"… üstünüzde yedi (7) yol yarattık…" ayetini açıklar mısınız?

Tarih: 01.06.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Yemin olsun biz sizin üstünüzde yedi (7) yol yarattık"
"Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır"
"Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir."
- Bu ayetler nasıl anlaşılmalıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

“Şu da bir gerçektir ki, Biz sizin üstünüzde yedi yol / yedi gök yarattık. Biz yaratmadan da yarattıklarımızdan da habersiz değiliz.” (Müminun, 23/17).

Ayette geçen "yedi yoldan" maksat yedi göktür. Araplar, üst üste bulunan şeylere tarik / yol diyorlar. Yedi kat gök, yedi yol olarak ifade edilmiştir. Bununla Araplara, yedi kat göğün -insanların bakış açısına göre- aşağıdan yukarıya doğru üst üstteki konumlarına dikkat çekilmiştir.

Gök cisimlerinin, meteorların büyük kütleler halinde gelip de kimsenin başını yarmaması, göklerin yere çakılmaması, Allah’ın bu yarattıklarından gafil olmadığını göstermektedir. Allah Kayyum isminin bir yansıması olarak bütün yarattıklarını kendi konumlarında tutuyor. Eğer bu sırr-ı kayyuımiyet bir an varlıktan yüz çevirse, her şey dağılacak ve yokluk çukuruna düşecektir. (bk. Taberî, ilgili ayetin tefsiri).

Allah, -bu ayette- insanların yakından gördüğü gökleri misal olarak zikretmiş, bununla bütün varlıkları kuşatan bir ilime, sonsuz bir kudrete sahip olduğuna dikkat çekmiş, buna kadir olanın insanları yeniden diriltmeye de kadir olduğunu, dolayısıyla insanların Allah’tan hiçbir şeyi saklayamayacaklarını bilmelerinin ve bu inanç doğrultusunda hareket etmelerinin kendi yararlarına olacağına işaret etmiştir. (bk. Râzî, ilgili ayetin tefsiri).

Yedi kat sema ve atmosfer hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap 2:

“Allah onların kalplerini de kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır." (Bakar, 2/7).

Bilindiği üzere, kesin bilgi kaynağı ya aklî veya naklîdir. Kur’an’da göz, kulak ve kalpten söz edildiği yerlerde, genellikle, bunların aklî ve naklî olan İslam’ın mesajını hakkıyla alıp kavrayamadıklarından dolayı eleştiri oklarına hedef olmaktadır. Kalp, manevi-aklî sahada basiret gözünü kullanmaktadır. Basiret gözüne görünenler ise, aklî delillerdir. Aklî deliller ise çok çeşitlidir, adamına göre farklılık arz etmektedir. Gözün sahası da maddi- aklîdir. İnsanlar, eserden müessire, sanattan sanatkâra, güzel terbiyeden, terbiye eden mesajın güzelliğine intikal etmek için çeşitli -malzemelere sahip- istidlal metodunu kullanmaktadır. Bu misyonlarıyla, göz ve kalp, basar ve basiret olarak birer aklî delillerin taşıyıcı organlarıdır.

Kulak ise, naklî delillerin penceresidir. Kulak kalbe çok yakın bir organdır. Onun vasıtasıyla gelen bilgiler kalpte ve akılda incelemeye alınır, analiz ve sentezleri yapılır, ona göre bir hükme varılır. Onun içindir ki, ayette kulak ile kalp için ortak bir ceza olarak mühürleme ifadesi kullanılmıştır. Çünkü kalbi manevî olarak hasta olan kimsenin kulaklarıyla duyduğu şeyleri anlaması mümkün değildir. Yine kalbî iyi çalışsa bile, naklî delillerin postacısı olana kulaklar, bu görevi yapamadıkları takdirde, o tür bilgilere ulaşması ve onları tahlil etme imkânı yoktur.

Kalplerin mühürlenmesi, iman ve İslam’ın gerçeklerinin dışarıdan içeriye girmeyecek, içerideki küfrün de içeriden dışarıya yol bulup da çıkamayacak durumda olmasından kinayedir.

Kulağın mühürlenmesi ise gerçeklere gerçek anlamda kulak kesilmemeleri, Kur’an’ın hakikatlerini duymazlıktan gelmelerinden kinayedir.

Sürekli yanlış, çirkin şeylerle meşgul edilmiş kalplerin içi manen kirlenmiş olur. Tövbe ve istiğfarla cilalanıp pası giderilmezse, gerçekleri kavrama kabiliyetini kaybeder.

Göz ise, fiziksel istidlal metodunun kullanılması için gereken malzemeyi toplayan ve onları aklın eline veren bir organımızdır. Onlara perdenin inmesi, gerçek anlamda görüp görmemeleri arasında bir farkın olmadığını ifade etmektedir. Çünkü kalbin gözü kör olunca, kafadaki gözlerin gördüklerini tahlil edecek bir mekanizma olmadığı için, görülen delillerin hiçbir faydası olmuyor.

Özetle, gözün ışığı, kalbin nuru, kulağın vicdana aktarılan sesi, imandır. Küfür, kalp gözünü kör, kulağı sağır, vicdanı vicdansız yapar. (Geniş bilgi için bk. et-Tefsiru’l-kebir ve İşaratu’l-İ’caz, ilgili ayetin tefsiri).

Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin mühürlenmesi" ne demektir?

Cevap 3:

“Siz Allah’ın boyası (dini) ile boyanın. Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz ancak ona kulluk ederiz.” (Bakar, 2/138).

Bir rivayete göre, bazı Hristiyanlar, çocuklarını “Mamudiye” olarak adlandırdıkları sarı renkteki bir suya daldırıyorlar ve bu suyla onları vaftiz ederek “artık onların temizlendiklerini ve Hristiyan olmaya ilk adımlarını attıklarını...” söylüyorlardı.  Allah da onların bu ifadelerine benzer bir ifade kullanarak “Allah’ın boyası” sözcüğünü kullanmıştır. Bu boyadan maksat İslam dinidir. Bir şeyin hangi boya ile boyandığı, ancak onun dışa yansıyan renginden anlaşılır. Bunun gibi, herhangi bir din veya doktrine sahip olan insanların bu düşünceleri, dışa yansıyan hâllerinden anlaşılır. Gerçekten İslam diniyle boyananlar, onun emir ve yasaklarıyla şekillenenler,  İslam’dan aldıkları güzel ahlaklarının dışa yansımasıyla bu mensubiyetlerini pekiştirmiş olurlar. 

İnsanın içindeki düşünceleri, inançları birer boya hükmündedir. Kimin hangi inanç ve düşüncede olduğu, onun hayatında, tutum ve davranışlarında kendini gösteren meyiller ve temayüller renkleridir. Allah’ın diniyle gerçekten boyanan kimsede, daima göze, kulağa, vicdana ve gönüllere sempatik gelen, çekici, sevecen, güzel söz ve davranış biçimleri söz konusudur (bk. Razî, ilgili ayetin tefsiri).

İlave bilgi için tıklayınız:

SİBGATULLAH.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun