Ukbe 273 Buhari diye bir hadis mevcut mudur?

Tarih: 13.06.2017 - 00:03 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamber bir gün ikindi namazını kıldı ve acele ile kalkarak şöyle buyurdu:
” Yanımda kalan Bir Miktar külçe altını hatırladım. Beni bağlamasından hoşlanmadığım için taksim edilmesi bana emredildi.”
- Doğru eve giderek, evdeki paraları aramaya başladı. Ama bir türlü bulamıyordu. Ayşe altınları yoksullara dağıttığını söyledi. (Ukbe 273 Buhari).
- Böyle bir hadis var mıdır acaba?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda geçen bilgilerde, hatalar ve gerçek olmayan ilaveler var.

Konunun doğrusu ve aslı şudur:

Ukbe İbni Hâris radıyallahu anh şöyle dedi:

"Bir gün Peygamber Efendimiz ikindi namazını henüz kıldırmıştı. Selam verir vermez yerinden kalktı, safları yararak süratle arkaya doğru gitti ve evine girdi. Onun sakin, yumuşak ve ağır başlı haline alışık olan sahabiler, Efendimizi böylesine telaşlı görünce derin bir hayrete düştüler. Acaba hangi önemli şey Rasülullah’ı telaşlandırdı, diye endişeyle beklediler. Allah’ın Rasülü çok geçmeden geri döndü. Ashabının merakla kendisine baktığını görünce, onlara durumu şöyle açıkladı:"

'Sadaka olarak dağıtılmak üzere eve bir miktar altın (veya) gümüş bırakmıştım. Namazda onu hatırladım. Bu malın beni hayırda acele etmekten alıkoymasını istemedim ve hemen dağıtılmasını emrettim.'" (Buhari, Ezan 158, Zekat 20, el-Amel fi’s-salat 18; Nesâî, Sehv 104)

Buhârî’nin bir başka rivayetinde bu ifade şu şekildedir:

“Odada, sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- bırakmıştım. Onun gece evde kalmasını uygun görmedim.” (Buhârî, Zekât 20)

Hazreti Peygamber (asm)’in bütün hal ve harekâtını son derece dikkatle izleyen sahabiler, onda görmeye alıştıkları sakin ve ağırbaşlı tavırlar dışında, aceleci, telaşlı bir hâl gördüler mi, “Nahoş bir şey mi var acaba?” diye meraklanırlardı. Bu kez de öyle olmuştu. Hz. Peygamber (asm)’in selam verir vermez mihrabı hemen terk edip süratle odasına gitmesi ashâb-ı kirâmı endişelendirmişti. Peygamber Efendimiz (asm) ise, hayır işlemekte ne derece acele davranılması gereğini hem hareketi hem de sözüyle ortaya koymak suretiyle ashâbını bir yandan teskin ederken bir yandan da eğitiyordu.

Hz. Peygamber (asm)’in, “beni alıkoymasından hoşlanmadım” beyanını, “Allah’ı anmaktan, O’na yönelmekten alıkoymasından hoşlanmadım” anlamında yorumlamak ve

“Öyle babayiğitler vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alışveriş Allah’ı anmaktan alıkoyarr.” (Nur 24/37)

ayetiyle ilgi kurmak mümkündür.

“Beni alıkoymasından hoşlanmadım” sözünü, “ahirette yoluma mâni olmasını istemedim” şeklinde anlamak da mümkündür.

Fakat hayır işlemekte acele davranmamaktan, hele canım ne acelesi var, dağıtırız, yaparız gibi tembel bir duygu ve tavra alıştırmasından hoşlanmadım, manasına anlamak belki konu ile ilgisi ve Müslümanların hayrı geciktirmemeyi öğrenmesi açısından daha isabetlidir. Zira altın-gümüş gibi kıymetlerin insana cimrilik ve sürekli ekonomi düşüncesi telkin ettiği, ibadet esnasında bile zihni meşgul ettiği bilinen bir gerçektir. Yapılacak hayrı, verilecek sadakayı geciktirmemek, bu duygulara kapılmaktan insanı kurtarır. 

Hadisin ikinci rivayetindeki kaydı dikkate alırsak, “gündüzün hayrını geceye bırakmamak gerek” şeklinde bir sonuç çıkarabiliriz. Çünkü hayır, zamanında yapılması halinde hayır olur.

Gecikmiş ya da geciktirilmiş hayır, kendisinden beklenen sonucu vermez.

Peki biz kendimize örnek aldığımız Hazreti Muhammed Mustafa (asm) gibi böyle bir ikindi namazı kıldık mı? Yani namazda hatırımıza, yapabileceğimiz bir hayrı çabuklaştırmak için bir çabaya girdik mi? Dağıtacağımız zekatımız, sadakamız ve yapacağımız hayırlı işler namazda aklımıza gelip de, onun dağıtılması için birilerine talimat verebildik mi?

Yoksa namazda aklımıza böyle hayırlar gelmiyor mu? Namazda biz örnek aldığımız o yüce insan gibi sadaka, zekat ve diğer hayırlı işlerin hemen yerine ulaşması için gayret gösterebiliyor muyuz?

Şimdi bizler, kendimize rehber, kurtarıcı, müjdeci, örnek ve ölçü aldığımız O Yüce Peygamberin sözlerinden, hadislerinden hareketle kendi kendimize, bir köşeye çekilerek bazı sorular soralım.

Bizim en önemli meselemiz, iyi bir Müslüman, iyi bir mümin olabilmektir. Mümin olabilmek için de kendimizi her an hesaba çekmemiz yani düşünce ve davranışlarımızı her an kontrol etmemiz gerekmektedir. Peygamber Efendimiz bu konuda bize şunları söylüyor:

“Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölüm sonrası için çalışandır.” (Tirmizi, Kıyamet 25)

Diğer bir söyleyişle, akıllı adam kıyamette hesaba çekilmeden önce kendini dünyada hesaba çeken kişidir. Hz. Ömer’in konuyla ilgili sözü ne kadar güzeldir.

“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Allah’ın huzurunda vereceğiniz o büyük hesaba kendinizi şimdiden hazırlayınız. Kendini daha dünyada iken hesaba çekenlerin ahiretteki hesapları kolay geçecektir.” (Tirmizi, Kıyamet 25)

Bu hadis rivayetinden alınacak dersler özetle şöyledir:

- Namazda, namaz dışı bir şey düşünmek, namazın sıhhatine mâni değildir. Zira Efendimiz hadisin bir rivayetinde “Evde dağıtılacak bir miktar altın olduğunu namazdayken hatırladım” buyurmuştur.

- Sadaka dağıtımı gibi hayır işlerinde asıl olan bizzat yapmak ise de, başkalarını vekil tayin etmek de câizdir. Hadisimizde “dağıtılmasını emrettim” buyurulması, bunu göstermektedir.

- Hayır işlemekte acele davranmak uygundur.

- Zihni ve gönlü Allah Teâlâ’yı anmaktan ve emirlerini yerine getirmekten alıkoyacak her şeyden arındırmak gerekir.

- Bazı hâllerde safları yararak cami içinde ilerlemekte veya dışarı çıkmakta sakınca yoktur.

- Ashâb-ı kirâm, Hz. Peygamber (asm)’i dikkatle ve ibretle izlerlerdi. (bk. İmam Nevevi, Riyazü’s Salihin, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, 1/379-380)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun