Bana yapılan zulümlere nasıl dayanayım?

Tarih: 10.08.2011 - 03:01 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Bana yapılan zulümlere nasıl dayanayım? - Beddua ettim kabul olmadı; imanım sarsıldı... - İbadetlerimi bırakmak istiyorum...
Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bu dünya bir imtihan meydanıdır, imtihanların hafif olanları yanında ağır olanları da vardır. Bu tür ağır sıkıntı ve musibet imtihanlarında şeytanın tuzakları çok olur. Onun telkinlerine kapılıp -Allah korusun- imtihanı kaybetmek, mevcut dünya sıkıntılarını gidermediği gibi, ahiret sıkıntılarını da insana yüklemiş olur.  Hem bu dünyada hem öbür dünyada zarar ve hasar mukadder olur.

- Bu tür haksızlıkların ve zulümlerin olduğu bir yerde, imtihan sadece mazlum olanlar için değil aynı zaman da belki daha fazla zalim olanlar için de geçerlidir. Zalim zulmettiği için imtihanı kaybeder. Mazlum ise, sabretmek şartıyla büyük bir kârla çıkar bu imtihandan...

Biri veren bini kazanan zarar etmez. İki günlük fani dünyada Allah’ın imtihanlarına sabreden, ebedî hayatta mutlu yaşayacaktır.  İman şuuruyla meseleye bakıldığı zaman, ebedî istikbalde gelecek mutluluğun, şimdiki geçici mutsuzluğu çoktan telafi etmiş olduğunu görecektir.

- İmtihanın âdil olması için herkese fırsat eşitliğinin verilmesi gerekir. Fırsat eşitliği ise, insanların kendi özgür iradelerini serbestçe kullanmalarıyla mümkündür. Eğer, Allah cinayet işlemek isteyen, hırsızlık yapmak isteyen, zulüm yapmak isteyen her insanın kolundan tutup çeker ve o işi yapmasına engel olursa, ortada imtihan diye bir şey kalmaz.

Bu nedenle, imtihanın olmazsa olmaz şartı olan insanın özgür iradesiyle yaptığı kötülüklerin faturasını Allah’a kesmek son derece zalimane bir hükümdür. Üstelik şeytanın telkiniyle böyle bir yargıya varmanın hiç bir faydası, derde derman olacak hiç bir tarafı olmadığı gibi, Allah’a karşı yapılan saygısızlığın cezası bu dünyada da öbür dünyada da söz konusu olur.

- Şunu unutmayalım ki, bazen hayırlardan şer doğduğu gibi, şerlerden hayır doğar. Böyle bir ümitle Allah’ın sonsuz rahmetinin yansımalarını beklemek en doğru yoldur.

Bu bekleme süresi de bir imtihan sürecidir. Bu süreçte kişi -kendisine zulüm yapanlara karşı hiddet gösterse bile- Allah’ın âdil kaderine rıza göstermekle huzur kazanabilir. Çünkü,

 “Kadere razı olan kederden kurtulur.” (Müsâvî, Feyzu’l-Kadîr 3/187)

şeklindeki Nebevî düstur bize bu huzuru vadediyor. Bunun aksini yapmak keder üstüne keder verir.

Allah’a güvenmek lazımdır. Başkasının zulmünden dolayı Allah’a gücenmek, kulluğu bırakmak sadece şeytanı ve düşmanı sevindirir. Kişinin kendisine bütün bütün zarardır. Bediüzzaman Hazretlerinin veciz ifadesiyle,

“Kadere itiraz eden başını örse vurur kırar; rahmeti itham eden rahmetten mahrum kalır.”(bk. Lem'alar, İkinci Lem'a)

- Bir de konulara insafla bakmak gerekir. Örneğin mağdur olan kimse, kendisine zulüm yapanlara beddua eder ve bunun derhal kabul görmesini arzu eder. Oysa Allah insanın heva ve heveslerine göre yaptığı dua veya bedduaları hemen kabul etseydi, şimdi belki bu dünya harap olmuştu.

Öyle kimseler var ki, kendisine zulüm edenlerin başlarına dünyanın yıkılmasını ister. Halbuki Allah’ın işleri hikmetledir, zalim olsun mazlum olsun, herkes için takdir edilmiş bir süre vardır. Ecel gelmeden -biz istiyoruz diye- Allah kimseyi öldürmez.

Fakat şunu biliyoruz ki, zulüm devam etmez. Bunun cezası burada da orada da söz konusudur.

İlave bilgiler için tıklayınız:

Musibetlerin Allah’ın kahrının tecellisi olduğu söyleniyor. Her musibet için bunu söylemek mümkün müdür?

En Şiddetli Belalar Peygamberlere Gelmiştir

Kaderim böyleymiş demek doğru mudur, doğruysa nerde ve nasıl kullanırız?

Dinimize göre; küfür devam eder ama zulüm devam etmez, diye biliriz. Filistin neredeyse, yüz yılı aşkın süredir zalimin elinde inim inim inliyor. Bunun sebebi nedir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun