Bir vefat için "musibet" tabirini kullanmak yanlış mı?
Yakın zamanda babamız vefat etti. Babamız dini bütün ve güzel hasletleri olan bir insandı. Ölmeden önce çok acı içerisindeydi. Ben onun vefatının, kendisine bakan vechesinin rahmet, bize bakan tarafının musibet olduğunu düşünüyordum. Elbette bu musibetin içinde bize bakan gizli rahmetler ve pekçok güzellik olabilir. Ama yengem böyle konuşmamın tehlikeli olduğunu ve başımıza başka belaların gelmesine sebep olacağını söyledi. Özetle, babamızdan uzak kalmayı bu şekilde nitelemek yanlış mı?
Değerli kardeşimiz,
Ölümden daha büyük bir musibet yoktur.
İşaret ettiğiniz gibi, musibet bir taraftan musibete uğrayan için bir rahmet, kefaret ve dereceler olduğu gibi, bir taraftan da yakınları için Allah’ın takdirine rıza ve bir sabır imtihanı gibi yönleri vardır
“En fazla musibete uğrayan, en çok bela çeken kimseler peygamberlerdir…” hadisinden önemli dersler çıkarmak mümkündür. (1)
Musibetin iç içe girmiş hem zahmet hem rahmet yönü vardır. Tövbekâr mümin olarak, sıkıntıya düşen kimse için -kişinin durumuna göre- günahlarına kefaret, derecelerinin yükseltilmesine bir işaret, hesabının kolaylaşacağına bir beşaret sayılabilir.
“Allah bir dikenin batmasından çekilen acının da karşılığını verecek” manasındaki hadisin kapısı her mümin için açıktır. (2)
Esasen sözlükte “ansızın bastıran yağmur” anlamındaki savb kökünden türeyen ve “bir şeyin hedefine ulaşması, birinin payına düşmesi” manasına gelen isabet masdarından isim olan musibet, “insanın genellikle kendi iradesi dışında ve beklemediği şekilde karşılaştığı durum” demektir. Daha çok hastalık, kıtlık, zarar ziyan, yangın, deprem gibi afetler, sevilen birinin ölümü vb. ağır sıkıntı veren şeyler için kullanılır. (3)
Bakara suresinde (2/155-157) Allah’ın insanları korku, açlık, mal, can ve ürün kaybı gibi musibetlerle sınamaya tabi tuttuğu belirtildikten sonra bu tür musibetler karşısında, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve muhakkak O’na döneceğiz” diyerek sabır ve metanetlerini kanıtlayanlar Allah’ın lutuf ve rahmetiyle müjdelenmekte ve bunların doğru yolu bulmuş oldukları bildirilmektedir.
Hz. Peygamber (asm) musibete uğrayanları bu ayetlerin, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve muhakkak O’na döneceğiz” (İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn) kısmını okuyarak teselli etmelerini Müslümanlara öğütlemiş, bu sebeple yakınları vefat edenlerin, bir vefat haberi duyanların veya taziyede bulunanların bunu okuması adet haline gelmiştir.
Ahiret hayatına göç eden babanıza gelince:
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir Müslüman için ölüm, dünyevi hayatın sona ermesi ve ahiret hayatının başlangıcıdır. Bu nedenle, vefat eden kişinin imanlı ve salih bir kul olması, onun için bir rahmet vesilesidir. Özellikle babanızın dini bütün ve güzel hasletlere sahip bir insan olması, vefatının onun için bir kurtuluş ve huzura eriş olduğuna işaret eder.
Sizin "vefatın kendisine bakan yönünün rahmet, bize bakan tarafının musibet" olduğunu düşünmeniz, aslında oldukça yerinde bir tespittir. Ölüm, vefat eden kişi için ebedi bir kurtuluşa vesile olabilirken, geride kalanlar için büyük bir kayıp ve üzüntü kaynağıdır. Bu nedenle, vefatın bize bakan yönünü "musibet" olarak nitelendirmekte bir sakınca yoktur.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, musibet kelimesini kullanırken ümitsizliğe kapılmamak ve Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmemektir.
Yengenizin böyle konuşmasının tehlikeli olduğunu ve başınıza başka belaların gelmesine sebep olacağını söylemesi, doğru değildir.
İslam'da, sözlerin veya düşüncelerin kötü sonuçlar doğuracağına dair böyle bir inanış yoktur. Aksine, Müslüman her durumda Allah'a tevekkül etmeli, O'ndan hayır dilemeli ve başına gelen her şeyin O'nun takdiriyle olduğuna inanmalıdır.
Kaynak:
1) Müsned, 1/172, 174, 180.
2) Müslim, Birr 49
3) Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣvb” md.; Lisânü’l-ʿArab, “ṣvb” md..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet