Seyyid olanların sorumlulukları nelerdir?

Tarih: 02.04.2020 - 00:18 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Geçenlerde Hz. Hüseyin’in soyundan geldiğimi öğrendim. Namaz kılan günah işlememeye de özen gösteren biriyim. 2 şey kafama çok takıldı.
1. Bu soydan gelmem üzerime herhangi bir sorumluluk yükleri mi, nasıl bir insan olmalıyım, nelere dikkat etmeliyim?
2. Bunu öğrendikten sonra yeni huylar edindim, mesela misvak kullanıp sürekli abdestli gezmek gibi...
- Ama içimden sanki bunları Allah rızası için değil de sırf peygamber torunu olduğum için yapıyormuşum gibi geliyor.
- Mesela namaza kalkacağım zaman üşenirsem 'kalk sen peygamber torunusun sana yakışmaz, namazı kılmazsan peygamberin yüzüne ahirette nasıl bakacaksın' gibi ifadeler geçiyor
- Bu namaz Allah rızası için yapılan bir ibadetten çıkmış olur mu, sevabından mahrum kalır mıyım?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslâm tarihinde “Seyyid” tabiri, Hz. Peygamber Efendimizin (asm) soyundan gelenleri belirtmek üzere kullanılmıştır.

Resûl-i Ekrem’in (asm) soyu, kendisinden altı ay kadar sonra vefat eden küçük kızı Hz. Fâtıma’dan olma torunlarıyla devam etmiştir. Bugün de onlardan varlığını sürdürenler vardır. Bunlar tek bir bölgede yerleşmiş değillerdir. Dünyanın birçok bölgesine dağılmışlardır, Ülkemizde de bulunuyorlar.

Şunu söylemek gerekir ki, bir kimsenin Resûlullâh’ın (asm) soyundan geliyor olması, ona bir ulviyet kazandırmaz. Kişiye değer katan, kendi imanı ve amelidir. İman ve amelde eksiklik olursa, Nebî çocuğu dahi olmak kişiyi kurtarmaya yetmez!

Hz. Peygamberin (asm) şu hadisi açıktır:

“Kimin ameli kendisini geri bırakırsa onun nesebi soyu sopu onu ileri götürmez.” (Müslim, zikir, 38)

Burada, Allah nezdinde yükselmenin salih amel ile olduğu ve bu konuda soy sopun fayda vermediği vurgulanmaktadır.

Allah Resulü aleyhisselatü vesselam, Kızı Fatıma’ya şöyle buyurmuştur:

“Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam.” (Müslim, İman, 348)

Hz. Nuh aleyhisselamın oğlu inanmadığı için kafir olarak ölmüştür.

Hz. Peygamber soyundan gelip de yanlış davranışlarda bulunanlar için Allah Teala herhangi bir garanti vermemektedir.

Onun için esas olan kişinin iman ve amelidir. Ben seyyidim deyip bir ayrıcalık duygusuna kapılanlar seyit olmaktan çıkarlar. Ancak seyyid olan kişi, kendini bir kul bilip, Hz. Peygamberin (asm) yolunda dosdoğru giderse, kısaca şeriat dairesi içinde yaşarsa, onun seyyidliği, Allah’ın rızasını kazanmağa sevk edip gayrete getirirse, o zaman kayda değer bir hâl alır. Böylece söz ve davranışıyla İslam’ı yaşar ve çevresinde ihlas sahibi örnek bir Müslüman olmaya çalışır. Bunu yaparken de hiçbir gurur, kibir ve ayrıcalıklı havasına da girmez; olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.

Sonuç olarak konuyu şöyle özetleyebiliriz:

1. Allah katında şeref ve yüksek derecelere nail olmak ve kıyamet gününde kurtuluşa ermek, takva ve Allah’ın razı olduğu salih amelleri işlemekle mümkün olur. Bu konuda seyyid ile seyyid olmayan arasında bir fark yoktur.

2. İnsanın soyu ve nesebinin şerefi ancak dünyada ve dünya ehli yanında fayda verebilir.

3. Ataların üstünlükleri ile övünmek İslam dışı cahiliye âdetlerinden olup caiz değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun