Müslümanlık Ve Saflık Üzerine
Yaygın bir kanaat vardır:
– Dindarlar saf olurlar, kandırması kolay olur...
Hiç ilgisi olmayan birinin camide namaz kıldığını görseler hemen ona kapılırlar. Bilmezler ki sadece namaz kılmak yeterli değildir. Daha nice konularda samimiyet, sadakat, doğruluk gerekir.
Bu söylentinin ne kadar doğruluk payı olduğuna siz karar verin. Ancak ben burada meselenin bir diğer kısmına dikkat çekmek istiyorum:
– Dindarların bu saflığı inandıkları İslâmdan mı geliyor; yoksa İslâmı doğru anlamadıklarından mı?
Bunun cevabını da elbette sizler vereceksiniz. Ben tarihi bir olayla bu meseleye bir örnek vermek istiyorum. Bakalım dindarlar nasıl bir saflık içinde olurlar, yahut da nasıl bir firaset ve kıyaset sahibi olurlar. Hatta onları mescidde namaz kılmak bile aldatmaya yetmez de namaz kılan adamın bile iç yüzünü anlama firaseti gösterirler...
İlk müceddid Halife Ömer bin Abdülaziz, Kûfe Mescidinde namaz kılıyordu. Hemen yanı başında da bir başka insan namaz kılıyordu. Hem de rüku ve secdesine tam dikkat ederek.
Halife mescidden çıkarken yanındaki yardımcısı Alaya fısıldadı:
– Şu adamın namazı bana samimi olmayan Iraklıların namazı gibi geliyor.
Ala, hemen karar verdi:
– Bunu anlamak kolay!
Mescide dönüp adamın yanına yaklaşarak:
– Namazını hemen kesiver, sana bir müjdem var, dedi.
Adam hemen namazı bitiriverdi.
– Neymiş müjden söyle, dedi. Ala da anlattı:
– Ben, dedi halifenin yanında sözü geçen biriyim. Nitekim burada birlikte namaz kıldık, senin namaz kılışını da gördü, çok beğendi. Eğer istersem seni Iraka vali tayin ettirebilirim.
Adam heyecanlandı:
– Bunu yapabilir misin?
– Yapabilirim; ama anlaşmamıza bağlı.
– Nasıl?
– Yaptırırsam kaç aylığını bana vereceksin?
– Sen yaptır, gerisi kolay!
– Yok, öyle çürük işe gelmem ben. Vereceğin miktarı açıkça bildir, hatta bildirmek bile yetmez, bana bir senet ver. Ben de senin tayinini yaptırayım, sonra paramı alırım.
Bunun üzerine camide yüz yirmi bin dinara anlaştılar. Adamdan bir de senet alan halifenin yardımcısı gelip kağıdı Ömer bin Abdülazize uzattı:
Halifenin değerlendirmesi şöyle oldu:
– Peygamberimiz (sav) müminin firasetinden çekinin; çünkü mümin baktığı şeye Allah (cc)ın nuruyla bakar, aldanmaz, buyurdu. Ben de mümin firasetiyle bakmışım ki namaz kıldığı halde şüphelendim; ama suizan olmasın diye de hüküm vermekten çekindim. Demek ki yanılmamışım.
Evet ilk müceddid denen Ömer bin Abdülaziz namaz kılan adama böyle bakabiliyor ve yardımcısı da adamın iç yüzünü böyle meydana çıkarabiliyor, bunun da mümine mahsus bir firasetle meydana çıkarıldığını nazara veriyorlar.
Siz söyleyin böyle müminin esas vasfı aldanmak ve saflık olur mu? Saflık müminin firasetiyle bağdaşır mı?
BENZER SORULAR
- Erkek eşinden yatakta en fazla kaç gün uzak kalabilir? Kadın istemediği halde erkeğin ayrı odada yatması ve sadece ayda bir ihtiyacı için gelip, ertesi gün tekrar odasına dönmesinin hükmü nedir?
- Aile hayatında karı kocanın kavgadan sonra yataklarını ayırması doğru mudur, süresi var mıdır? Bu durum nikahın sıhhatini etkiler mi?
- En Kârlı Ve Gerçek Ticaret; Nefis Ve Malını Cenâb-ı Hakka Satmak.
- Cehennemde kapışma mı?
- EVVÂBİN NAMAZI
- EVVABİN NAMAZI
- Gökten, Ömer bin Abdülaziz cennete girecek yazısı mı gelmiş?
- Nefsin Mahiyeti
- Mezhepler Dosyası
- Mevlana, Moğollara yönelik neden cihad etmemiştir?