Uhud savaşında Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in Hz. Muhammed'i ve savaşı bırakıp kaçtığı, yanında sadece Hz. Ali'nin kaldığı iddası doğru mudur?
Değerli kardeşimiz,
Bedir savaşında büyük bir hezimet yaşayan Mekke Müşrikleri, Dârun’Nedve’de toplanarak, Şam kervanının kazancı ile bir ordu toplayıp Medine’yi basmağa ve Müslümanlardan öç almağa karar verdiler.
50.000 altın olan kervan kazancının yarısı ile Mekke dışındaki müşrik kabilelerden 2.000 asker topladılar. Mekke’den katılanlarla, yedi yüzü zırhlı, iki yüzü atlı omak üzere, Ebû Süfyan’ın komutasında 3.000 kişilik mükemmel bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler.
Rasûlullah (s.a.s.)’a Kureyş ordusunun Medine’ye yaklaştığı bilgi ulaştı. Rasûlullah (s.a.s.) ashâbıyla istişare ederek şehir dışında savaşılması kararı alındı.
Rasûlullah (s.a.s.) Abdullah b. Ümmi Mektûm’u Medine’de vekil bırakarak, cuma namazından sonra Medine’den çıktı. O gün Uhud’a kadar ilerlemeyip geceyi “Şeyheyn” denilen yerde geçirdi. Sabahleyin şafakla beraber Uhud’a vardı, savaş için en elverişli yeri seçti.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), ordusunun arkasını Uhud Dağı’na vererek Medine’ye karşı saf yaptı. Solundaki Ayneyn tepesi’ne “Cübeyr oğlu Abdullah” komutasında elli okçu yerleştirdi.
Savaşın başında, ilk safhada Müslümanlar savaşı kazandılar. Fakat kaçan düşmanı sonuna kadar tâkib etmeden, savaş alanına dağılarak, ganimet (düşmandan kalan malları) toplamağa koyuldular. Ellerine geçen fırsatı yeterince değerlendiremediler.
Ayneyn tepesinden durumu seyreden okçular da birbirlerine: Burada ne bekliyoruz, savaş bitti, zafer kazanıldı, biz de gidip ganimet toplayalım, dediler.(1) Abdullah b. Cübeyr: "Arkadaşlar, Rasûlullah (s.a.s.)’in emrini unuttunuz mu? O’ndan emir almadıkca yerimizden ayrılmayacağız…" diye ısrâr ettiyse de dinlemediler.(2) Abdullah’ın yanında sadece sekiz okçu kaldı.
Düşmanın sağ kanat komutanı Hâlid b. Velîd, Rasûlullah (s.a.s.)’in okçularla koruduğu Ayneyn vâdîsinden geçerken Müslümanları arkadan kuşatmayı denemiş, okçular bu geçidi bekledikleri için başaramamıştı. Okçuların buradan ayrıldığını görünce, emrindeki süvârilerle hücûma geçti. Cübeyr oğlu Abdullah ile sekiz sâdık arkadaşını şehit edip, ganimet toplamakla meşgul Müslüman ordusunu arkadan çevirdi. Müşrikler, geri dönüp yeniden hücûma geçtiler. Tepelere çekilen kadınlar da def çalarak aşağıya indiler. Müslümanlar, önden ve arkadan iki hücûmun arasında şaşırıp kaldılar. Savaşı kazanmışken kaybetmeğe başladılar. Bu esnada birbirlerinden ayrılmış ve dağılmış bir durumdaydılar.
Ayrıca, savaşın en şiddetli anında Hz. Hamza’nın şehit düşmesi, Müslümanlar için büyük kayıp oldu. Esâsen, ansızın önden ve arkadan uğradıkları hücûm sebebiyle ne yapacaklarını şaşırmışlar, bir çok şehid vererek, şuraya buraya dağılmışlardı. Bir ara, Rasûlullah (s.a.s.)’in etrafında sâdece, ikisi muhâcirlerden, yedisi ensârdan olmak üzere dokuz kişi kalmış, bunlar da birer birer şehid düşmüşlerdi.(3)
Tam bu kargaşa içinde, İbni Kamie Elleysi adlı bir müşrik, Hz.Peygamber (s.a.s.)’e benzeterek, İslâm ordusunun sancaktarı Mus’ab b. Umeyr’i şehit etti ve Muhammed (s.a.s.)’i öldürdüm, diye ilân etmeye başladı(4) Bu şâyia üzerine İslâm ordusunda panik başladı ve Müslümanlar büsbütün perişan olup her biri kendi başının çaresine düşmüş, merkezlerini kaybetmiş yıldızlar gibi hareketlerini şaşırarak dağılmışlardı.
Rasûlullah (s.a.s.): Ey Allah’ın kulları, bana geliniz, etrafımda toplanınız, diye sesleniyor, fakat kimse O’nu duymuyordu.
Müslümanlar birbirinden habersiz üç fırka olmuşlardı.
1) Rasûlullah şehid olduysa, Allah bâkidir. O’nun yolunda biz de şehit oluruz, diyerek savaşa devâm edenler. Enes b. Nadr (Enes b. Mâlik’in amcası) bunlardandı. Yetmişten fazla yara aldıktan sonra şehid düşmüştür.
2) Rasûlullah (s.a.s.)’in etrâfını çevirip, vücutlarıyla O’na siper olan, O’nu düşman saldırısına karşı koruyanlar. Bu ilk panik esnasında da Hz. Peygamber (a.s.m)’in yanından otuzdan fazla sahabe vardır. Bununla beraber kaynaklarda bunlardan isimleri zikredilen on altı kişi vardır. Bunlardan sekizi Mühacir, yedisi de Ensardandır. Muhacirler şunlardır: Hz. Ebubekir, H.z Ömer, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Sad, Talha, Zübeyir, Ebu Ubeyde.
Ensardan olanlar ise şunlardır: Ebu Dücane, Hubab b. El-Müzir, Asım b. Sabit, Hars b. Samme, Sehl b. Huneyf, Sad b. Muaz, Sad b. Ubade, Muhammed b. Mesleme.(5)
3) Rasûlullah şehid olduktan sonra, burada durmanın manası yok, diyerek, savaş alanından ayrılanlar.(6) Bunlardan bir kısmı dağlara çekilmişler, bazıları ise Medine’ye dönmüşlerdi.
Müslümanların bu dağınık durumlarından yararlanan müşrikler, Rasûlullah (s.a.s.)’in yanına kadar sokuldular. Atılan bir taşla Peygamber Efendimizin (s.a.s.) dudağı yarıldı, dişi kırıldı ve İbni Kamie’nin kılıç darbesiyle yere yıkıldı. Zırhından kopan iki halka yanağına battığından yüzünden de yaralandı.(7)
Ashâbı kirâm, savaş alanında Rasûlullah (s.a.s.)’i bir türlü bulamıyordu. Halbuki, Rasûlullah (s.a.s.) bulunduğu yerden hiç ayrılmamıştı. Nihâyet Hz. Peygamber Efendimizi (s.a.s.) Ka’b b. Mâlik gördü ve: Ey mü’minler, Rasûlullah (s.a.s.) burada, diye haykırdı. Ka’b'ın sesini duyan Müslümanlar, hemen Rasûlullah (s.a.s.)’in etrâfında toplanarak, müşriklerin saldırılarını durdurdular.(8)
Ebû Süfyân’la Hz. Ömer Arasında Geçen Muhâvere
Müşriklerin saldırıları yavaşlayınca, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) etrâfında toplanmış olan Müslümanlarla Uhud Dağı tepelerinden birine çekildi. Müslümanların bir tepede toplandığını gören Ebû Süfyân da, onların karşısında başka bir tepeyi işgal etti. Ebû Süfyân, Peygamberimizin (s.a.s.) sağ olup olmadığını kesinlike öğrenemediğinden merak içindeydi. Bu sebeple yüksek sesle üç defa:
"İçinizde Muhammed (s.a.s.) var mı? Ebû Bekir var mı? Ömer var mı?" diye seslendi. Rasûlullah (s.a.s.) cevap verilmemesini emretmişti. Kimseden ses çıkmayınca, müşriklere dönerek:
“Görüyorsunuz, hepsi de ölmüş. Artık iş bitmiştir." diye söylendi. Hz. Ömer (ra) dayanamadı.
“Yalan söylüyorsun ey Allah düşmanı, sorduklarının hepsi sağ, hepsi de burada." diye cevap verdi. Ebû Süfyân:
"Savaşta üstünlük nöbetledir, bugün biz Bedir’in öcünü aldık, üstünlük bizde…" diye gururlandı. Ömer (ra):
"Bizden ölenler Cennet’de, sizinkiler ise Cehennem’de." diye cevâp verdi.
"Ya Ömer, Allah aşkına gerçeği söyle. Biz Muhammed (s.a.s.) ‘i öldürdük mü?"
"Rasûlullah (s.a.s.) sağ ve senin bu sözlerini de işitiyor."
"Ya Ömer, ben senin sözlerine İbni Kamie’nin sözünden daha çok inanırım. Ölülerinize yapılan fenâlıkları ben emretmedim(9), fakat çirkin de görmedim. Gelecek yıl Bedir’de buluşalım." dedi. Hz. Ömer de:
“İnşallah!.." diye cevap verdi.(10)
Hz. Ömer’le Ebû Süfyân arasında yapılan bu konuşmadan sonra, müşrikler Uhud’dan ayrıldılar. Onlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i öldürmek, Medine’yi basıp Müslümanları imhâ etmek, Müslümanlığı ortadan kaldırmak için Mekke’den gelmişlerdi. Fakat Allah kalplerine korku saldı. Üstünlük kendilerinde olduğu ve Rasûlullah (s.a.s.)’in de sağ bulunduğunu öğrendikleri halde, savaşa devam etmeğe cesâret edemediler. Tek bir esir bile alamadan, geri döndüler.
Uhud Savaşı’ndan Üç Safha
Uhud Savaşı’nda üç safha yaşandı:
İlk safhada Müslümanlar üstün geldiler, yirmiden çok düşman öldürerek, müşrikleri bozguna uğrattılar.
İkinci safhada, kaçan müşrikleri kovalamayı bırakıp, kesin sonuç almadan ganimet toplamaya koyulmaları ve Rasûlullah (s.a.s.)’in yerlerinden ayrılmamalarını emrettiği okçu birliğinin görevlerini terketmeleri yüzünden, Müslümanlar yetmiş şehit vererek mağlup duruma düştüler.
Üçüncü safhada ise, dağılmış olan Müslümanlar, Rasûlullah (s.a.s.)’in etrâfında toplanıp, karşı hücûma geçerek, düşman hücûmunu durdurdular.
Müşriklerin Uhud’dan ayrılmasından sonra Rasûlullah (s.a.s.) şehitleri yıkanmadan, kanlı elbiseleriyle, ikişer üçer defnettirdi.(11) Cenâze namazlarını ise, bu târihten sekiz sene sonra kıldı.(12)
İlave bilgi için tıklayınız:
UHUD SAVAŞI.
Dipnotlar:
1. bk. Âli İmrân Sûresi, 152
2. Buhârî, 4/2627 ve 5/2930; Tecrid Tercemesi, 8/457460 (Hadis No: 1269)
3. Müslim, 3/1415, (Hadis No: 1789)
4. İbn Hişâm, 3/77
5. Ahmed Zeynî Dahlan, es-Siretu’n-Nebeviye, 1/237
6. “Muhammed ancak bir peygamberdir. O’ndan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Şâyet o ölseydi veya öldürülseydi, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi dönecektiniz?..” (Âl-i İmran, 3/144)
7. Buhârî, 5/35; Müslim, 3/1416 (Hadis No: 1790); İbn Hişâm, 3/84; Zâdü’l-Meâd, 2/234
8. İbn Hîşâm, 3/88; Zâdü’lMeâd, 2/235
9. Kureyşli kadınlar savaş alanının tenhalığından yararlanarak, Bedir’de öldürülen yakınlarının öçlerini almak için şehitlerin kulak ve burunlarını kesmişler, karınlarını yararak ciğerlerini çıkarmışlardı.
10. bk. Buhârî, 4/26 ve 5/30; Tecrid Tercemesi, 8/457 (Hadis No: 1269) Zâdü’l-Meâd, 2/236238
11. Zâdü’l-Meâd, 2/246
12. Buhârî, 2/94; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No: 661).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Karpuzun suyu ve tadı cennetten mi?
- Hz. Ebu Bekir'in hayatını açıklar mısınız?
- Hz. Ebu Bekir (ra)'in hayatı ve şahsiyeti hakkında detaylı bir bilgi verir misiniz?
- ŞEHİD`İN YIKANMASI
- Bİ'R-İ MÂUNE OLAYI
- BEDİR GAZVESİ (BEDİR SAVAŞI)
- “Bir kul ihlâsla 'La İlahe İllallah' deyince derhal semaların kapıları açılır ve işlediği büyük günahlar yok olup 'La İlahe İllallah' sözü arşa çıkar.” ifadesi hadis midir, kaynakları nedir?
- Ebu Hureyre hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
- Peygamberimiz (asm) eşlerine karşı nasıl davranırdı?
- Peygamberimiz eşlerine karşı nasıl davranırdı?
Yorumlar
Allah razı olsun