Allah, Hz. Adem’i dünyaya gönderdiğinde ona neler öğretmiştir?

Tarih: 25.03.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

1. Sadece hayatta nasıl kalınacağını öğretmiş olamaz mı?
- Allah(cc)’ın Hz. Adem’e her şeyi öğrettiğini belirten ayeti hayatta nasıl kalınacağına dair her şeyi öğrettiği şeklinde anlamak yanlış mıdır?
- Konuşmak ve yazı yazmak hayatın gerekliliklerinden değildir.
2. Buradaki "her şey" ifadesinin sınırlı şeyler olduğunu kabul etmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Yoksa Allah(cc)’ın Hz. Adem’e kuantum teorisini de öğrettiği savunulabilir.
3. Hz. Adem konuşmak ve yazı yazmak gibisinden şeyleri zamanla kendisi öğrenmiş olamaz mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konu gaybidir. Allah’ın Hz. Âdem’e neler öğrettiğini akılla bilebileceğimiz konulardan değildir.

1. Hz. Âdem dünyaya gönderilirken, yalnız dünyada ebedi kalması için değil, dünyayı bir imtihan salonu, -ebedi bir hayat yeri olan- ahiret için bir tarla, bir ticaretgâh olarak görmesi ve ona göre çalışması için gönderilmiştir.

Bir yandan yeryüzünü tamir etmek için onu “yeryüzü halifesi” olarak tayin edilmiş, diğer yönden asıl hayat yeri olan ahireti kazanmak ve kazandırmak için onu peygamberlikle görevlendirilmiştir.

Bu sebeple Allah, bu her iki dünya için gereken bilgiyi ona öğretmiş olması, ilahi adalet ve hikmetini gereğidir.

2. Ayette "her şey öğrettik" denilmiyor. Bütün isimler(in tecellileri) öğretildiği ifade edilmiştir. “Her şey” konusundaki tespit doğrudur. Vahiy lisanında “her şey” tabiri, yerine göre bildiğimiz “her şey”, yerine göre ilgili konu açısından her şey anlamına gelir. Örneğin “Allah her şeyi bilir.” mealindeki ayetlerde yer alan “her şey” bütün eşya manasına gelir. Fakat şu ayette yer alan “her şey”, belli bir konuyla ilgili şeyler manasına gelir.

“Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unutunca, her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık! Böylece onlar birden bire bütün ümitlerini yitirdiler.” (Enam, 6/44)

Burada “her şeyin kapıları”ndan maksat, daha önce kendilerine kapatılan kapıların açılmasıdır. Yani; söz konusu insanlar kıtlıktan bolluğa, hastalıktan sağlığa, sıkıntıdan esenliğe kavuştular ve bu yüzden de şımardılar. (bk. Taberi, Razi, ilgili yer)

Demek ki burada “her şey”den maksat, bolluk, sağlık ve esenlik gibi şeylerdir. Yoksa, onlara uçak gibi gök kapısı, petrol gibi yeraltı kapısı vs. açılmamıştır.

3. Dil konusunda birkaç teori vardır:

Birincisi: Allah Hz. Âdem’i yarattığı gibi ona konuşmayı da öğretmiştir.

İslam inancına göre, Hz. Âdem’e vahiy olarak bazı sahifeler gönderilmiştir. Bunları okumak, belki de yazıp başkalarına tebliğ etmek için onun okuma-yazmayı bildiğini gösterir. Bu sahifelerle, “Talim-i Esma” ayeti birlikte düşünüldüğünde, bu teorinin doğruluk payı oldukça kuvvetlidir.

İkincisi: Allah, o günkü dünyada lüzumlu olan temel konuşma kelimelerini seslerini Hz. Âdem’e öğretmiş, geriye kalan lisanın kelimelerini zamanın ihtiyacına göre türetmelerini insanlara bırakmıştır.  

Bu iki teori, özellikle ikincisi çok hikmetli görünüyor.

“Rahman Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı, ona konuşmayı, beyanı öğrett.” (Rahman, 55/1-3)

mealindeki ayetlerden bu hususa destek çıkarmak mümkündür.

Üçüncüsü, dili tamamen insanlara havale eden bir teoridir ki, bizce konuşmaya değmez.

- Hz. Âdem’in zamanla kendi kendine dil öğrenmesi ihtimali, ilk insan ve kendisine sahifeler gelmiş ilk peygamber olarak kendisine lisanın / okuma-yazmanın Allah tarafından (vahiy, ilham, melek vasıtasıyla bir şekilde) öğretilmesi ihtimalinden daha kuvvetli değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun