Zinanın ispatlanması için dört şahidin açıktan açığa, tam olay esnasında müşahede etmeleri şartının, Hz. Aişe'ye isnat edilen zina iftirasından sonra, iftiranın iftira olduğu sabitlenmeden evvel düzenlendiği iddiası doğru mudur?

Tarih: 14.07.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Peygamber (asm)'e inanmayan ve Kur’an’ı -hâşa- onun uydurması olarak gören kimseye ne anlatılsa fazla bir değer ifade etmez. Çünkü ona göre Hz. Muhammed (asm) -haşa yüz bin defa haşa- her şeyi uydurmuştur. Şimdi dünyanın tesadüf oyuncağı olduğunu düşünen bir ateistin Peygambere veya Kur’an’a inanması zaten işin tabiatına aykırıdır. İmanın temel esaslarına inanmayan kimselere böyle fer’î meseleler ispat edilemez.

Bununla beraber şunu söyleyelim ki, “Hz. Aişe (ra)'ye isnad edilen zina suçundan (iftirasından) sonra, iftiranın iftira olduğu sabitlenmeden evvel düzenlendiği” iddiası doğru değildir.

Bütün siyer ve tarih kaynaklarında sabit olan gerçek şudur ki; Hz. Aişe (ra)’ye yapılan iftiradan sonra Hz. Muhammed (asm) -dört şahitle ilgili olarak- hiçbir hadis söylememiştir.

Kaynakların bildirdiği şudur: 

Bu iftira hadisesinden sonra, Hz. Peygamber (a.s.m) yakın çevresinden eşi hakkında bilgi almış ve herkes tarafından onun çok iffetli biri olduğu hususu dillendirilmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.m) Mescid-i Nebevî'de eşinin masum olduğunu düşündüğünü, ondan hayırdan başka bir şey bilmediğini söylemiş ve bu konuda “dört şahidin gerekli olduğunu” asla söylememiştir.(bk. Said Ramazan el-Butî, Fıkhu’s-Sîre, s.278-289).

Bu ifk / iftira hadisesinin üzeriden bir aydan fazla bir zaman geçmesine rağmen, konuyla ilgili bir vahiy inmemiştir.(bk. a.g.e). Bu husus bile tek başına Hz. Muhammed (a.s.m)’in hak peygamber olduğunu göstermektedir. Çünkü eğer ateistlerin dediği gibi, kendisi ayetleri uydurmuş olsaydı, bu hayatının en sıkıntılı olayında neden ertesi gün hemen bir ayet ortaya koymasın? Neden düşmanlarını sevindiren, dostlarını üzüntüye boğan bu işi bir an önce çözmesin ve bunun iftira olduğunu söylemesin? Neden bir aydan fazla bir süre bekledikten sonra bu ayetleri ortaya koysun?

Bunun tek bir izahı vardır, o da şudur: Hz. Muhammed (a.s.m) de bir kuldur, kendi başına hiçbir iş yapamaz, kendisinin haysiyet ve şerefiyle oynanmış bir hadisede de Allah’ın vahyini beklemekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Zaten, kuvvetli bir ihtimalle, Allah’ın bu vahyi ilk günde indirebildiği halde, bir müddet geciktirmesinin altında yatan hikmet ve verilmek istenen ders şudur; Kur’an Hz. Muhammed (asm)’in malı değildir, o istediği an istediği ayetin indirilmesine asla müdahil değildir. O sadece bir elçidir, Allah dilediği zaman ona vahyini indirir, o da bunu tebliğ etmek zorundadır.

Bir âmâyı meclisinde ihmal ettiği için -belki bu konuyu hiç kimseye açmak istemediği halde- anında kendisini azarlayan ayetleri (Abese suresi) -istemese de- tebliğ etmesi, Hz. Aişe (ra)’ye yapılan iftira olayında ise -bir an önce gelmesini istediği halde- bir aydan fazla vahyin gecikmiş olması, zerre kadar aklı olana Hz. Muhammed (a.s.m)’in Allah’ın kulu ve resulü olduğu gereçeğini itiraf ettirecek niteliktedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun