Sürekli oruç tutma adanabilir mi?
- Bir kişi Güneş'te durmayı, oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli oruç tutmayı adayabilir mi?
- Bu konuda Peygamber Efendimiz (asm) bir şey buyurmuş mudur?
Değerli kardeşimiz,
Asr-ı Saadet'te yaşanmış bir olay bu sormuza cevap tarzındadır.
Abdullah İbni Abbas (ra) şöyle dedi:
بيْنما النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَخْطُبُ إِذَا هُوَ بِرجُلٍ قَائِمٍ ، فسأَلَ عَنْهُ فَقَالُوا : أَبُو إِسْرائيلَ نَذَر أَنْ يَقُومَ فِي الشَّمْس وَلا يقْعُدَ ، ولا يستَظِلَّ ولا يتَكَلَّمَ ، ويصومَ ، فَقالَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
« مُرُوهُ فَلْيَتَكَلَّمْ ولْيَستَظِلَّ ولْيُتِمَّ صوْمَهُ »
Nebî (asm) insanlara hitap ederken, ayakta duran bir adam gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ashâb:
- O, Ebu İsrâîl’dir. Güneş'te durmayı, oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli oruç tutmayı adamıştır, dediler. Bunun üzerine Nebî (asm):
“Ona söyleyiniz! Konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın.” buyurdular. (Buhârî, Eymân 31.)
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), ashâbı arasında tanımadığı birini görünce, onun kim olduğunu sorup öğrenirdi. Özellikle hâli, tavrı ve başkalarından farklı olan davranışlarıyla dikkat çekenlerin kim olduğunu, nitelikleriyle öğrenmek isterdi. Bu hadis-i şerifte, Hz. Peygamber’in bu uygulamasının bir örneğini görmekteyiz.
Hadiste anılan Ebû İsrâîl’in asıl adı Yüsr olup, ensârdandır. Bu sahâbî, hadisimizde zikredilen birtakım adaklarda bulunmuştur. Peygamber Efendimiz (asm)’in onun bu adaklarını doğru ve makbul bulmadığını görüyoruz. Bu durumu bütün sahabenin huzurunda ifade etmesi, yapılan bir yanlışı herkesin öğrenmesi ve başkalarının da aynı hataya düşmemesini sağlama, toplumu eğitme gayesi taşır. Böylece, toplumda hata ve yanlışların yayılması ve kabul görmesi önlenmiş olur.
Hz. Peygamber (asm), Ebû İsrâîl’in adaklarından bir tanesini tamamlamasına izin vermiştir. O da oruçtur. Çünkü oruç bir ibadet olup adamak caiz ve bu adağı yerine getirmek de vaciptir. Çünkü nezirden, adaktan maksat, adanan şeyle Allah’a yaklaşmaktır. Güneş'te kalmak, gölgelenmemek, oturmamak, konuşmamak gibi şeylerin Allah’a yaklaşmakla bir ilgisi yoktur. Üstelik Allah ve Resûlü’nün Allah’a yakınlık vesilesi kabul etmedikleri bir davranışı, bir işi adamak caiz olmadığı gibi, böyle bir inanışa sahip olanların batıl itikat ehlinden sayılacağına hükmolunur. Çünkü günahın adak olmayacağını, Peygamberimiz (asm) kesin bir dille ifade buyurmuştur (bk. Müslim, Nezr 8; Ebû Dâvûd, Eymân 12, 19; Tirmizî, Nüzûr 1).
Buna göre;
- Bir toplulukta tanınmayan biri bulunursa, onun kim olduğunu sorup öğrenmek câizdir.
- Dinin makul ve makbul kabul etmediği adaklardan sakınmak gerekir. Allah’a yakınlık gayesi taşımayan ve ibadet cinsinden olmayan adaklar câiz değildir. Bunların adak olacağına inanmak sapıklıktır.
- Hata ve kusurlar toplumun içinde işlenmişse, onları toplumun huzurunda düzeltmek icab eder. Bu aynı zamanda bir öğretim ve eğitimdir.
- Meşru olan adakları yerine getirmek gerekir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 154)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Seni benim elimden kim kurtaracak?
- Sen buna güç yetiremezsin... hadisini açıklar mısınız?
- Peygamber'in ibadetlerini azımsayanlar var mıydı?
- Namazı ipe tutunarak kılmak olur mu?
- Çocuğun ölümünü kocasından gizlemiş mi?
- Selman'ın Ebu Derda'ya misafirliği nasıl olmuş?
- Kuşlar gibi rızıklanmak ne demektir?
- Geçmiş ümmetler bana gösterildi, hadisini açıklar mısınız?
- Cennet kılıçların gölgesi altında mı?
- Mezarlıkta feryat edip ağlamak günah mı?