Sebep olan yapan gibi mi?
- İyiye veya kötüye örnek olan kişi, o işi bizzat yapanların aynı karşılığını alır mı? Bunu açıklar mısınız?
- Bu konuda rivayet var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
«منْ دَعَا إِلَى هُدًى كَانَ لَهُ مِنَ الأَجْرِ مِثْلُ أُجُورِ منْ تَبِعَهُ لا ينْقُصُ ذلِكَ مِنْ أُجُورِهِم شَيْئاً ، ومَنْ دَعَا إِلَى ضَلاَلَةٍ كَانَ عَلَيْهِ مِنَ الإِثْمِ مِثْلُ آثَامِ مَنْ تَبِعَهُ لا ينقُصُ ذلكَ مِنْ آثَامِهِمْ شَيْئاً »
“İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim, İlim 16.)
Bu hadis, öncelikle doğru ve yanlışı ifade için kullandığımız, hidayet ve dalalet diye anılan birbirine zıt iki kavramı tanımamızı sağlayacaktır.
Hidayet, varılmak istenen hedefe götürecek vasıtayı, yumuşak bir eda ile göstermekdir. Sadece yolu gösterivermek veya yola götürüvermek yahut da gideceği yere kadar götürüvermek şekillerinden biriyle gerçekleşebilir. Bunlardan birincisine irşad, ikincisine tevfîk denilir. İrşad doğru yolu gösterme, uyarmadır. Tevfîk ise, doğru olan yola koyma, ona uygun hâle getirmedir. Özellikle ilahi yardıma, yani Allah Teâlâ’nın doğru yola iletmesine tevfîk adı verilir. İslami edep sahibi büyüklerimizin “Allah tevfîkini refîk eylesin.” duası ne güzel bir temennidir!
İnsanların çağırıldığı hidayet, Allah’ın hoşnut olduğu her hayrın ve iyiliğin adıdır. Kur’an, müttakîler için yani Allah’a en üstün derecede saygı duyanlar için bir hidayettir. Allah Teâlâ’nın hidayeti, özellikleri itibariyle sayılamayacak kadar çok olduğu gibi, çeşitleri itibariyle de öyledir. Kur’an insanları irşad ve onlara hakkı göstermek için nazil olmuştur. Dolayısıyla hak ile batılı, doğru ile yanlışı bize Kur’an öğretir. Hakka uymak, doğru olanı yapmak bir hidayet olduğu gibi, batıldan uzak durmak ve yanlışın peşinden gitmemek, hataya saplanmamak da bir hidayettir.
Hidayet, sadece hayrı ve iyiliği istemeye mahsustur. Mesela, hırsıza ve uğursuza, yanlış yolda yürüyenlere delalet ve öncülük etmek hidayet sayılmaz.
Dalalet, hidayetin zıddıdır. Doğru yoldan kasden veya yanılarak sapmaktır. Sapıklık, bazı kere gafletten, şaşkınlıktan doğar. Şaşkınlık devamlı olunca bu yolu itiyat hâline getiren kişi helâke, yokluğa sürüklenir.
Dalalet ehli yani sapıklar, kitaplı veya kitapsız olabileceği gibi, şirke düşmüş veya düşmemiş de olabilir. Bu sapıklık çeşitleri ve sapmadaki dereceleri Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok ayetinde konu edilir. Kitap ehli olan Yahudi ve Hristiyanların sapıklıkları örneklendirilerek anlatılır. Müşriklerle ilgili ayetlerde kitap ehline kıyasla daha sert ifadelerin kullanılması dikkat çeker. Bunların yanında,
“İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmışlardır.” (Nisâ, (4/167)
ayetinde olduğu gibi, genelleme yapan Kur’an ayetleri de vardır.
Bu kısa açıklamalar, bir kimseyi hidayete davet etmenin ve dalaletten kurtuluşuna vesile olmanın ne büyük bir nimet olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü hidayete ulaşanlar, dünya ve ahiret saadetini hak ederler. Buna vesile olanlar da onlarla birlikte sevap kazanırlar. Fakat onların sevaplarından hiçbir şey eksilmez.
İnsanları sapıklığa çağırıp onların hidayet yolundan çıkmasına sebeb olanlar da onlar bu sapıklık içinde kalıp günah işledikçe onların günahından pay alırlar.
Özetle;
- İyi bir çığır açana, kıyamete kadar sevap, kötü çığır açana günah yazılır.
- Kötü bir çığır açmak haramdır. Çünkü günahın devamlılığı haramdan dolayı olur.
- Hayırlı veya kötü bir çığır açanla, o yolda yürüyenlerin sevap ve günahı aynıdır.
- Dinimiz, hayra ve iyiliğe teşvik eder, şerden ve kötülükden de sakındırır.
- Hayra vesile olanın ecri, şerre vesile olanın günahı katlanarak verilir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 176)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet