Allah’a yaklaşan kulun bela ve musibeti artar mı?

Tarih: 01.10.2025 - 15:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

Cenab-ı Hakk’a yaklaşan kulun bela ve musibetleri artar mı?
Tasavvuf yolculuğuna beni ilk iten vesile, hayatımda zuhur eden büyük sıkıntılar oldu. Ondan evvel hayat-ı içtimâiyeye dalmış bir kimse idim. Lâkin o sıkıntılar, Rabbime açılan bir kapı oldu. Bu eşiğe geldiğimde henüz ârif olmadan, nâehilâne “Yâ Rabbî, bana hayret ver; Yâ Rabbî, bana ilim ver” diye niyâz ederdim. Rabbim dualarımı kabul buyurdu; öyle ki hiçbir duanın geri çevrilmediğini bu niyazımla beraber birçok defa müşâhede ettim. Takriben iki senedir bu yolun içinde, İbnü’l-Arabî Hazretlerinin işaret ettiği şekilde taklîdî imandan tahkîkî imana intikal etmeye gayret ediyorum. İbrahim Hakkı Hazretlerinin “Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler” sözünü düstur edindim. Ticaret hengâmesi içinde bulunsam da kalbimi murâkabe ile diri tutmaya çalışıyorum. Ne var ki bu yol, beraberinde yalnızlık ve derin tecrübeler getiriyor; başkalarının müşkülleri hafif görünürken bendeki belâların adeta çölde rastlanan bir kutup ayısı gibi nâdir ve ağır tecellî ettiğini müşâhede ediyorum. Biliyorum ki sıkıntılar Hakk’a açılan yeni kapılardır; amma fakîr, bu mihnetler karşısında çoğu zaman dayanacak gücüm olmadığını hissediyorum. Cenâb-ı Hakk’a takarrüb ettikçe kulun başına gelen belâ ve musibetlerin tezâyüd etmesi hakikate mutabık mıdır? Tasavvuf ehli büyükler buyurmuşlardır ki: “Belâ, muhabbetin alâmetidir.” Hazret-i Mevlânâ da Mesnevî-i Şerîf’te belâyı “âşığın mihengi” olarak tavsif eder. Kezâ, Ehlullah’tan nice zevât-ı kirâm, belânın sabrı öğrettiğini, sabrın ise vuslata vesile olduğunu beyan etmişlerdir. Lâkin fakîr, bu sözleri işittikçe gönlümde bir havf hâsıl oluyor. Acaba Cenâb-ı Hakk’a yakın olmak için çekilecek mihnetlere benim âciz nefis dayanabilir mi? Belki de bu hâlet-i ruhiye kulluğumun noksanlığındandır. Arz-ı sualim budur:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Belâ gerçekten kurbiyete bir vesile midir? Ve eğer öyleyse, bir mümin bu belâlardan havf edip uzak düşmekten nasıl necat bulabilir?

Öncelikle şunu belirtelim ki, sizin açıklamalarınız bu konuda önemli doğruları barındırmaktadır. Bu sebeple aynı bilgileri tekrar etmemek için bu konuyu faydalı olacağını düşündüğümüz birkaç maddede özetlemeye çalışacağız:

1) Sahih bir rivayete göre Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:

“İnsanların en şiddetli belaya uğrayanları peygamberler, sonra onlara yakın olanlar, sonra bunlara yakın olanlardır. İnsanlar dindeki kuvveti ve ona olan bağlılığı nispetinden musibete uğrar, bela çeker.” (bk. Darimi; 2825)

2) İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki; Belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kuran-ı Kerim'de mealen buyuruluyor ki:

"Size gelen musibet, işlediğiniz günahlar yüzündendir..." (Şura, 42/30)

3) Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti (affolması) için gelir. Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

"Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur." (bk. Buhâri, Îman, 39; Müslim, Birr, 52) 

a) “Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52)

b) “Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64)

c) İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları affolacak ve güzel sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır. Kuran-ı Kerim'de mealen buyuruldu ki: Hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin için hayırlıdır. (bk. Bakara, 2/216)

4) Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir. Bunun için peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "En şiddetli bela, peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir..." (bk. Tirmizi, Zühd, 56)

Demek ki belanın en şiddetlisi, Allah Teâlâ'nın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber Efendimiz (asm), kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allah Teâlâ'ya dua ederdi.

5) Meşhur sufi Sehl et-Tüsteri şöyle demiştir: Allah’tan gelen belalar -biri rahmet biri de ukubet olmak üzere- iki yönlüdür.

Birincisi: sahibini Allah’a karşı fakirliğini hissetmek ve (kendi iktidarına göre) tedbiri terk etmeye sevk eder. İkincisi: sahibini kendi gücündeki tercih ve tedbiri kullanmaya yöneltir. (bk. Beyhaki, Şuab, 219)

6) Bela-musibet ibadettir.

“İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî.

Müsbet kısmı malûmdur.

Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede zafını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.” (bk. Lemalar, İkinci Lema)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun