Büyük günahlardan dolayı cinler musallat olur mu?
- ZUHRÛF 36: Ve her kim o Rahmân'ın zikrinden nankörlükte bulunursa ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun için bir refîktir.
- ŞÛR 30: Ve size musibetten her ne şey isabet ederse kendi ellerinizin kazandığı şey sebebiyledir ve bir çoğundan ise affeder.
- Birileri bu ayetlere dayanarak işlediğimiz büyük günahlardan cinlerin musallat olacağını öne sürüyor, doğruluk payı var mı; yoksa tamamıyla yanlış yorumlama üzerine öne sürülen bilgi mi?
- Adak adanmadığı zaman da cin musallat olur mu?
Değerli kardeşimiz,
- İlgili ayetin meali:
“Rahmân olan Allah’ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.” (Zuhruf, 43/36)
İnsanın iç dünyasında -imtihanın gereği olarak- daima bir ikilik, çelişkili eğilim ve çekim vardır. Bir taraftan meleklerin yaptığı iyi telkinler, ilhamlar... Diğer taraftan şeytanın yaptığı kötü telkinler, vesveseler...
İnsan Allah’ın zikriyle, emir ve yasaklarına riayet ederek onun rızasını kazanmak için çalışırsa, meleğin iyi ilhamlarına mazhar olur. Çünkü, bu durum melek için bir çekim alanıdır.
Buna mukabil, insan ilahî mesaja kulaklarını tıkadığı takdirde, melekler de o ortamı terk eder. Bundan böyle artık iç dünyası şeytan için bir çekim merkezi olur. Ve artık onun danışmanı kendine mahsus şeytandır.
Şeytanın işi, meleğinkinin tersine insanı Allah'tan uzaklaştırmak, beşerî arzuların tutsağı haline getirmektir. Ve böylece şeytan artık onun özel arkadaşı, rehberi ve yoldaşı olmaktadır.
Ardından gelen 37. ayette şeytanın danışmanlığının nereye vardığına işaret edilmiştir:
“Bu şeytanlar onları yoldan çıkarır, ama onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf, 43/37)
- Bu ayette bildiğimiz şekliyle cinlerin tasallutundan söz edilmemiştir. Kalbin yanında yer alan kuvve-i melekiye ile kuvve-i şeytaniyeye dikkat çekilmiştir. Kuvve-i şeytaniyeye açıkça vurgu yapılmış, kuvve-i melekiyeye de mefuhum-u muhalifiyle işaret edilmiştir.
- Birçok tefsir alimine göre, şeytanın bu tasallutu özellikle kâfirler hakkındadır. Şeytanın onlara bu arkadaşlığı ise iki şekilde cereyan eder.
Birincisi: Dünya hayatında hep onlara hakkı batıl, batılı hak şeklinde göstermek ve her türlü kötü şeyleri güzel gösterecek telkinlerde bulunarak bu arkadaşlığını sürdürür. İkincisi: Kabirden çıkarken de bu dünyalık arkadaşı, danışmanı ve yoldaşı olan şeytan -tabir yerindeyse- koluna girer ve cehenneme gidinceye kadar onu bırakmaz. (bk. Taberi, Razi, Kurtubi, ilgili yer)
- Şura suresinin 30. ayetinde, genel olarak insanların başına gelen musibetlerin insanlar için bir nevi ceza olduğunu işaret edilmiştir. Bu cezanın şekli iki açıdan değerlendirilebilir.
Birinci cihet: İnsanlar Allah’ın kâinatta cari olan kanunlarına riayet etmediği zaman, ontolojik hukuk açısından suç işlemiş olur. Bu suçun cezasının % 99’u bu dünyada verilir. Ayette “sizin kendi ellerinizle yaptıklarınız...” mealindeki kaydı bu gerçeğe işaret etmektedir.
Bu konuda mümin, kâfir fark etmez. Allah’ın hikmetle tanzim ettiği sebepler dairesine ve oradaki cari olan ilahi-fıtrat kanunlarına riayet etmeyenler kendi elleriyle kazdıkları kuyuya düşerler ve yaptıklarının cezasını görürler. Örneğin, terli terli soğuk su içen hasta olur. Ehliyetsiz ve yetkisiz araba kullanan kaza yapar..
İkinci cihet: İnsanoğlu, dünyada işlediği günahlardan ötürü bazı musibetlerle cezalandırılır ki, bu musibetler onun için günahlarına kefaret olsun. Hadis-i şerifte ifade edildiği üzere, “dünya müminin zindanı/hapsi, kâfirin de cenneti/mükâfat yeridir.” (İmam Malik, Müslim ve Tirmizî'nin rivayet ettiği bu hadis için bk. Aclunî, 410)
Risale-i Nur’da bu hakikate şöyle işaret edilmiştir:
“...Ve keza kâfir, dünyada hasenatının mükâfatını (filcümle) görür. Mü'min ise, seyyiatının (günahlarının) cezasını görür.” (bk. Mesnevi-i Nuriye, s. 69).
İşte bu ayette de müminin başına gelen sıkıntıların onun için kefaret olacağı müjdesi verilmiştir.
Rivayete göre, Hz. Ali şöyle demiştir:
“Kur’an’da en çok ümit veren ayet bu (Şura, 42/30) ayettir. Çünkü burada 'Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.' ifade edilmiştir.”
"Demek ki, dünyada müslümanların başına gelen her sıkıntı, işlediği günahlara kefarettir. Allah burada ceza verdiği bir suça ahirette ikinci kez ceza vermez ve onları affeder. Sonra Allah bu günahların birçoğuna da (ceza vermekten münezzehtir. Keza, burada affettiği bir suça ahirette ceza vermekten de münezzehtir. Böyle bir şey Allah’ın keremine yakışmaz.” (bk. Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)
Demek ki soruda söz konusu edilen yorumlar isabetli değildir...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İnsanın tabiatında nefis gibi dehşetli bir şeytan var iken, ayrıca şeytan niçin yaratılmıştır?
- İslam'daki şeytan inancı Hristiyanlıktaki Lucifer inancıyla aynı mı?
- Peygamberimizin mizacı nedir?
- Kim Rahman'ın zikrinden gafil olursa... ayetini nasıl anlamalıyız?
- İnsana dercedilen letaifler nelerdir?
- Şeytanın içimizden geçen düşüncelerimizi bilmesi mümkün müdür?
- Şeytanlar düşüncelerimizi nasıl okuyabiliyorlar?
- Şeytanın zannında doğru çıkmasını neye bağlıyorsunuz?
- Ruh, kalb, akıl, sır nedir, nasıl doğru kullanırız?
- Kötülüğü emredenin şeytan olduğunu nereden bileceğiz, nefis olamaz mı?