Sonucunda, Müslümanlara yardımı dokunacak olan, Benî Hanife Kabilesinden Sümâme bin Üsal'in Müslüman olduğu Kurata seferi nasıl olmuştur?

Tarih: 02.06.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kurata Seferi hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hicretin 6. Senesi, Muharrem Ayı.

Bu tarihte, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), ashabdan Muhammed bin Mesleme Hazretlerinin kumandasında otuz kişilik bir süvari birliğini, Necid diyarında bulunan Bekir bin Kilâboğulları üzerine gönderdi.

Mücahidler, bu kabileye ait Şerebbe mevkiine vardıklarında Benî Muharipten bir toplulukla karşılaştılar. Aralarında bir çatışma vuku buldu. Muhariboğullarından bazıları öldürüldü. Sağ kalanlar ise kaçtılar. Mücahidler, onların geride kalan çoluk çocuklarına ise dokunmadılar.

Daha sonra mücahidler Benî Bekirlerin bulunduğu yere kadar ilerlediler. Âniden baskında bulunarak on kadar adamlarını öldürdüler. Bir kısım davar ve develerini de ganimet olarak aldılar. Muhariplerle Benî Bekirlerden alınan ganimet mallar, yüz elli deve ile üç bin davarı buluyordu. Birlik kumandanı Muhammed bin Mesleme (r.a.) bunların beşte birini Peygamber Efendimiz için ayırdı. Geri kalanını ise mücahidlere bölüştürdü.

Mücahidler Medine'ye dönerken yolda Benî Hanife Kabilesinden Sümâme bin Üsal'i yakaladılar. Sümâme Mekke'ye umre yapmaya gidiyordu. Müslüman süvari birliği, Muharrem ayının son gecesinde Medine'ye döndü.(İbni Sa'd, Tabakât, 2:78.)

Mücahidler tarafından esir alınan Sümâme bin Üsâl, Yemâme halkının ileri gelenlerindendi. Bir ara, Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırma teşebbüsüne geçmiş ise de amcası onu bu cinayeti işlemekten alıkoymuştu. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bunun üzerine Sümâme'nin kanının dökülmesini mübâh saymıştı.(İbni Sa'd, Tabakât, 5:550)

Sümâme'yi Peygamberimiz (a.s.m)'in huzuruna getiren mücahidler onu tanımıyorlardı. Resûl-i Ekrem onlara şöyle buyurdu:

"Kimi yakalamış olduğunuzu biliyor musunuz? Yakaladığınız bu adam, Benî Hanife Kabilesi Efendisi Sümâme bin Üsal'dir. Ona iyi davranınız."

Sahabîler, onu Mescid-i Şerifte barındırdılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz Mescid'e gidip Sümâme'nin yanına vardı.

"Ey Sümâme, gönlünde ne var? İçinden ne geçiriyorsun?" diye sordu.

Sümâme mahcup bir edâ içinde şu cevabı verdi:

"Yâ Muhammed! Gönlümde hayır var! Şayet, beni öldürecek olursan, eli kanlı bir katilin hayatına son vermiş olursun. Eğer, bana iyilik eder, beni affedersen, iyiliğe karşı teşekkür eden, iyilik bilen bir kimseye iyilikte bulunmuş olursun. Eğer, hürriyetime kavuşmam için benden mal istersen, dilediğin kadar iste al."

Peygamber Efendimiz, başka bir şey demeden yanından ayrıldı. Daha sonra iki gün üstüste Peygamber Efendimiz Sümâme'ye aynı suali sordu. Sümâme aynı cevabı verince Ashabına,

"Sümâme'yi serbest bırakınız." diye emrederek onu kurtuluş fidyesi almaksızın serbest bıraktı.

Hiç beklemediği bu alicenap davranış karşısında Sümâme'nin gönül âlemi birden nurlandı. Hemen orada kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu.(İbni Hişam, Sîre, 4:287-288; Müslim, 3:1386.)

Müslüman olan Sümâme, Peygamberimiz (a.s.m)'in müsâadesiyle niyetlenmiş olduğu umresini yapmak üzere Mekke'ye gitti. "Telbiye" getirerek şehre girince, Kureyş müşrikleri Müslüman olduğunu anladılar. Yakalayıp boynunu vurmak istediler. O sırada içlerinden birisi, "Bırakınız onu! Siz, yiyecek maddesi bakımından Yemâme'ye her zaman muhtaçsınız." deyince onu serbest bıraktılar.

Buna rağmen Sümâme onlara meydan okudu. "Vallahi," dedi, "Resûlullah müsâade etmezse size Yemame'den bir buğday tanesi bile gelmeyecektir." Gerçekten de umresini yapıp Yemâme'ye dönen Sümâme, Yemâme halkını Kureyşlilere herhangi bir şey yükleyip göndermekten men etti. (İbni Hişam, Sîre, 4:288; İbni Sa'd, Tabakât, 5:550.)

Yemâme halkı, Sümâme'nin emri üzerine Mekke'ye yiyecek bir şey göndermeyince, Kureyş müşrikleri son derece zor bir duruma girdiler. Kıtlık yüzünden olmadık şeyler yemeye başladılar. Sonunda, Resûl-i Kibriyâ Efendimize bir mektup yazmak zorunda kaldılar:

"Sen, hem akraba haklarını gözetmeyi emretmektesin hem de bizimle akrabalık bağlarını koparıp babaları kılıçtan geçirmekte, çocukları da açlıktan öldürmektesin. Sümâme, bizim yiyeceklerimizi kesti. Son derece daraldık. Ne olur Sümâme'ye bu hususta bir mektup gönderiver."(İstiâb, 1:215.)

Şefkat timsali Peygamber Efendimiz (a.s.m.), onların yaptıkları bütün düşmanlık ve kötülükleri bir tarafa bırakarak, Yemâme'den Mekkelilere yiyecek satışına mani olmaması için Sümâme bin Üsal'e bir yazı gönderdi. Sümâme, Hz. Resûlullahın bu emri üzerine Mekkelilere zahire satışını serbest bıraktı.(İbni Hişam, Sîre 4:288; İstiâb, 1:215.)

Görülüyor ki, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), insan hayatına vermiş olduğu değerden dolayı, en şiddetli düşmanlarına karşı bile yiyecek içecek noktasında son derece şefkatli ve merhametli davranmıştır. Kureyş müşrikleri gibi en azgın düşmanlarının bile, açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalıp yok olmalarına şefkat ve merhamet timsali olan mübârek gönülleri rıza gösterememiştir. Bu, onun, hayata hürmeti telkin eden en güzel davranışlarından sadece birisidir. Mübârek hayatına bu nazarla baktığımızda buna benzer birçok hadiseye rastlarız.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun