Biat etmek itaat etmek midir?

Tarih: 11.04.2025 - 15:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Sahabe efendilerimizden Ubade b. Samit'in (ra), Peygamber Efendimize (asm) biat etmesi anlattığı hadisi verip açıklamasını yapar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ebü’l-Velid Ubâde İbni Sâmit (ra) şöyle dedi:

« بايعنا رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم على السَّمعِ والطَّاعَةِ في العُسْرِ وَاليُسْرِ والمَنْشَطِ والمَكْرَهِ ، وَعلى أَثَرَةٍ عَليْنَا، وعَلَى أَنْ لاَ نُنَازِعَ الأَمْرَ أَهْلَهُ إِلاَّ أَنْ تَرَوْا كُفْراً بَوَاحاً عِنْدكُمْ مِنَ اللَّه تعالَى فيه بُرهانٌ ، وعلى أن نقول بالحقِّ أينَما كُنَّا لا نخافُ في اللَّه لَوْمةَ لائمٍ »

"Biz Resûlullah (asm)'e zorlukta ve kolaylıkta, sevinçli ve kederli anlarda, başkaları bize tercih edildiği zamanlarda kendisini dinleyip itaat etmeye, açıkça küfür sayılan bir şey yapmadıkları sürece devleti yönetenlerin işlerine karışmamaya, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize ve Allah hakkı için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza dair bey’at ettik." (Buhârî, Ahkâm 42; Müslim, İmâre 41).

Hadis-i şerifte ifade edilen her hâlükârda hakkı söylemek, kimsenin kınamasından korkmamak ma’rûfu emir ve münkeri nehiy ile ilgili konulardandır.

Hz. Peygamber (asm), İslâm’ı yeni kabul eden sahâbîlerle biatlaşıp, ahitleşirdi. Bu esnada, birtakım şartlar öne sürer ve onlara uyulmasını isterdi. İşte burada, o şartlardan bazılarını görüyoruz. Bunların bir kısmı, açıklamaya ihtiyaç göstermeyecek kadar nettir.

Hadiste anılan "tercih", Hz. Peygamber’in (asm) herhangi bir şahsı, kendisine yardım etmede, ganimet dağıtmada, bir mevki ve makama getirmede bir başkasına tercih etmesi, onu seçmesidir. Bu durumda, Allah Resûlü’ne biat etmiş olan kişi, sabredecek, hased etmeyecek ve Peygamber’e karşı gücenmeyecek ve aksi bir davranışta bulunmayacaktır. Çünkü Peygamber doğru olanı yapar.

İdarecilik, son derece lüzumlu fakat mesuliyetli bir iştir. İnsanlar baş olmaya, bir mevki ve makama gelmeye düşkündürler. İslâm dini insanları bu konuda hırslı olmamaya, emirlik, idarecilik istememeye teşvik eder. Toplumda “Vazife istenilmez, verilir.” prensibi yerleştirilmeye çalışılır. Bütün bunlara rağmen, insanlar arasında kavgaların, hatta savaşların sebebi, baş olma yarışıdır. Peygamber Efendimiz’in (asm) bu konuyu biat şartları arasına alması, öneminin büyük olmasından ve insanların her biriyle alakalı yönü bulunmasından, toplum nizamının da buna bağlı olmasından kaynaklansa gerektir.

İslâm’da aslolan, yöneticiye itaat etmek ve ona karşı gelmemektir. Hatta yönetici günah işleyen ve günahını açıktan işleyen bir fasık olsa bile, ona karşı ayaklanmak bir fitneye ve kan dökülmesine sebeb olacağı için câiz görülmemiş, sadece o konuda kendisine itaat etmemek gerektiğine hükmolunmuştur. Görüldüğü gibi itaatın zıddı mutlaka isyan ve başkaldırı değildir.

Şu kadar var ki, İslâm toplumunda fâsık bir devlet reisi ve imam daha baştan seçilmez ve kendisine biat edilmez. Kâfir bir kimsenin İslâm toplumunda devlet başkanı olamayacağı ve kesinlikle kabul edilmeyeceği konusunda ise ümmetin icmâı vardır. Şayet seçildikten sonra küfre döner veya kâfir olduğu anlaşılırsa, görevden uzaklaştırılır. Yukarıya aldığımız hadis-i şerifte ifade edildiği gibi, küfrü açıkça belli olmadıkça, kendisine karşı harekete geçilmez. Namazı kasten terkeder, insanları namaz kılmaya davet etmezse, böyle bir idareciye karşı da aynı şekilde hareket edilir. Çünkü böyleleri, ya açık bir inkâra ya da dini değiştirmeye sapmıştır.

Netice olarak kâfire, dini değiştirip ifsat edene, dinin ahkâmını bozan bid’atçıya itaat edilmez ve Müslümanların böylelerini “hall” etmesi, vazifeden uzaklaştırması, yerine âdil bir idareciyi getirmesi üzerlerine vacip olur. Şayet buna güç yetiremezlerse, bulundukları ülkeyi terkederek, dinî bir hayat yaşayabilecekleri başka bir yere hicret ederler. Bu onlar için en son tercihtir.

Burada önemli bir ayrıntıya da işaret etmemiz gerekir. Şöyle ki:

İmam Şâfiî’ye göre fasık, açıkça günah işleyen ve bunda ısrar edip vazgeçmeyen idareciyi de azletmek, görevden uzaklaştırmak dinî bir vecibedir.

Müslümanlar, nerede ve hangi şartta olursa olsun, hakkı söylemekle görevlidirler. Bunun dozu şekli ve niteliği, içinde bulunulan hâle göre değişir. "Böyle yaparsam beni ayıplarlar" diye de düşünülmez.

Özet olarak;

- İslâm devletinin başkanı, Müslümanlarla, İslâmî emir ve yasaklara riayet konusunda biat alır ve sözleşme yapar.

Masiyet, yani günah ve haram olan konularda idareciye itaat edilmez.

- Küfrü ve dini bozucu nitelikteki bid’atı açık olan idareciyi “hall” etmek, görevden uzaklaştırmak, Müslümanlar için vaciptir.

- İslâm’da aslolan yöneticiye itaattır, bunun zıddı mutlaka isyan değildir. Bu arada ma’rufu emir ve münkerden nehiy büyük önem taşır.

- Yönetici fasık bile olsa, ona karşı isyan ve baş kaldırma, daha büyük fitneye ve kan dökülmesine sebeb olacağından, bu yol tercih edilmez.

- Her hâlde ve şartta hakkı yaşamanın, iyiliği emir ve kötülükten nehyin yolu bulunur. Mümkün olanı yapmak, Müslümanlar üzerine bir vecibedir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 188)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Nasıl biat edilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun