Allah’ın yaratması tam olarak nasıldır?

Tarih: 05.01.2018 - 01:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah’ın iki tür yaratması var biri yoktan biri de yarattıklarından deniyor. Yarattıklarından yaratmada aklıma şu takılıyor:
- Mesela ben bir telefon yaptım yaratan Allah oluyor ya benim yapmış olmam ve Allah’ın yaratan olması için Allah ol diyor ve telefon mu oluyor, yoksa tüm özelliklerimi tüm gücümü Allah yarattığı için o yaratmış mı oluyor?
- Yani Allah ol demese veyahut ayrı bir şekilde yaratmasa ben hiçbir şey yapamam mı yoksa, Allah ne yaparsam yapayım bana bu özellikleri o verdiği için mi yaratmış oluyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Allah’ın iki şekilde yaratması vardır:

a) İbda’, yoktan var etmek. İbda’, Cenab-ı Hakk’ın misilsiz, modelsiz bir şekilde yoktan yaratmasıdır.

İlk yaratılış ibda iledir. Çünkü, bu kainattan evvel bir başka kâinat yoktur, her şey ilk defa icat edilmiştir.

Bu kâinat -bu günkü ilmi nazariyelerce de kabul gören görüşe göre- ezeli olmayıp sonradan var edilmiştir. Top yekun varlıklar, toptan ezeli olmadıkları gibi, onların hiçbir maddesi, hiçbir elementi, hiçbir atomu, molekülü de ezeli olmayıp sonradan var edilmiştir. Bu durum, varlıkların hiçten, yoktan var edilmelerini aklen zorunlu kılmaktadır, başka olamaz.

“De ki: Allah'a ortak koştuklarınız arasında mahlûkatı hem baştan yaratacak, hem de sonradan diriltecek birisi var mı? De ki: Mahlûkatı Allah yaratır ve diriltir. Öyleyse nasıl olurda batıla / yanlışa saparsınız?” (Yunus, 10/34)

“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilâh yoktur, her şeyin yaratıcısı O'dur, o halde sırf O'na kulluk ediniz, her konuda dayanılacak tek merci O'dur.” (Enam, 6/102)

 “İnsanın üzerinden zamandan öyle bir an geçti ki, o vakit onun adı bile anılan bir şey değildi.” (İnsan, 76/1)

mealindeki ayetlerde, bütün varlıkların bütün maddeleriyle, bütün parçalarıyla Allah tarafından yoktan yaratıldığına işaret edilmiştir.

b)  İnşa, bir şeyi başka bir şeyden / şeylerden var etmektir. Daha sonraki yaratılışlar, daha çok, inşa iledir. Elementler vasıtasıyla her an yeni yeni şeyler yaratılmaktadır. Aslında her inşa’da bir ibda’ vardır. O varlığın elementleri dışında kalan bütün özellikleri, başka varlıklardan farklıdır. Mesela, şu anda dünyada yaşayan altı milyar insan, madde itibariyle önceden vardı. Onları meydana getiren atomlar, havada, suda, gıdalarda dağınık vaziyette idi. Fakat, her insan simasıyla, sesiyle, parmak iziyle, hususi kabiliyetleriyle diğerlerinden farklı olduğundan, bu inşa’da bir ibda açıkça kendini göstermektedir.

“Allah O'dur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. İnsanın yaratılışı ise çamurdan başladı.” (Secde, 32/7),

“Şüphesiz biz insanı katışık bir nutfeden yarattık...” (İnsan, 76/2)

mealindeki ayetlerde, yaratmanın inşa türüne işaret edilmiştir.

c) Sorudaki son cümlelerin cevabı ise şöyledir:

İnsan hiçbir şeyi yoktan var etmez, edemez. Onun bütün yaptığı şey, Allah’ın yarattığı maddelerden istifade ederek bir şeyler yapmaktır. Maddeleri bir araya getirmek suretiyle bir sanat eserini ortaya koymasından dolayı, insana -mecazi manada- mucid/icad eden, yapan unvanı verilebilir. Fakat, hem insanı, hem o sanatın temel maddelerini yarattığı için aslı yaratan yalnız Allah’tır.

“Oysaki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır." (Saffat, 37/96) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

Evet, ayette -mealen- geçen “yaptığınız şeyleri” ifadesiyle, insanın yaptığı işlerin olduğuna vurgu yapıldığı gibi, “sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır” mealindeki ifadeyle de hakiki yaratanın yalnız Allah olduğuna işaret edilmiştir.

Risale-i Nur’da bu konudaki ifadelerden birisi şöyledir:

“Bu bedbahtlar, âciz-i mutlak ve yalnız bir cüz'-i ihtiyarîden başka ellerinde olmayan firavunlaşmış kendi nefisleri, hiçbir şeyi i'dam ve yok edemediklerinden ve hiçbir zerreyi, bir maddeyi, hiçten, yoktan icad edemediklerinden ve güvendikleri esbab ve tabiatın ellerinden hiçten icad gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: 'Yoktan var olmaz, var da yok olmaz.' deyip, bu bâtıl ve hata düsturu, Kadîr-i Mutlak'a teşmil etmek istiyorlar."

"Evet, Kadîr-i Zülcelal'in iki tarzda icadı var. Biri; ihtira' ve ibda' iledir. Yani hiçten, yoktan vücud veriyor ve ona lâzım her şeyi de hiçten icad edip eline veriyor. Diğeri; inşa ile san'at iledir. Yani kemal-i hikmetini ve çok esmasının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hikmetler için, kâinatın anasırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor. Her emrine tâbi' olan zerratları ve maddeleri, rezzakıyet kanunuyla onlara gönderir ve onlarda çalıştırır."

"Evet, Kadir-i Mutlak'ın iki tarzda, hem ibda' hem inşa suretinde icadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek; en kolay en sühuletli, belki daimî, umumî bir kanunudur. Bir baharda, üç yüz bin enva'-ı zîhayat mahlukatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat ve ahvallerini hiçten var eden bir kudrete karşı, 'Yoğu var edemez!' diyen adam, yok olmalı!..” (Asa-yı Musa, s. 176)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun