Birer Yazıdır, Mektuptur

Okumasını bilmeyenler, mükemmel ve harika bir yazı da olsa, onları karmaşık veya tesadüfi zannedebilir. Halbuki o yazı nice manaları içinde barındıran, yazarının nice güzel özelliklerini gösteren bir mektuptur.

Aynen bunun gibi evren de sayılamayacak kadar yazının, mektubun, bölümlerin içinde bulunduğu harika, muhteşem, benzersiz bir kitaptır. Okumasını bilmeyenlerin hezeyanları elbette onların kendilerine aittir. Kitaba ve onu sahibine asla zarar vermez, veremez.

Örneğin, gök dairesindeki yıldızlar, görünüşte rastgele dağıtılmış bilyeler gibi dururken, altlarında fennin beyanı ile mükemmel bir düzen, tertip, sistem ve intizam hükmediyor. Aynı şekilde insanlığın karmaşık gibi duran toplumsal ve sosyal yapısında da aynı insicam ve intizam hükmediyor.

Evren kitabını, içindekileri okumayı öğretmek için aklın yanında mukaddes kitaplar ve o kitapların öğretmenleri olan peygamberler gönderilmiştir. Bunlara uyanlar ve öğretilerinie göre evrendeki yazıları okuyanlar ve okumaya çalışanlar, nice manaları fark edecekler, Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerini okuyabileceklerdir.

Bundan mahrum olanlar ise, okuma bilmeyen kimselerin yazıya bakan kimse durumuna düşecektir.

Allah’ın Kelamı Olan Kur'an

Görünüşte birbirine zıt, birbirine aykırı, birbiri ile çelişen bir yapıyı tek bir düzenle, onları çatıştırmadan, münakaşa ettirmeden, karışıklığa ve karmaşaya düşürmeden tam ve mükemmel bir şekilde idare etmek ve insicam ve ahengi bozmamak, ancak mucize ile ifade edilebilir.

Kur'an ayetleri farklı toplumları, farklı kavimleri, farklı coğrafyaları, farklı kültür ve örfleri bir tek ilahi nizam ile idare etme kabiliyetinde ve yatkınlığındadır. Böyle bir düzeni beşeri bir güç tesis edemez. Böyle karmaşık bir yapıyı kusursuz yöneten nizam insan mahsulü olamaz.

İrade ve kudreti sınırlı olan bir otorite, birbirine zıt birbirine muhalif birbiri ile çelişen bir yapıyı asla yönetemez ve idaresi altına alamaz. Sorunlar ve çelişkiler ancak kahredici bir otorite karşısında boyun eğer ve ona itaatkar olabilir. Bu da ilahi bir mucizedir.

Özetle, kudret kitabı olan evrende okunanları, kelam kitabı olan Kur'an’da da okumalıyız ve okumaya çalışmalıyız. Bu durumda Allah’ın bütün isimleri tek tek okunabilir. Tabi önce okumayı öğrenmek gerekir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun