Bakara 106’da değişiklikler olabilir denildiği halde, Fetih 23, Fatır 43’de ise Allah’ın kanununda değişiklik olamaz denilmesi, ayetler arasında bir çelişki anlamına mı gelir?

Tarih: 10.07.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Biz bir ayetin hükmünü diğer bir ayetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak), ondan daha hayırlısını yahut onun benzerini getiririz.” (Bakar, 2/106)

mealindeki ayette  “vahiy sözleri” kastedilmiştir. Allah, daha önceki bir peygamberin şeraitinde olan bazı hükümleri değiştirmiş, yerine başka hükümler getirmiştir.

Keza, Kur’an’ın indiği dönemde de bu değişiklik zaman ve mekân şartlarına bağlı olarak gerçekleşmiştir ki,  bu ilahî hikmetin bir gereğidir.

Örneğin; Mekke devrinde şartlar uygun olmadığı için düşmanın bütün eziyetlerine rağmen, Müslümanların savaşmalarına izin verilmemiştir. Medine’de Müslümanların lehine şartlar oluşunca kendilerini silahla müdafaa etmek için savaşa izin verilmiştir. Keza sahabenin iman coşkusuyla çok güçlü olduğu Medine’nin ilk döneminde bir müminin on kâfirin önünden kaçması yasaklanmıştı. Daha sonra insanın yapısının gereği olarak onlarda bir zafiyet meydana gelince, Allah bu hükmünü değiştirdi ve “bir müminin iki kâfirin önünden kaçmasını yasakladı” (Enfal, 8/65-66).

Yine Hz. İsa (as), Hz. Musa (as)'ın dininde yasak olan bazı şeylere cevaz verdi.

“Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve (daha önce) size haram edilenlerden bir kısmını helâl kılmak üzere gönderildim.” (Al-i İmran, 3/50)

mealindeki ayette bu hususa dikkat çekilmiştir.

Allah’ın sözlerinin değiştirilemeyeceğini belirten ayetlerde -vahyin sözleri değil-, “sünnetullah” denilen Allah’ın kadimden beri yürürlükte olan hükümleri, kanunları kastedilmiştir.

Aşağıdaki ayetlere dikkatle bakılırsa bu husus rahatlıkla anlaşılabilir:

Mesela; “Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet Yoktur.” (Enam, 6/34) mealindeki ayette yer alan “Allah’ın kelimeleri / sözleri”nden maksat, Allah’ın -elçileri ile onları yalanlayanlar hakkında- tarih boyunca gerçekleşen hükmü demektir. Ayette azgın düşmanlar karşısında bulunan -Hz. Muhammed (asm)’e teselli ve müjde vermek maksadıyla- vurgulanan husus şudur: 

“Tarih boyunca sosyolojik bir vaka olarak kâfirler tarafından tekzip edilen ve eza-cefa gören elçilerin sabretmesi ve ardından da Allah’ın o elçilerine yardımını göndermesi değişmez ilahî bir kanundur...”

“Allah'ın sözlerinde asla bir değişme yoktur.” (Yunus, 10/64) mealindeki ayette de “değişmeyen sözler”den maksat vahiy sözleri değil, Allah hükmü, kanunu, prensibi demektir. Bu ayetin bağlantı içerisinde olduğu kendisinden önceki ayetlere baktığımızda bunu kolaylıkla anlarız:

“İyi bilinmeli ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip  Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselerdir. Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla bir değişme yoktur. İşte budur büyük kurtuluş.” (Yunus, 10/62-64).

Soruda yer alan ayetlerde de aynı husus söz konusudur:

Fatır suresinin 43. ayetini bir önceki ayetle birlikte okuduğumuzda konuyu daha iyi anlayabiliriz:

“Kendilerini uyaracak bir peygamber geldiği takdirde, milletler içinde, hidâyette en ileri derecede yer alacaklarına dair var güçleri ile yemin ettiler. Ama kendilerine bir peygamber gelip uyarınca bu, onların sadece nefretlerini artırdı. Sebebi ise: dünyada sırf böbürlenip büyüklük taslamak ve bir de kötü bir tuzak kurmak istekleriydi. Halbuki kötü tuzak, sadece hazırlayanın ayağına dolanır, sadece onu perişan eder. Onlar daha öncekilerin uğradıkları fecî âkıbetten başka bir şey mi bekliyorlar? Sen Allah’ın nizamında  hiçbir değişiklik bulamazsın!” (Fatır, 35/42-43).

Keza, Fetih suresinin 23. ayeti, ondan bir önceki 22. ayetle birlikte mütalaa edildiği zaman bu gerçek rahatça anlaşılabilir:

“Eğer (o Mekkeli) kâfirler sizlerle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne kendilerini koruyan, ne de destek olan hiç kimse bulamazlardı. Allah’ın öteden beri câri olan kanunu budur. Ve sen Allah’ın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın.” (Fetih, 48/22-23).

Bütün tefsirlerde bu ayetlerdeki “Allah’ın değişmez sözleri” vahiy sözleri değil, onun hükümleri, kanunları, verdiği sözler manasında algılanmıştır. Bunun özeti “Allah’ın hükümleri, kararları değişmez / Allah sözünden caymaz.” şeklindedir.

Hulasa; “değişmez sözler” Allah’ın verdiği sözlerdir, değişmez prensipleridir, sünnetullahtır. Örneğin, Allah’ın dostlarına ahirette asla korku ve üzüntü olmayacaktır. Ama değişen sözler ise, Allah’ın ezelî ilminde zamana bağlı olarak değişkenlik gösteren hükümlerdir.

Mesela; Allah geceye karar verir ve gece olur, ama sonra gündüze karar verir, gece gider gündüz gelir. Kışa karar verir kış gelir; sonra bahara karar verir, kış gider bahar gelir.

İnsanları yaratıp hayat sahibi kılmaya karar verir, insanlar dünyaya gelir ve canlanır, sonra ölmelerine karar verir, onlar da ölürler, ardından ölmemek üzere tekrar canlanmalarına karar verir ve dirilip mahşer meydanında toplanırlar.

Keza Allah karar vermiş, Hz. Musa (as)’a Tevrat’ı vermiştir. Sonra karar verip Hz. İsa (as)’a İncil’i vermiştir. Daha sonra Hz. Muhammed (asm)’a Kur’an’ı indirmiştir. Bütün bu kararlar, Allah’ın sonradan -hâşâ- düşünüp ortaya koyduğu kararlar değil, ezelî ilminde var olan kararlardır.

Demek ki; ayetler arasında bir çelişki yoktur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

68hasan

Allah razı olsun hadisi güzel yorumlamışsınız bazı kimseler bu hadisi insanlar için gücün yetiyorsa elinle gücün yetmiyorsa dilinle o da yoksa kalbinle buğuz et diyorlar ama doğrusu çok güzel yorumlamışsınız Allah razı olsun biz alim miyiz ki dilimizle birşey diyelim devlet miyiz ki elimizle ama avamız ki kalbimizle buğuz ederiz

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
müttaki586

şeriat devleti olsa da olmasa da sorumluluk yine devlette mi ait?
devlet şer-i kurallara göre yönetilmiyor ki devletten bu konuda hassasiyet bekleyelim.verdiğiniz hükümde devletin şeriat ile yönetildiğini mi varsaydınız?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör

Devlet bu konuda hassasiyet göstermiyorsa devlet yetkilileri sorumlu olur. Kişi gücünün yetmediği şeyden sorumlu değildir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun