"Zina yaparsanız, sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir." sözü hadis midir?

Tarih: 29.06.2013 - 10:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız, sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman, namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar. Zira falan oğullarının erkekleri zina edince, kadınları da zinacı oldular."
- Bu rivayet sahih midirİ tahrici nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar. Zira falan oğullarının erkekleri zina edince, kadınları da zinacı oldular.”

şeklindeki bilgiyi, İbnu'l-Cevzi Mevzuat (Uydurmalar) kitabında zikretmiştir. Bu nedenle ilgili rivayetin uydurma olduğu söylenebilir. (bk. Mevzuatu'l-Kubrâ, 1472)

İmam Suyutî de bu rivayet için; "Sahih değildir. İsa rivayet etti ki, babasından gelen rivayetler uydurmadır. Cumahi'nin hadisleri de münkerdir / kabul edilemez." ifadesini kullanmıştır.

Ancak bu rivayetin içinde geçen "Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar." anlamında bazı hadisler vardır:

“Siz, iffetli ve namuslu olunuz ki, kadınlarınız da iffetli ve namuslu olsun.” (Münziri, et- Terğib ve't-Terhib, 3/493)

“Başkalarının hanımlarına iffetli davranın ki, sizin hanımlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar.” (Feyzu'l-Kadir, 3/317, 492; Hakim, Müstedrek, 4/154)

“İffetli olunuz, yani fahiş fiillerden kendinizi çekiniz ki, sizin kadınlarınız da o kötü fiillerden kendilerini tutsunlar." (Hadimi, Berika, 5/42)

"Siz iffetli (namuslu) olunuz ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler." (Feyzu'l-Kadir, 3/318)

İffet, kişiyi her türlü rezillikten koruyan bir haslettir. İnsanı her türlü zarardan korur.

Öncelikle, hadis-i şerifin muhtevasında diğer ayet ve hadislerde de gördüğümüz temel bir disipline dikkat çekmek gerekir. İnsanlar yaptıkları amellerin karşılığını genellikle kendi cinsinden görürler. Yani siz, başkalarına hüsnü zanda bulunursanız, onlar da sizin hakkınızda hüsnü zan ederler. Siz insanları muhabbet ve sevgiyle kucaklarsanız, onlar da muhabbet ve sevgiyle size gönüllerini açarlar. Siz insanlara iyilik ve ihsanda bulunursanız, onlar da iyilik ve ihsanla size karşılık verirler. Çünkü sizin iyiliğiniz onlardaki iyilik duygusunu tetiklemeye bir vesiledir. Bu gerçeği,

“İnsan için ancak çalıştığının semeresi vardır. Çalışmasının semeresi şüphesiz görülecektir. Sonra da ona karşılığı eksiksiz verilecektir.” (Necm, 53/39-41)

mealindeki ayetin ifadesinden anlayabiliriz. Evet, insan yaptığı olumsuzlukların bir kısmının karşılığını burada görecektir. Dünyada affedilmeyen, büyük mahkemeye bırakılan kötülüklerin karşılığını ise ötede bulacaktır.

“Siz, iffetli ve namuslu olunuz ki, kadınlarınız da iffetli ve namuslu olsun.” hadisi, öncelikle ve özellikle sanki erkeklere hitap ediyor gibidir. Yani bu hitabıyla Peygamber Efendimiz (asm) “Ey erkekler! Başta siz başkalarının hanımlarına karşı iffet ve ismetinizi koruyun ki, sizin hanımlarınız da başka erkeklere karşı iffetlerini korumuş olsunlar.” uyarısında bulunmaktadır.

Zira eğer bir insan olumsuz bir şey yapar ve bütün ikaz ve uyarılara rağmen onda ısrar edip durursa, Allah er ya da geç aynı melanetin işlendiğini o şahsa gösterir. Bu hâl, bazen kendisi, bazen eşi, bazen de daha başka bir yakınıyla ortaya çıkabilir. Çünkü cezalandırma suç türünden olur. “Cezalar, suçun cinsinden olur.” kuralına göre, suç ve ceza arasında bir uygunluk, mutabakat ve tür birliği vardır.

İşte, -Allah korusun- insan işlediği bir günahın karşılığını böyle bir mahcubiyetle görebilir. Kerim olarak yaratılan, ahsen-i takvîm sırrına mazhar insanoğlu için bu çok ağır bir olaydır. Rabbimiz, hiç kimseyi böyle bir iffet hacaletiyle mahcup etmesin!

Evet, insan eşref-i mahlûkattır. Dolayısıyla onun, iffet ve ismet sahibi olma noktasında akıl, mantık ve fetanetini kullanması çok önemlidir. Çünkü salim bir akla müracaat ettiğinde insan, meseleyi, mebde ve müntehasıyla ele alır, sebep ve sonucuyla birlikte düşünür, yaptığı amellere terettüp eden neticeleri daha baştan görür ve böylece iradesinin hakkını vererek kendisini mahcup duruma düşürecek tavır ve davranışlardan uzak durur.

Bu açıdan kendi iffetlerine toz kondurmak istemeyen insanlar, başkalarının iffetlerine karşı da dikkatli olmalıdırlar.

Zaten umumi bir perspektiften meseleye baktığımızda, emniyet ve selametin temsilcisi bir müminin, kendi ırz ve namusunu koruma mevzuunda gösterdiği hassasiyeti başkalarının ırz ve namuslarını koruma mevzuunda da göstermesi gerektiği anlaşılır.

Bu yaklaşıma göre bir mü’min sadece, “benim ırzım”, “benim namusum”, “benim iffetim” veya “hayat arkadaşım” dememelidir. Zira birisi benim hayat arkadaşımsa, öbürü de "benim bacım, ablam, kızım veya teyzem"dir. İşte bu duygu ve düşüncelerle hareket eden bir insan -Allah muhafaza eylesin- katlanmış olarak kendisine geriye dönecek yanlışlıklara girmez, başkalarının iffet ve namuslarıyla oynamaz, hiç kimseye kem gözle bakmaz.

Özetle, iffetin korunması için; her gün şehvani ve nefsânî istek ve duygularımıza karşı başarılar sağlamaya çalışmalıyız. Nefsimize esir değil, onun hakimi olmalıyız. (Ahmed Hamdi Akseki, Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı, s.179-180)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm)’in şu duasına mazhar olmamız ümidiyle:

“Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet, ğına (gönül zenginliği) isterim.” (Müslim, Zikr 72; Tirmizi, Daavat 72; İbn Mace, Dua 2)

İlave bilgi için tıklayınız:

Günaha Karşı Tövbe...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun