Ateistlerin Maide suresi 33. ayetini sorun olarak göstermelerini nasıl cevaplandırabiliriz?

Tarih: 01.11.2015 - 01:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Maide suresinin 33 ayetinde el ve ayakların kesilmesini ve peygamberimizin düşmanlarının okuma yazma öğretme karşılığı serbest bırakmaları olayı gösterilerek, çelişki olduğunu iddia ediyorlar.
- El ve ayakların kesilmesini barbarca bulup gerçek şeriat yaşanmayan ülkeleri örnek gösteriyorlar ve düşmanlık yapanların tövbe etmelerine müsade olmadığını iddia ediyorlar.
- Bu duruma nasıl cevap verebiliriz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali:

“Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır.” (Maide, 5/33)

Suçluların Kimliği

- Bu ayette yer alan ve “Allah ve Resulüne savaş açanlar” olarak adlandırılan suçluların kimler olduğu konusunda üç görüş vardır:

a) Mucahid’e göre, bunlar zina eden, adam öldüren ve hırsızlık yapanlardır.

b) İmam Şafii, İmam Malik ve Evzai’ye göre, bunlar yol kesen, şehir ve başka yerlerde hırsızlık eden kimselerdir.

c) İmam Azam ve Ata el-Horasani’ye göre, bunlar yalnız yol kesenlerdir. (Maverdi, ilgili ayetin tefsiri)

- Fahruddin Razi’nin bildirdiğine göre, bu ayette söz konusu edilen kimseler -kâfir/mürted değil-, yol kesici Müslüman kimselerdir. Bu görüş İslam fakihlerinin büyük çoğunluğuna aittir. (Razi, ilgili yer)

- Bunlara uygulanacak cezanın şeklinde de farklı yorumlar vardır:

a) Said b. Müseyyeb, Mucahid ve Ata gibi alimlere göre, ayette yer alan ve “öldürülmeleri, asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleri” şeklinde sıralanan cezalardan birinin -maslahata göre- tercih edilmesi, imamın/devlet reisinin inisiyatifine bağlıdır.

b) İbn Abbas, Hasan-ı Basri, Katade ve Süddi gibi alimlere göre, bu cezalar işlenen suçun durumuna ve ayetteki sıralamaya göre tatbik edilir. Yani, haksız yere adam öldüren öldürülür; adam öldürmekle beraber (yol kesip) mal gasbedenler asılır; yalnız (yol kesip) mal gasbedenlerin el ve ayakları çaprazlama kesilir. Kimseyi öldürmeyen, herhangi bir malı gasbetmeyen, yalnız yol keserek insanları korkutanlar sürgün edilir. Bu görüş başta İbn Abbas olmak üzere, alimlerin büyük çoğunluğuna ait olup aynı zamanda Şafii mezhebinin görüşüdür. (bk. Maverdi, Razi, ilgili ayetin tefsiri)

İslam’da Tövbe:

- “İslam şeriatında Tövbe etmeye müsaade edilmediği” şeklindeki iddia doğru değildir. Bunun en büyük kanıtı, yukarıdaki ayetin hemen sonrasında gelen ve tövbeye yer veren

“Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir/çok affedicidir, pek merhametlidir.” (Maide, 5/34) mealindeki ayettir.

İslam şeriatına göre, tövbe, suç işleyenlerin durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Bu yorumlardan önemli gördüğümüz dördü şöyledir:

a) Gayri müslim bir kimse, ayette yer alan bütün bu yaptıklarından -Müslüman olmak suretiyle- tövbe ederse, onun cezası tatbik edilmez. Ancak, bu suçu işleyenler eğer Müslüman ise, onların yapacağı tövbe ile gereken had cezaları ortadan kalkmaz. İbn Abbas, Hasan-ı Basri, Mücahid ve Katade gibi alimlerin görüşü böyledir.

b) Bu suçu işleyenler Müslüman olmakla beraber, eğer -ele geçirilip tutuklanmadan önce- imam/devlet reisi tarafından eman verilirse/affedilirse bu cezalar tatbik edilmez. Fakat eğer devlet reisi eman verip affetmezse, tövbe etmesi cezanın verilmesine engel olmaz. Bu görüş Hz. Ali ve Şabi’ye aittir.

c) İmam Şafiiye göre, suçu işleyenler, ele geçirilip tutuklanmadan önce tövbe ederlerse, bu tövbeleri Allah hakkıyla ilgili fiillerde cezanın düşmesine vesile olur. Fakat kul hakkı ile ilgili fiillerde cezalar düşmez.

d) İmam malik’e göre, suçu işleyenler, ele geçirilip tutuklanmadan önce tövbe ederlerse, bu tövbeleri -kan dökmek hariç- hem Allah hakkı hem kul hakkı ile ilgili bütün cezalar düşer. (bk. Maverdi, a.g.y)

Suç-Ceza İlişkisi çerçevesinde bu ayetin yorumu:

- “Ceza, işlenen suçun cinsindendir.” şeklinde ilmi bir kural vardır. Ceza ile suç fiilinin orantılı olmasının gereği, cezanın asıl maksadı olan caydırıcılık vasfının korunmasıdır. Bu evrensel hukuk normlarına göre ayetteki cezalara bakacak olursak, şunu demek mümkündür:

- İslam hukukunda adam öldürmenin cezası ölümdür.

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (kısas hükmü sayesinde, haksız yere adam öldürmek gibi bir) suç işlemekten korunursunuz.” (Bakara, 2/179)

mealindeki ayette “kısas hükmünün” caydırıcılık hikmetine dikkat çekilmiştir.

a) Kasıtlı olarak (amden), haksız yere adam öldürmenin cezası ölümdür. İslam hukukunda, yol kesicilik fiiliyle birlikte adam öldürmenin cezasının ölüm olması elbette çok tabiidir.

b) İslam şeriatında, -belirtilen şartlar içerisinde- hırsızlık yapmanın cezası el kesmektir. Yol kesicilik suçuna eşlik eden bir gasp olayında elin kesilmesi çok daha büyük önem arz edeceği açıktır. Çünkü, hırsızlık “korkarak” gizliden bir malı almaktır. Yol kesicilikte ise “korkmadan ve korkutarak” başkasının malını zorla almaktır. Hem korkutmak hem malı gasbetmek suçu iki kanatlı bir fiil olduğu için, bu suçu işleyen kimsenin cezasının da iki taraftan (çaprazlama) olması “suç-ceza ilişkisi” bakımından çok güzel ve âdil bir hükümdür.

c) Eğer bir kimse, yol keserek, hem adam öldürse hem de malı gasbetse, elbette cezası da ölümle birlikte darağacında asılmaktır. Ölüm cezası, kısas kuralına göredir. Malı gasbetmenin cezası ise, bir süreliğine darağacında asılı kalmasıdır. Çünkü, bu iki çirkin suçu işlemeye hevesli olanların, bu suçları işleyenlerin nasıl darağacında sallandıklarını görmeleri ve cezanın caydırıcılık vasfına uygun bir eylem sağlanmış olur.

d) Eğer bu yol kesme esnasında başka bir suç işlenmezse, yalnız insanları korkutmak söz konusu ise, bu takdirde İslam şeriatı bu fiilin cezasını hafifletmiş olarak yalnız sürgünü ön görmüştür. (krş. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Özetle, ayette herhangi bir çelişki yoktur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun