Elbise örtmüyorsa, sahibi çıplak sayılır mı?

Tarih: 04.09.2023 - 09:01 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Dinimizin emrine uygun örtünmeyen Müslüman bir kadın, buna uyduğu kadarıyla örtünmüş olur, buna uymadığı kadarıyla da çıplak sayılır.

Şu halde erkek veya kadın İslam’ın örtünme emrine ne kadar uygun olursa, o kadar örtünmüş olur.

Konuyla ilgili bir hadis-i şerif şöyledir:

“Ateş ehlinden / cehennem halkından iki sınıf var ki henüz görmedim: Biri, yanlarında inek / sığır kuyruğuna benzeyen sopalar / joplar bulunan, onlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri ise; giyindiği hâlde açık olan (teni gösteren ince elbise giyinen veya bedenlerinin bir tarafı tamamen açık olan), erkeklere olan meyillerini yansıtan / veya omuzlarını sallayarak, çalımlı (kötü kadınların yürüyüşüyle) yürüyen, başları bir tarafa meyleden develerin hörgücü gibi olan kadınlar. Bu kadınlar cennete giremez ve -kokusu şu kadar / çok uzak mesafeden alınabilen- cennetin kokusunu dahi koklayamazlar.” (Müslim, Libas, 125)

Buna göre:

Başlarını ve diğer avret yerlerini bir şekilde örten, ama baştan aşağıya doğru bakıldığında;

- Şeffaf kumaşlar,
- Dar elbiseler,
- “Başım örtük ama sen yüzüme bak” dercesine boyanmış yüzler ve gözler,
- Davranışlardaki hafiflikler,
- Zorunlu olmayan birliktelikler,
- Olmayacak yerlerde bulunmalar,
- Hatta “aşka gelip” oynamalar,
- Parklarda bahçelerde el ele, baş başa, sarmaş dolaş oturmalar ve gezmeler,
- Sağa sola sigara dumanını üfleyerek yakışıksız görüntüler sunmalar…

göz önüne alındığında, karşımıza “kısmen örtülü çıplaklar”ın çıktığını üzülerek ve ibretle görüyoruz.

Özetle, kadın ve erkek, hem maddi hem de manevi takva elbisesi ile örtünmelidir.

* * *

Bu kısa bilgiden sonra detay için şu açıklamaları okumanızı önemle tavsiye ederiz:

Hükmü Evrensel Şekli Yerel: Tesettür

Tesettür, evrensel ve sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir. İslâm, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve âdete bırakmıştır. Böylece her çağda ve bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir.

Sözlükte “gizlenmek” anlamına gelen tesettür, dini bir kavram olarak, kişinin bir zaruret bulunmaksızın açılması ve bakılması helal olmayan uzuvlarını örtmesi anlamına gelir. İslam’ın kendine has bir örtünme anlayışı ve adabı vardır. İslam’a göre insan, bedenini sergilemek ve arzu uyandırmak için değil bilakis bedenini örtmek ve arzuları gemlemek ve azaltmak için giyinir.

Tesettürle ilgili getirilen düzenlemelerde özellikle kadınlara mahsus olmak üzere kendine has bir örtünme nizamının getirildiği asırlar boyu bütün İslam alimleri tarafından kabul edilmiştir.

Şekli Örf ve Âdete Bağlıdır

İslam tesettüre önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve adete bırakmıştır. Böylece her çağda ve bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkan verilmiştir.

Tesettür, evrensel ve sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir. Ancak tesettür için kullanılan elbiselerin vücut hatlarını belli etmeyecek genişlikte, altını göstermeyecek kalınlıkta ve avreti kapatacak büyüklükte olması gibi bazı vasıflarının bulunması gerektiği de açıktır.

Kuran’da 10 Ayet Bulunur

Kuran’da mahrem olmayan insanların birbirlerine cinsel içerikli bakmalarını yasaklayan ve örtülmesi gereken yerlerini örtmelerini emreden 10 kadar ayet bulunur. Hem erkek hem kadına gözlerini karşı cinse karşı süzerek bakmaktan sakındırma emredilir.

Ayrıca kadınlara, başörtülerini yakalarının üzerini örtecek kadar sarkıtmaları ve sokağa çıkacakları zaman da dış elbiselerini üstlerine almaları emredilir.

Araf suresinin 26, 27 ve 31. ayetleri ile Nahl suresinin 81. ayetinde ise hem umumi hayat kaidesi olarak elbise ve örtünmeden bahsedilir hem de namaz ve hac ibadetleri sırasında örtünme emredilir.

Örtünmesi gereken yer manasına gelen avret konusu ise erkeğin erkeğe, erkeğin kadına, kadının erkeğe ve kadının kadına göre avreti şeklinde dört başlık altında incelenir.

Farklı ihtilaflar olmakla birlikte, erkeğin avreti; göbek ile diz kapağı arasında, kadının avreti ise; elleri, yüzü ve ayakları haricindeki bölgeleridir.

Kadının Ziyneti İki Türlüdür

Kuran’da genel anlamda ve korunma amaçlı giyinme, libas kelimesiyle; kadınların tesettürü ile ilgili açıklamalar ise ziynet, hımâr, cilbâb ve hicâb kelimeleri ile yapılır.

Tesettür kelimesi setere fiilinden türemiş olup gizlenmek, saklanmak ve gizlemek gibi anlamlara gelir.

Ziynet, sözlükte kendisi ile süslenilen süs ve süs eşyası anlamına gelmekte olup Kur’an’da ise daha çok kadınların süslenmek amacıyla kullandıkları elbise, takı, yüzük, süs eşyaları, sürme ve kına gibi hoşa giden ve güzel bulunan nesneler anlamında kullanılır.

Ziynet, bir taraftan yaratılıştan gelen ve sonradan elde edilen; diğer taraftan da görünen ve gizli olarak sınıflandırılır. Yaratılıştan gelen ziynet kadının yüzü, saçı ve vücut güzelliğidir. Sonradan edinilen ziynet ise, kadının kendisini güzelleştirmek için kullandığı elbise, takı, sürme ve kına gibi şeylerdir.

Ziynet Eşyalarının Bulunduğu Yer

Nur suresi 31. ayetindeki “Kendiliğinden görünen kısımlar hariç ziynetlerini göstermesinler” bölümünde, ziynet eşyalarının gösterilmesi değil o ziynet eşyalarının bulunduğu baş, kulak, boyun, göğüs, pazılar, kollar ve bacaklar gibi vücut uzuvlarının ve bu uzuvlarda iken süslerin gösterilmesi yasaklanır.

Ayetin “Başörtülerini yakalarının üstüne indirsinler” kısmı “süslerini göstermesinler” kısmından sonra geldiği için yakalar kelimesi ile zorunlu olarak boyun, gerdan ve göğüs kısmının ziynet yani avret olduğu anlaşılır.

Buna göre Kuran kadının vücudunu ziynet kabul eder, fakat örtülmesi hususunda bazı istisnalar getirir. Dışarıda kalan kısımlar örtülmeyecek, örtünün içinde kalan kısımlar ise mahrem akrabaların yanında açılabilecektir.

Başınızı Örtün, Üstünüze Örtü Alın

Hımâr kelimesi ise Nur suresi 31. ayette geçer. Sözlükte “örtmek ve gizleyip saklamak” anlamına gelen hamr kökünden türeyen hımâr kelimesi kadının başına örttüğü örtü anlamına gelir.

Ayetin “Başörtülerini gerdanlıklarına doğru salsınlar” kısmı cahiliye dönemi kadınlarına muhalefeti içerir. Çünkü onlar başlarını örttükleri zaman boyun, göğüs ve saçlarının uç kısımlarını açık tutarak başörtülerini arkalarına sarkıtırlardı. İşte ayetteki bu ifade ile Müslüman kadınların boyun, göğüs ve gerdanlıklarını da örtmeleri emredilir.

Cilbâb kelimesi Ahzâb suresinin 59. ayetinde “Üzerlerine cilbâblarını giysinler” ifadesi ile geçer ve sözlükte “bütün bedeni örten giysi, başörtüsü, kadının elbiselerini tamamen örttüğü örtü, çarşaf gibi dış elbise ve üstlük” gibi anlamlara gelir.

Cilbâbın gündelik elbiselerin üzerine giyilen ve vücudu tamamen örten dış giysi olduğu anlaşılır.

Cilbâb, Müslüman kadınların cahiliye kadınları ve kölelerinden farklı olduklarının bilinmesi, ahlaksız kadınlardan ayırt edilmesi, iffetli olduklarının bilinmesi ve böylece eziyet edilmemeleri için farz kılınmıştır.

Günlük Hayatta Tesettür

Kadın ve erkeklerin sokaktaki giyimleri, toplum hayatında huzuru sağlama, dini-ahlaki değerleri koruma ve bazı olumsuzlukları önleme çerçevesinde ele alınır.

Nur 30 ve 31. ayetlerinde Allah, erkeklere verdiği gözlerini sakınmaları ve namuslarını korumaları emrine ilaveten kadınlara yabancı erkeklerin yanında süslerini göstermemelerini emretmiş bunun da kadınlar için daha temiz ve uygun bir durum olduğunu belirtmiştir.

Dolayısıyla sokağa çıkarken avretin tamamen örtülmesi gereklidir.

Ahzab suresi 59. ayette cilbâb ile avretin örtülmesi değil dışarı çıkarken kadınların dış giysi kullanmaları emredilir.

Elbisenin Özellikleri

Kuran’da ve hadislerde örtünme için belli bir model ve tarz öngörülmemiştir.

Avret sayılan yerler gerektiği şekilde örtüldükten sonra elbisenin şekli, modeli ve rengi kişinin zevkine, örfüne ve iklime göre ayarlanabilir.

“Cilbablarını giyinsinler” ayeti gereği elbise örtülmesi gereken yerleri örtecek şekilde olmalıdır. Elbise cildi belli edecek ve gösterecek şekilde ince ve şeffaf olmamalıdır.

Esma hadisi buna delildir.

"Cehennem halkından iki sınıf var ki yüzlerini görmeyeceğim. Sığırkuyruğu gibi kamçıları yanlarında bulunduran ve bunlarla insanlara vuranlar ile giyinik çıplak, sallanarak yürüyen ve saçları ise deve hörgücü gibi olan kadınlardır ki bunlar cennete girmeyecekler ve cennetin kokusunu dahi alamayacaklardır. Hâlbuki cennetin kokusu çok uzaklardan alınır." (bk. Müslim, Libas, 125)

hadisinde giyinik çıplaklar ifadesi, sureten giyinik olan fakat hakikatte çıplak sayılan kadınlardır. Çünkü bu kadınlar bedeni örtmeyen ve avreti gizlemeyen elbise giymektedirler.

Hâlbuki elbiseden maksat örtmektir. Dolayısıyla elbise örtmüyorsa sahibi çıplak demektir.

İpek ve Altın Erkeğe Haramdır

İslam, kadının azalarını hacim veya şekil olarak belli edecek kadar dar elbiseler giymesini haram kılmıştır. “Peygamber’imiz erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lanet etti” hadisinde de ifade edildiği üzere elbise karşı cinse mahsus bir elbise olmamalıdır.

Kadın ve erkek ayrı ayrı özelliklerle yaratılmıştır. Şayet erkek kadınlaşır kadın da erkekleşirse çöküntü kendiliğinden başlar ve huzursuzluk oluşur. Elbisede diğer dinlere ait semboller bulunmamalı ve diğer din mensuplarına mahsus elbiseye benzememelidir.

“İpek elbise ve altın ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına ise helal kılındı”, “İpeği, iyilik ve hayırdan nasibi olmayanlar giyer”, “İpeği, ahiretten nasibi olmayanlar giyer” ve “İpek, iyilik ve hayırdan nasibi olmayanların giysisidir.” hadisleri ile ipek elbisenin ümmetin erkeklerine haram, kadınlarına ise helal kılındığı belirtilmiştir. (Zeynep Betül Erhun, Yeni Şafak, 1/09/2023 Cuma)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun