Asr-ı saadet'te, çalışma ve ticaret hayatında kadınların rolü hakkında bilgi verir misiniz?

Asr-ı saadet'te, çalışma ve ticaret hayatında kadınların rolü hakkında bilgi verir misiniz?
Tarih: 13.01.2013 - 01:57 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu sitede okuduğum kadarıyla "İslam'a aykırı olmamak kaydıyla kadının çalışılabilir." hükmünü aldım. Benim sorum söylediğinizle bir nebze bağlantılıdır.
- Peygamber Efendimiz (asm) zamanında kadınlar günümüzdeki gibi İslam'a aykırı olmamak kaydı ile çalışma hayatının içerisine dahiller miydi?
- Bu konuda birkaç hanım sahabi örnek verebilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

ÇALIŞMA VE TİCARET HAYATINDA KADIN

I. Zanaatkârlık ve El İşleri

Kadının fizikî bakıdan erkeğe göre daha narin olduğu, buna kadının kemiklerinin ve beyninin ağırlığının da dahil olduğu ifade edilmektedir.(1)

Kadınların, bazı ağır işler yerine, el işleri ve maharet isteyen ince işleri, erkeklerden daha iyi yaptıkları bilinmektedir.

Hz. Peygamber devrinde kadınların, çalışma hayatında, özel­likle özel beceri gerektiren el işlerinde faal olarak çalıştıkları anlaşılmaktadır. Hz. Peygamberin hanımlarından olan Zeyneb bint Cahş'ın deri tabakladığı ve bunları kullanılabilecek hale getirmek için diktiği rivayet edilmektedir.(2) Yine Esma bint Umeys'in de ay­nı beceriye sahip olduğu kaydedilmektedir.(3) Kadınların, evciller kadar vahşî hayvan derilerini de işledikleri ve bunlardan kocala­rına elbiseler yaptıkları anlaşılmaktadır.(4) Bu devirde tabaklan­mış deriden, elbise, ayakkabı, mest, üzerinde oturmak için sergi, yatak, minder ve yastık yüzü, sıvı veya katı yiyecekleri koruyan kaplar ve savaş ve barışta çok yaygın olarak kullanılan su kırbası gibi eşyalar yapıldığı düşünülürse, dericiliğin önemi daha iyi an­laşılır.

Dericilik yaptığını tahmin ettiğimiz Rayta bint Abdillah, Hz. Peygamber'e: "Ya Rasûlallah ben zanaatkar bir kadınım, kocamın (Abdullah b. Mes'ûd) ve çocuğumun bir şeyleri yok; zanaatım­la elde ettiğim ürünleri satıyorum." der ve ailesine yaptığı harca­malarının, sevabı olup olmadığını da sorar. Hz. Peygamber, ona:

"Onlara yaptığın harcamalarda sana elbette sevap vardır." diye cevap verir.(5)

Beceri gerektiren mesleklerden biri de hiç şüphesiz terzilik­tir. Kadınların bu dalda erkeklere göre daha başarılı olabilecekle­ri kabul edilmektedir.(6) Hz. Peygamber devri Arap yarımadası ka­dınlarının, işe ip imalatından başladıkları, sonra bundan kumaş ve elbiseler ürettikleri anlaşılmaktadır. Medine'de ip imali için kullanılan aletlerden bahsedilmektedir.(7) Hz. Aişe:

"Kadının elin­deki ip eğirme aletinin (kirmen / eğirmeç), Allah yolundaki mücahidin elin­deki mızraktan daha güzeldir." der.(8)

Çünkü bu, toplumun çok önemli bir ihtiyacını karşılamaktadır.(9)

Arap yarımadasının güneyinde ve kuzey batısında, dokuma tezgahları olduğu ve kadınların buralarda kumaş ürettiği anlaşıl­maktadır.(10)

Bir kadın, kendi eliyle özel olarak imal ettiği hırkayı Hz. Peygamber'e hediye ederken "Ya Rasûlallah bu hırkayı elimle doku­dum ve sana giydirmek için getirdim." der.(11) Küçük çapta da olsa Medine'de de dokuma tezgahlan vardı diyebiliriz.(12)

Hadramut'u bir kadın, Hz. Peygamber için diktiği bir elbiseyi oğluyla ona gönderir.(13) Ebu Nuaym, Hz. Âişe'nin kendi iç çamaşı­rını (uzun külot, don) diktiğini kaydetmektedir.(14) Kadınların ailede eskiyen elbiseleri yamaladıkları ve tamirini yaptıkları anlaşıl­maktadır. Yine Hz. Aişe'nin, Hz. Peygambere de bir hırka diktiği gelen rivayetler arasındadır.(15)

II. Tıbbî Hizmetler

Hz. Peygamber devri savaşlarında kadınların, önemli tıbbî hizmetler yaptıkları bilinmektedir.

Medine'de barış zamanlarında da bu hizmetleri yürüten kadınlar bulunmaktadır. İslâm tarihinin ilk resmî hastahanesi diyebileceğimiz bir çadırın, Hz. Peygamber'in mescidi içinde bu­lunduğu ve burada hicretten sonra bey'at ederek İslâm'a giren Eş­lem kabilesinden Kuaybe bint Sa'd'ın hastaları ve yaralıları tedavi ettiği kaydedilmektedir. Esasen Kuaybe'nin aç, kimsesiz ve bakıma muhtaç kimselerle de ilgilendiği ifade edilmektedir. Hendek savaşında yaralanan Sa'd b. Muaz'ın da bu çadırda Kuay­be tarafından tedavi edildiği mevcut rivayetler arasındadır.(16)

İlk Müslümanlar arasında yer alan ve kocası Cafer b. Ebi Talib ile beraber Habeşistan'a hicret eden, zeki, görgülü ve tecrübeli bir kadın olan Esma bint Umeys'in de iyi bir doktor olduğunu söy­leyebiliriz. Ümmü Seleme, Esma bint Umeys'in Hz. Peygamber'e "Hindistan ve Yemen'den getirilen bitkiler ve zeytinyağı ile bir ilaç" yaptığını söyler. Bu rivayette, Esmâ'nın, bu ilacın yapımını Habeşistan'da öğrendiği de ifade edilmektedir.(17)

Esma gibi Habeşistan'da kalmış olan Ümmü Seleme'nin de bazı tıbbî konularda bilgi sahibi olduğuna işaret edilmektedir.(18)

Hz. Aişe'nin kız kardeşi Esma bint Ebibekir'in, tedavi için ya­nına getirilen hummalı kadın hastaları, soğuk su ile tedavi ettiği anlaşılmaktadır.(19)

Kadınların tıbbî hizmetleri arasında ebeliği de sayabiliriz. Hz. Peygamber'in ebesinin, Abdurrahman b. Avfın annesi eş-Şifâ bint Avf olduğu nakledilmektedir. (İbn Sa'd, et-Tabakât, III, 124; el-Halebî, İnsânu'l-Uyûn, 1,103.) Hz. Peygamber'in ve Hz. Fatıma'nın çocuklarının ebeliğini ise Safiye bint Abdilmuttalib ve Hz. Peygamber'in hürriyete kavuşturduğu Selma (Ümmü Rafı') yapar. (İbn'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 147; îbn Hacer, el-İsâbe, IV, 274; et-Tebrizî, el-İkmâl (Mişkât sonunda), III, 672.)

Tıp konusunda Arap kadınının cahiliyeden gelen bir tecrübe­si olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Evd oğullarının doktoru olan Zeyneb'in, hastalara ilaç yaptığı ve bu konudaki şöhretinin Arap­lar arasında yayıldığı ifade edilmektedir.(20)

Hem cahiliye hem de Hz. Peygamber devrinde eş-Şifâ isimli kadınlar bulunmaktadır. Bu ismin konulmasının, tıbbî hizmetleri yürütmeleri ile ilgili olabileceği akla gelmektedir.

Bu tıbbî hizmetlerin profesyonelce yapılmadığı, insanlara hizmet amacı taşıdığı anlaşılmaktadır.

III. Ev İşleri ve Ev Dışındaki Bazı İşler

Hz. Peygamber devri toplumunda, cahiliye devrinde olduğu gibi dadılık ve sütanneliği yapan kadınlar bulunmaktadır. Hz. Peygamber, Cafer b. Ebi Talib'in iki oğlunun dadısına onların durumlarını sorar (21)ve bilgi alır. Hz. Peygamberin oğlu İbrahim'in, en Neccâr oğullarına mensup olan Ümmü Burde isimli bir sütannesi olduğu (22)ve Selmâ isimli bir dadısı bulunduğu rivayet edilmektedir.(23) Bir çocuğun sütanneliğini ve dadılığını aynı kadın yürütebildiği gibi, bazan da ayrı ayrı kadınlar tarafından yürütü­lür. Fakat genelde çocuklarının bakımını öz annelerinin yaptığı söylenebilir.(24)

Kadının evinde yaptığı işlerin başında, beslenme ile ilgili ça­lışmalar gelmektedir. Hz. Peygamber devrinde kadınlar, kendi evlerinde el değirmenleri ile imal ettikleri undan ekmek yapar­lar.(25) Hz. Peygamber'inkızı Hz. Fatıma'nın, hamile, olduğu için tandırda ekmek pişirirken zorluk çektiği ve bu sebeple Hz. Peygamber'den yadımcı vermesini isteyen Hz. Ali'nin, eşinin yükünü hafifletmek istediği ifade edilmektedir.(26)

Yemek pişirmek de kadının önemli işleri arasındadır. Bir gün Hz. Aişe, Sevde'yi, hazırladığı çorbayı yemeğe zorlar. Hz. Aişe genç ve tecrübesiz olduğu için, Şevde kadar güzel yemek yapa­maz.(27) Hz. Peygamber'in Hayberli hanımı Safiyye'nin çok güzel yemekler yaptığı rivayet edilmektedir.(28) Yine Hz. Peygamber'in eşlerinden olan Sevde'nin, bilhassa etli yemekleri yapmada ve ar­pa ekmeği pişirme konusunda beceri sahibi olduğu nakledilmek­tedir.(29)

Medine'de sebze yemekleri ile meşhur olmuş kadınlardan da bahsedilmektedir.(30)

İçme, temizlik ve diğer ihtiyaçlar için gerekli olan, evin su ih­tiyacını karşılamak üzere, genelde kadınların, evin dışından su taşıdıkları anlaşılmaktadır.(31)

Kadın, kocasının temizliği ile ilgilenir; giyim ve diğer temiz­liklerinde ona yardım eder.(32) Esma bint Ebibekir'in kocasının atı­na üç fersah (yak: 16632 m.) uzaktan hurma çekirdeği getirdiği ri­vayet edilmektedir.(33)

Hz. Peygamber devri kadınlarının, gerekli hallerde ev dışın­da da çalıştıkları bilinmektedir. Zeyd b. Harise'nin eşi Ümmü Mübeşşir, kendisine ait bir hurma bahçesinde bulunurken Hz. Pey­gamber, onun yanma uğrar ve

"Bir Müslüman, ağaç diker veya ekin eker ve bunlardan insan, kuş veya vahşî bir hayvan yerse, bu onun için sadaka olur." diye buyurur.(34)    

Esir statüsündeki cariyelerin pek çok işin yanında, çobanlık yaptıkları da kaydedilmektedir.(35)

Hz. Hatice'nin, Ümmü Zafer isimli siyahı bir kadın berberin­den bahsedilmektedir.(36) Yine Hz. Âişe'nin saçını yapan bir kadı­nın bulunduğu rivayet edilmektedir.(37) 

Hz. Peygamberin mescidinin temizliğini yapan iki kadın ismi zikredilmektedir. Bunlardan biri Harka, diğeri ise Medine hal­kından olduğu rivayet edilen Mihcene isimli bir kadındır.(38) Her iki kadının da siyahi olmaları ve bazı kaynakların isim vermeden mescidi temizleyen tek bir kadından bahsetmeleri, verilen iki is­min tek bir kadına ait olma ihtimalini de akla getirebilir.

Son alarak kadınlara resmi görev verildiğini ifade eden riva­yetlere yer vermek istiyoruz.

Hz. Peygamber'e yetişen ve ondan sonra da uzun süre yaşa­yan Semra bint Nuheyk el-Esediyye'nin, çarşılarda dolaştığı ve yanında taşıdığı bir kamçıyı zaman zaman kullandığı rivayet edil­mektedir.(39)

IV. Ticaret Hayatında Kadın

Hz. Peygamberin ilk eşi Hz. Hatice'nin ticaretle uğraştığı ve Mekke'nin en zengin tacirlerinden biri olduğu bilinmektedir. Mekke'de ticaret amacıyla dışarı gönderilen kervanlarda malları olan başka kadınların da bulunduğu anlaşılmaktadır.(40)

Kaynaklar, Medine Yahudilerinin ticaretle uğraştıklarından ve özellikle Benu Kaynuka Yahudilerine ait çarşıda yapılan tica­retten bahseder. Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanlardan olan Abdurrahman b. Avf Medine'de "ticaret yapılan bir çarşı" olup olmadığını sorar. Onun bu sorusuna "Kaynuka çarşısı" ceva­bı verilir.(41)

Müslüman kadınların da bu çarşıya ticaret yapmak gayesi ile gittikleri anlaşılmaktadır. Bu konuda İbn Hişam şu rivayeti kay­detmektedir:

"Abdullah b. Cafer b. el-Misver b. Mahreme, Ebu Avn'm şöyle dediğini anlattı: Bir Arap kadını, kendisine ait bir ce­lep getirip Benu Kaynuka çarşısında sattı. Orada bir kuyumcuda oturdu. Yüzünü açmasını istediler, fakat o, bunu kabul etmedi. Kuyumcu da kadından habersiz elbisesinin kenarını sırtına iliş­tirdiği için kadın, oturduğu yerden kalkınca avret yerleri açıldı. Oradakiler gülmeye başlayınca kadın bağırdı. Bir Müslüman er­kek, kuyumcunun üzerine hücum etti ve onu öldürdü. Kuyumcu Yahudi olduğu için Yahudiler de o Müslümanı öldürdüler..."(42)

Benu Kaynuka ile, Müslümanlar arasında, hicrî ikinci yılda cereyan eden savaşın sebeplerinden biri olarak kaydedilen bu ri­vayette geçen "celeb"in, deve, koyun gibi mallardan oluştuğu ve adı geçen kadının, Ensardan bir Müslümanla evli olan bir kadın olduğu ifade edilmektedir.(43)

Ticaretle aktif olarak uğraştığı anlaşılan Kayle el-Enmâriyye isimli Müslüman bir kadın, alışveriş konusunda Hz. Peygam­berle yaptığı bir görüşmeyi şöyle anlatmaktadır:

"Rasûluîlah (s.a.v.) umrelerinden birinde, ihramdan çıkmak için el-Merve'ye geldi. Bastonuma dayanarak onun yanına gelip oturdum ve şöyle dedim;

"Ya Rasûlallah ben, alışveriş yapan bir kadınım. Bir malı almak istediğim zaman, almayı düşündüğüm fiyatın altında bir fiyat vererek müşteri olurum, sonra almayı düşündüğüm fiyata kadar yavaş yavaş fiyatı artırırım. Bir malı satmak istediğim zaman ise, o mala, satmayı düşündüğüm fiyatın üzerinde bir fiyat isterim, sonra düşündüğüm fiyata ininceye kadar fiyatı indiririm."

Bunun üzerine, Rasûluîlah bana şöyle dedi:

"Ey Kayle, böyle yap­ma, bir şey alacağın zaman, satıcı versin veya vermesin, düşündü­ğün fiyatı vererek müşteri ol. Bir malı, satacağın zaman da satıl­sın veya satılmasın, satmayı düşündüğün fiyatı iste."(44)

Kaynaklar, Hz. Peygamber devrinde, Medine'de attarlık (güzel koku satıcılığı) yapan kadınlardan bazılarının isimlerini vermektedir. Bunlardan biri olan Müleyke Ümmü's-Saib el-Sakafıyye, güzel koku satmak için Hz. Peygamberin huzuruna girer.

Hz. Peygamber ona: "Ey Müleyke, bir isteğin mi var?" diye sorar. Kadın "Evet" deyince Hz. Peygamber "İstediğini açıkla, onu yerine getireyim." der. Kadın "Hayır, bir isteğim yok, sadece şu oğluma dua etmeni istiyorum." deyince Hz. Peygamber, çocuğun yanına gelir ve onun başını okşayarak dua eder.(45)

İbn Sa'd, Ebu Cehil'in annesi Esma bint Muharribe'nin İslâm'a girdiğini Hz. Peygambere bey'at ettiğini ve Medine'ye gel­diğini kaydettikten sonra, Hz. Ömer zamanında attarlık yapar­ken Ensar kadınları ile arasında geçen bir olayı, hocası el-Vakıdî'den nakletmektedir.(46) Esma, Hz. Ömer'in Yemen'e vali olarak tayin ettiği (47)oğlu Abdullah b. Ebi Rabia'nın, Yemen'den gönderdiği güzel kokuları Medine'de satmaktadır. Aynı zamanda Esmanın Ensar kadınlarına veresiye satış yaptığı ve bunun yazıyla tesbit edildiği de anlaşılmaktadır.(48)

Ticaretle uğraşan kadınlar arasında, Attare diye meşhur ol­muş Havla bint Tuveyt isimli kadını da sayabiliriz.(49)

Dipnotlar:

(1) Muhammed Hamidullah, İslâm'a Giriş, Çev: Kemal Kuşçu, Ankara, b.t.y., s.210. (5. baskı)
(2) İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 108; Müslim, Sahih II, 1021 (Nikâh, 9); İbn Ab-dilber, el-İstiab, IV, 308; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 126.
(3) İbn Hanbel, Müsned, VI, 370.
(4) el-Buharî, Sahih, VII, 45 (Libas, 28).
(5) İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 290; Nuaym, Hilye, II, 69; İbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 121.
(6) Şemseddin Sami, Kadınlar, İstanbul, 1311, s.27,28.
(7) İbnu'l-Cevzî, Telkih, 158; Kettanî, Teratîb, II, 119.
(8) İbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Ferîd, II, 258.
(9) Ebu Nuaym, a.g.e., II, 46. Hz. Aişe'nin de ip egirdiği anlaşılmaktadır.
(10) İbn Sa'd, et-Tabakat, I, 277, 351, 453.
(11) İbn Sa'd, a.g.e, I, 454; el-Buharî, Sahih, II, 78. (Cenaiz, 29).
(12) el-Ezherî, Ebu Mansur Muhammed b.Ahmed, Tehzîbu'l-Luğa, Mısır 1967, X, 591-592 (n-s-c maddesi). el-Buhari, terzilik ve marangozluk gibi meslek­leri saydığı yerde "Dokumacı babı" başlığı altında konuyla ilgili rivayeti kaydetmektedir. Bkz. el-Buharî, Sahih, III, 13 (Buyu, 31).
(13) İbn Sa'd, a.g.e., I, 351.
(14) Ebu Nuaym, Hilye, II, 48.
(15) Ebu Davud, Sünen, IV, 339 (Libas, 22/4074). Celile bint Abdilcelil'in, kuyu kazdığı ve bu konuda Hz. Peygamber'e soru sorduğu rivayet edilmektedir. Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 252. 
(16) el-Vakıdî, el-Meğazî, II, 510, 525; İbn Hişam, es-Sîre, III, 250; İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 291; İbn Hanbel, Müsned, VI, 56; İbn Habib, el-Muhabbar, 411.
(17) İbn Sa'd, a.g.e, II, 236.
(18) İbn Kayyım, Zadu'l-Mead, IV, 83.
(19) Malik b. Enes, Muvatta, 586 (Ayn 50, 6/15) İbn Hanbel, Müsned, VI, 346.
(20) Corci Zeydan, Tarihu Adâbil-Arabiyye, Kahire 1957, I, 40; Cevad Ali, el-Mufassal, IV, 620.
(21) Malik b.Enes, el-Muuatta, 584 (Ayn 50, 2/3).
(22) el-Beyhakî, Delail, V, 429; İbn Hazm, Cemhere, 352; es-Semhudî, Vefau'l-Vefâ, III, 868.
(23) el-Belazurî, Ensâb, I, 453; Îbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 144.
(24) İbn Abdirabbih, el-İkdu'l-Ferid, II, 245.
(25) Müslim, Sahih, IV, 2091 (Zikir ve Dua, 19/80); el-Belâzurî, Ensâb, II, 38; İbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 117.
(26) Ebu Nuaym, Hilye, II, 41.
(27) İbn Hanbel, Fezâil, I, 350; Şebbe, Tarih, I, 39. Bu rivayette geçen çorbanın (harîre) yapılışı hakkında bkz. İbn Manzûr, Lisanu'l-Arab, IV, 184 (h-r-r-maddesi).
(28) Ebu Davud, Sünen, III, 827 (Buyu, 91/3568).
(29) İbn Kuteybe, Uyun, II, 369; îbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Frid, III, 119; îb-nu'l-Esîr, a.g.e., VII, 86; İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 278.
(30) el-Buharî, a.g.e., I, 225 (Cuma, 40) VII, 131 (îsti'zan, 16).
(31) el-Belâzurî, Ensâb, II, 38; Îbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 117.
(32) el-Buharî, Sahih, VI, 60, 61 (Libas, 73, 81).
(33) îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 250-251; îbn Hanbel, Müsned, VI, 347; el-Buharî, a.g.e., VI, 156 (Nikâh, 107).
(34) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 458; îbn Hanbel, a.g.e., VI, 420.
(35) Malik b. Enes, el-Muvatta, 486 (Itk, 6); Abdurrezzâk, el-Musannaf, IV, 481; İbn Sa'd, a.g.e., I, 494, 495; el-Buharî, a.g.e., VI, 225 (Zebaih ve's-Sayd, 18).
(36) İbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 333.
(37) İbn Sa'd- a.g.e., VI, 9.
(38) el-Buharî, a.g.e., 1,118 (Salat, 72); Ebu Hatim, Esma, 106a; Ibnu'l-Cevzî, Telkih, 174; İbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 85, 263.
(39) İbn Abdilber, el-İstiab, IV, 328, 333. 
(40) el-Vâkıdî, el-Meğazl, I, 27.
(41) Kettânî, Terâtib, II, 4.
(42) İbn Hişâm,es-Sîre, 111,51.
(43) el-Vâkıdî, el-Meğazî, I, 176-177; el-Halebi, Însân'l-Uyûn, II, 475; Hami-dullah, İslâm, Peygamberi, I, 621.
(44) îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 312; lbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 245.
(45) İbnu'l-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 270.
(46) İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 300. Karşılaştırınız: el-Vakidî, el-Megazî, I, 39; el-Isbehanî, el-Eganî, I, 70.
(47) İbn Sa'd, a.g.e., V, 444.
(48) İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 300-301.
(49) Îbnu'l-Esîr, a.g.e., VII, 75-76; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 270. 

(bk. Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/297-306.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun