SÜT AKRABALIĞI, SÜT KARDEŞLİĞİ

Tarih: 24.03.2015 - 17:20 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Radâ"' veya "rıdâ"; Arapça "radaa" kökünden mastar olup; annesini emmek demektir. Bir isim olarak ise, süt kardeşliği ve süt emme anlamına gelir.

Kur'ân-ı Kerim'de çocuğun kendi annesinden veya başka bir kadından süt emmesiyle ilgili çeşitli âyetler vardır:

"Sizi emziren analarınız ve süt cihetinden kız kardeşleriniz (size haram kılındı)." (en-Nisâ, 4/23);

"Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler." (el-Bakara, 2/233);

"Çocuklarınıza süt anne istemenizde, bir sakınca yoktur." (el-Bakara, 2/233);

"Boşadığınız karılarınız kendisinden olan çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda birbirinize danışarak hareket edin. Eğer güçlük meydana gelirse, çocuğu başka bir kadın emzirecektir." (et-Talâk, 65/6);

"Kıyametin koptuğunu göreceğiniz gün, emzikli her kadın emzirdiğini unutup geçer." (el-Hac, 22/2);

"Biz Musa'nın annesine; 'Onu emzir, sana ona ait bir tehlike gelince, kendisini denize bırak; korkma, kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceğiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacağız.' diye vahyettik." (el-Kasas, 28/7);

"Biz daha önce ona (Musa 'ya) süt anaların sütünü emmeyi haram kılmıştık." (el-Kasas, 28/12).

İslâm hukukçuları, diyâneten annenin çocuğunu emzirmesi gerektiği konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü anne, çocuğunu korumak zorundadır. Ancak kadın emzirmek istemediği takdirde, kaza yoluyla zorlama yapılıp yapılamayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır.

Çoğunluk fakihlere göre, kadının çocuğunu emzirmesi menduptur; zaruret olmadıkça emzirmeye zorlanamaz. Çocuğun emzirilme işi, çocuğun babası üzerine vacibtir. O, karısını emzirmeye zorlayamaz. Çünkü; "Emmeyi tamam yaptırmak isteyenler için, anneler çocuklarını iki bütün yıl emzirirler." (el-Bakara, 2/233) âyeti bir tavsiye niteliğindedir. Ancak çocuğun annesinden başkasının memesini kabul etmemesi durumu müstesnadır.

Şu üç durumda, anne çocuğunu emzirmeye kaza yoluyla da zorlanabilir:

1. Çocuk, annesinden başka kadının sütünü emmezse, çocuğu helâk olmaktan korumak amacıyla annesi emzirir.

2. Başka bir süt anne bulunamaması halinde, kendi annesi yine çocuğun hayatını korumak için emzirir.

3. Çocukla ilgilenecek baba bulunmaması ve çocuğun süt anne tutabilecek bir malının olmaması durumunda anne çocuğu emzirir.

Yukarıdaki durumların dışında anne çocuğu emzirmekten kaçındığı takdirde, babanın bir süt anne tutması gerekir. Süt anne, çocuğu, öz annenin yanında emzirir. Çünkü, anne için "hıdâne" hakkı vardır. Bu hak, çocuğun kendi başına temizliğini yapabileceği, yaklaşık yedi yaşlarına kadar sürer. Baba süt anne tutmazsa, kadın, mahkeme yoluyla süt anne ücreti isteme hakkına sahiptir.

Babanın evlilik içinde veya ric'i talaktan sonra iddet beklemekte olan karısına, kendi çocuğunu emzirmesi için ücret vermek zorunda değildir. Çünkü bu durumda karısına nafaka yükümlülüğü vardır. Bâin boşama halinde ise, kadın iddet içinde kazaen emzirmeye zorlanamaz. Hanefîlerden sağlam görüşe göre, bu durumda, anne, emzirme ücreti talep edebilir. Çünkü âyette; "Onlar sizin için, kendilerinden olan çocuğunuzu emzirmişlerse, onlara ücretlerini verin." (et-Talâk, 65/6) buyurulur. Bu âyet, boşanmış kadınlar hakkında inmiştir. Süt anne, süt emzirme ve örfün gerektirdiği şeyler dışında bir görevle yükümlü tutulamaz. Çocuğun yiyeceğini hazırlama, onu koruma, yıkama ve elbiselerini temizleme gibi hizmetler, örfe göre, süt anneye gerekebilir.

Çocuğun süt emme çağında kendi annesinden başka bir kadından süt emmesi halinde, bu çocukla süt emziren kadın ve bu kadının hısımları arasında bir süt hısımlığı meydana gelir. Kan yoluyla meydana gelen hısımlığa "nesep hısımlığı", evlilik yoluyla doğan hısımlığı ise "sıhrî hısımlık" denir. Süt hısımlığı, bazı istisnalar dışında kan hısımlığı ile aynı yasakları doğurur.

Evliliği Haram Kılan Süt Hısımlığının Şartları:

1. Sütün, bir kadına ait olması gerekir. Çoğunluğa göre, süt emziren kadının evli veya bekâr olması veya kocasının bulunmaması, sonucu değiştirmez. Sütten başka bir şeyi, meselâ; sarı su, kan veya kusuntuyu yemekle süt hısımlığı doğmaz. Erkeğin veya bir hayvanın sütü de hısımlık doğurmaz.

2. Sütün, emen çocuğun midesine ulaşması gerekir. Sütü memeden emmekle, bir kap veya bardaktan içmek birdir. Çocuk memeyi ağzına alır, fakat süt emip emmediği bilinmezse, haramlık doğmaz. Çünkü şüphe ile hüküm sabit olmaz. Mâlikîlere göre ise bu durumda ihtiyatla amel ederek haramlık sabit görülür. Şâfiî ve Hanbelîler ise beş ayrı emmeyi şart koşarlar. Çünkü Hz. Âişe'den rivayete göre, Kur'ân'da önce; "On defa emmekle haramlık doğar." âyeti gelmiş, daha sonra inen bir âyetle emme sayısı beşe indirilmiştir. Bu âyet Kur'ân'da okunurken Hz. Peygamber vefat etmiştir (bk. Dârimî, Nikâh, 49; Müslim, Radâ', 25; Ebû Dâvud, Nikâh, 10; Tirmizî, Rada', 3; Malik, Muvatta', Rada', 18).

Şâfiîlere göre emme sayısını beşe indiren bu âyet hükmü Kur'ân'a yazılıp, okunması neshedilmiş bir âyet olsa da hükmü devam etmektedir. Bu, "İhtiyar erkekle, ihtiyar kadın zina ederse, onları recmedin." (bk. İbn Mâce, Hudûd, 9; Dârimî, Hudûd, 16; Mâlik, Muvatta, Hudûd, 10) âyetine benzer.

İbnül-Hümâm (ö. 861/1457) beş defa emme bildiren âyetin yalnız tilavetinin değil, hükmünün de neshedildiğini belirtmiştir (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Mısır 1316/1898, III, 345 vd.).

Hanefilerle Mâlikîlere göre, süt emme miktarı az olsun çok olsun sonuç değişmez. Delil: "Süt emziren analarınız (size haram kılındı)." (en-Nisâ, 4/23) âyeti ile "Nesepçe haram olanlar süt yoluyla da haram olurlar." (Buhârî, Şehâdât, 7; Müslim, Iradâ', I) hadisidir. Bu âyet ve hadiste emme miktarı ve sayısı belirlenmemiştir.

3. Emzirmenin ağız veya burun yoluyla olması gerekir. Çünkü süt, ancak bu iki yoldan boğaz yoluyla mideye ulaşır ve gıdalanma meydana gelir.

Hanefi, Şâfiî ve Hanbelîlere göre, idrar yollarına, göze, kulağa veya bir yaraya akıtılacak kadın sütü ile hısımlık doğmaz.

4. Sütün başka bir sıvı ile karışmaması gerekir. Süt başka bir sıvı ile karışırsa, Hanefi ve Mâlikîlere göre çok olanı esas alınır. Süt fazla ise haramlık doğurur. Ebû Hanîfe'ye göre, bir gıda ile karıştırılan süt az olsun çok olsun haramlık doğurmaz. Çünkü bu gıda sütün kuvvetini giderir. Hüküm olarak gıda kısmı sütten fazla sayılır.

İman Ebû Yusuf ve İman Muhammed, burada da çok olanı esas alırlar.

Bir kadının sütü başka bir kadının sütü ile karıştırarak çocuğa içirilse, Ebû Hanîfe ve Ebu Yusuf'a göre, çok olan esas alınır. Sütler eşit olursa, karışma yüzünden her iki kadın bakımından da haramlık doğar. Mâlikîlere, İmam Muhammed ve Züfer'e göre bu durumlarda her iki bakımdan süt hısımlığı doğar. Sütlerin eşit veya birisinin eksik ya da fazla olması, sonucu değiştirmez. Tercih edilen görüş budur. Çünkü sütler bir cinstir. Aynı cinsten iki şey arasında galipliğin hükmü bulunmaz.

Günümüzde bazı ülke ve beldelerde görülen "anne sütü bankası"nda karışan anne sütlerini yukarıdaki esaslara göre çözümlemek gerekir (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1394/1974, IV, 135 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire 1970, VII, 537 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, Mısır (t.y.), II, 34 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh Dimaşk 1405/1985, VII, 705 vd.).

5. Çoğunluğa göre, hısımlık doğuran sütün ilk iki yaş içinde emilmesi gerekir. Çünkü âyette "Anneler, çocuklarını iki bütün yıl emzirirler." buyurulmuştur. Nesep hısımı olan çocuklarla ilgili olan bu hüküm, süt emen diğer çocukları da kapsar. Hadiste "Süt hısımlığı ancak iki yaş içinde emzirilen sütle oluşur." (Buhârî, Nikâh, 21) buyurulur.

Ebû Hanife'ye göre ise emme süresi otuz  aydır. Delil şu âyettir: "Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten ayrılmasının süresi otuz aydır." (el-Ahkâf, 46/15). Burada otuz ay, hem gebeliğin, hem de sütten ayrılmanın ayrı ayn süresidir.

Çoğunluk fakihlere göre ise, iki yıl emme süresi ile gebeliğin en kısa süresi olan altı ayın toplamı verilmiştir. Nitekim sütten ayrılmanın iki yıl olduğunu belirleyen başka delillerde vardır. Başka bir âyette şöyle buyurulur:

"Biz insana ana-babasına itaat etmesini bildirdik. O'nun anası kendisini zahmet üstüne zahmetle taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür." (Lukmân, 31/21).

Süt Emme Yoluyla Meydana Gelen Evlenme Yasağı:

Kur'ân-ı Kerîm'de; "Sizi emziren analarınız ve süt kız kardeşleriniz (size haram kılındı)." (en-Nisa, 4/23) buyurulur. Bu âyette yalnız iki tane süt hısımından söz edilmiştir. Bu konuda genel prensip şu hadisle konulmuştur. "Nesepçe haram olanlar, süt yoluyla da haram olurlar." (Buhârî, Şehâdât, 7; Müslim, Rada', I). Yine nesep yoluyla, evlenmekle ortaya çıkan sıhrî hısımlıklara kıyasla, süt yoluyla da sıhrî hısımlıklar oluşur. Ancak bunun iki istisnası vardır.

Süt yoluyla haram olanlar şunlardır:

l. Bir kimsenin süt cihetinden usûlü. Süt annesi, süt ninesi gibi...

2. Süt cihetinden fürûu. Bir kimse süt kızı, süt oğlunun kızı ve ilânihaye bunların çocuk ve torunları ile evlenemez.

3. Süt ana ve babanın fürûu. Bir kimse ana baba bir, baba bir veya yalnız ana bir olan süt kardeşleri ve bunların ilânihaye fürûu ile evlenemez.

4. Süt ana ve babanın usûlünden yalnız ilk füru'. Bunlar süt emenin, süt cihetinden amca, hala, dayı ve teyzeleri olup, bunlarla evlenmesi yasaktır.

5. Süt baba ve dedelerin eşleri: Burada zifafın olup olmaması, sonucu etkilemez. Nitekim bir kimse, nesep babasının karısı ile de evlenemez.

6. Süt oğlun veya süt oğlun oğlunun, yahut süt kızın oğlunun karısı ile evlenmek yasaktır. Burada da zifafın olup olmaması, sonucu etkilemez. Nitekim, bir kimse gelinleriyle evlenemez.

Hanefiler şu durumları istisna etmişlerdir:

a. Bir kimse süt cihetinden erkek veya kız kardeşinin annesi ile evlenebilir. Halbuki nesepçe kardeşin annesi ile evlenilemez. Meselâ; bir kadın bir çocuğa süt emzirse, bu kadının nesepçe bir oğlu bulunsa, bu oğul, süt emzirilen çocuğun annesi ile evlenebilir.

b. Bir kimse süt bakımından oğul veya kızının süt kardeşi ile evlenebilir. Halbuki bu durum nesep bakımından caiz olmaz. Meselâ; bir kadın, bir çocuğa süt emzirse, bu kadının kocası süt emen çocuğun kız kardeşi ile evlenebilir (bk. el-Kâsânî, a.g.e., III, 4, 5; el-Meydânî, el-Lübâb, III, 33; ez-Zühayli, a.g.e., VII, 138, 139).

- Sonuç olarak bu konuda şu esas söylenebilir: Süt emenin nefsi, süt emzirenin nesline haram olmaktadır. Ancak süt emen çocuğun daha sonra doğabilecek çocukları dışında, diğer nesep hısımları ile süt emziren kadının nesep veya sıhrî hısımları arasında bir akrabalık meydana gelmez. Kısaca; süt emen çocuğun nesepten kardeşleri ile süt emziren kadının nesepten çocukları arasında bir evlenme engeli doğmaz. Çünkü onlar aynı kadından süt emmedikleri için, fizik ve biyolojik yapılarında ortak cüz söz konusu değildir.

Süt Hısımlığının Hükmü:

Süt hısımlığı mutlak bir evlenme engeli doğurur. Yukarıda sayılan istisnalar dışında kalan süt hısımları her nasılsa evlenmişlerse, durum anlaşıldığında birbirlerini terketmeleri gerekir. Bunların nikâhı Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bâtıl, Ebû Hanîfe'ye göre fâsittir.

Süt hısımları birbirine yabancı olmazlar. Bir fitne tehlikesi yoksa birbirine bakabilirler. Süt emmekle bir hısımlık doğarsa da bununla nafaka, miras, şahitliğin reddi, nikâh ve mal velâyeti gibi diğer nesep hükümleri doğmaz.

Süt hısımlığı, nasslarda belirtilen hususlarla sınırlı kalır. Nesebe her bakımdan eşit haklar sağlamaz. Bu yüzden bir süt ana, süt oğlundan nafaka isteyemez, ona mirasçı olamaz ve bu çocuk üzerinde velâyet iddiasında bulunamaz (Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 222).

Süt Baba:

Süt annede sütün meydana gelmesine sebep olan ve süt anne ile evli bulunan erkek, süt babadır. Bu arada süt babanın ölümü veya süt anneden boşanmış olması, sonucu değiştirmez. Süt emen çocuğa bu süt baba ile nesep ve sıhrî hısımları haram olur. Süt babaya ait çocukların hepsi de süt emenin süt kardeşleri olur (İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 572; el-Meydânî, a.g.e., III, 32).

Süt Hısımlığının İsbâtı:

Süt hısımlığı ikrar veya bir delille ispat edilir.

1. İkrar: Bu, erkeğin ve kadının birlikte veya bunlardan birisinin, süt hısımlığını itiraf etmesidir. Bir erkek ve kadın evlenmeden önce süt hısımlığını ikrar etseler, evlenmeleri helal olmaz. Buna rağmen evlenseler akit fasit olur ve kadın mehir isteyemez.

İkrar evlilikten sonra olmuşsa, derhal ayrılmaları gerekir. Kendiliğinden ayrılmazlarsa, hakim zorla ayırır. Çünkü akdin bozukluğu ortaya çıkmıştır. Burada, kadın, belirlenen mehirle, emsal mehirden az olana hak kazanır.

İkrar yalnız erkek tarafından ve evlilikten önce olmuşsa, evlenmesi helal değildir. Evlilikten sonra olmuşsa derhal ayrılmaları gerekir. İkrar yalnız kadın tarafından ve evlilikten önce olmuşsa, kadının bu erkekle evlenmesi helal olmaz. Fakat erkek, kadının yalan söylediği kanaatinde ise fetvaya esas olan görüşe göre, bu kadınla evlenmesi caizdir. Kadın evlilikten sonra ikrarda bulunsa, bu ikrar, onu kocası tasdik etmedikçe evliliğin sıhhati üzerinde etki meydana getirmez.

2. Beyyine: Burada "beyyine"den maksat, hâkim önünde süt hısımlığa şahitlik yapmaktır.

Dört mezhep de adaletli iki erkek veya bir erkekle iki kadının şahitliği ile süt hısımlığının sabit olacağı konusunda görüş birliği içindedir. Ancak tek erkek, tek kadın veya dört kadın şahitle süt hısımlığının sabit olup olmayacağı ihtilaflıdır. Hanefilere göre, bu şahitlikler kabul edilmez. Çünkü Hz. Ömer (r.a)'den; "Süt hısımlığı konusunda iki erkek şahitten daha az kabul edilmez." dediği rivayet edilmiştir. Sahabelerden bu uygulamaya karşı çıkan olmadığı için, bu konuda icma oluşmuştur.

İmam Şâfiî ve İbn Hanbel'e göre dört kadının, İmam Malik'e göre bir erkek bir kadın veya iki kadının şahitliği ile süt hısımlığı sabit olur. Bu mezhepler süt emzirme konusunda erkek şahit bulma güçlüğünü dikkate alarak, kadın şahide ağırlık vermişlerdir (bk. İbnül-Hümâm, a.g.e., III, 19, 20; el-Kâsânî, a.g.e., IV, 14; İbn Kudâme, a.g.e., VII, 558 vd.; ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 712 vd.).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun