Zalime beddua etmenin sakıncası var mı?

Tarih: 03.04.2016 - 12:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazı yerlerde yazıyor ki, mazlum zalime beddua edince bedduası nispetinde zalimden ahiretteki alacağından eksilir. Bu doğru mudur?
- Mazlum beddua edince gerçekten ahirette zalimden alacağı hakkı azalır mı?
- Azalırsa neden hangi sebeplerden azalır?
- Mazlum ahirette zalimden hakkının tamamını eksiksiz ve noksansız almak için beddua etmeli mi, Etmemeli mi?
- Mazlum bu konuda ne yaparsa nasıl davranırsa daha kazançlı olur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Mazlumun zalime beddua etme hakkı vardır. Fakat bu bedduanın ölçüsüz olmaması gerekir. Örneğin, bir tokat vurana “Allah onu felç etsin, öldürsün” şeklinde beddua etmek ölçüyü kaçırmaktır. Çünkü bir tokatın karşılığı olan ceza bu olamaz.

“Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.” (Şura, 42/40)

mealindeki ayette şu noktalara vurgu yapılmıştır:

a) “Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür.” Bu karşılık fiili olabildiği gibi, beddua ile de olabilir.

“Mazlumun bedduasından çekinin, çünkü onunla Allah arasında bir perde yoktur.” (bk. Buhari, Zekat 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezalim 9, Megazi 60, Tevhid 1; Müslim, İman 31) 

manasındaki hadis-i şerifte bedduanın da yapılan zulme bir karşılık olabileceğine işaret edilmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki, bir insan bir kimse tarafından yediği bir tokada karşılık olarak o da ona bir tokat vurursa veya ona denk bir beddua ederse hakkını bu dünyada almış olur. Eğer bu karşılık yapılan zulümden daha fazla ise, bu fazlalık kadar, zalim mazlum olur, mazlum da zalim konumuna girer..

b) Ayette vurgulanan ikinci nokta Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir.” mealindeki ifadedir. Burada mazlum olanların zalimleri affetmeleri ve onlarla barışmaları teşvik edilmiştir. Ne fiili, ne de sözlü olarak bir karşılık vermeyenlerin Allah katında mükâfatları vardır.

Bunun mefhum-u muhalifi yani zıt anlamı şudur: Kim fiilen veya beddua gibi kavlen (sözlü) karşılık verirse, ahiretteki ücretini kaybeder. Çünkü hakkını almıştır.

c) Ayetin dikkat çektiği üçüncü nokta: “Doğrusu O, zulmedenleri sevmez.” beyanıdır.

Ayetin meal olarak bu ifadesi, genel olarak Allah’ın zalimleri sevmediği anlaşılmakla beraber, bu ayet bağlamında diğer bir manayı da görmek mümkündür. Şöyle ki;

Fiilen veya beddua ile hakkını alan mazlumun da haddini aşmasının zulüm olacağına bir işaret olarak kabul edilebilir. Örneğin, bir tokat vurana iki tokat vurmak. Veya “Allah seni parça parça etsin.” şeklinde bedduada bulunmak. Yahut “Allah belanı versin.” diyene, “Allah senin, babanın, yedi sülalenin belasını versin.” diyerek karşılık vermek bir zulümdür. (krş. Beğavi, Razi, Beydavi, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

Özetle bu ayetin;
- birinci cümlesinde adalet;
- ikinci cümlesinde fazilet emredilmiş;
- üçüncü cümlesinde ise her türlü zulüm yasaklanmıştır.
(bk. İbn Kesir, ilgili yer) 

Hülasa:

“Kim (uğradığı zulme) sabreder ve (zalimi) bağışlarsa, işte bu davranış, uğrunda azmedilmeye değer işlerdendir.” (Şura, 42/43)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun