Said Nursi’nin Kur’an ve tevhid ekseninde temellendirdiği din-bilim ilişkisini açıklar mısınız?

Tarih: 11.05.2020 - 15:31 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Nursi din-bilim konusunda yukarıda özetlemeye çalıştığımız görüşlerini, yazdığı eserlerinde uygulamış; günümüz insanı için aklî ve bilimsel olmadığı için tenkit edilen ve kabul edilmeyen nakli bilgiler yorumlayarak izah etmiştir.

Birinci ve en önemli misal, bazı ulemanın din adına dünyanın yuvarlaklığıyla ilgili iddialarıdır. Nursi için “muhakkikîn-i İslâm” olan âlimler için yerin yuvarlaklığı konusunda herhangi bir şüphe yoktur. Bu konuda gelenekten misaller vererek Sadeddin Taftazânî ve Seyyid Şerif-i Cürcanî gibi âlimlerin adeta bir “top gibi küreyi ellerinde tutup” her tarafına bakıp inceldiklerini belirtir. Dahası Râzî, İbrahim Hakkı ve Gazâlî’nin de aynı görüşte olduğunu belirtir. Buna rağmen, aklın ve bilimin sonuçlarını değil de, bazı dinî metinlerin “zahirî” ve “aşırı” yorumlarından hareketle” dünyanın yuvarlaklığını “dini koruma bahanesiyle inkâr ve reddetmeyi” dine karşı sadakat değil bilakis, “büyük bir cinayet ve hıyanet” içerisinde olmakla suçlar (Nursi, B.S. Muhakemat, s. 49-50.).

Sonuç olarak, Nursi’nin Kur’an ve tevhid ekseninde temellendirdiği din-bilim ilişkisi birbiri ile uyumlu bir anlayışı temsil etmektedir. Dinin [İslam] bilimle çatışmak şöyle dursun, bilimin ortaya çıkması ve gelişmesi için en büyük muharrik ve teşvik edici olduğunu savunmaktadır. Ona göre din-bilim çatışması olarak görülen konular, Dinin özünden değil, dinî yorumlayanların kendi zamanlarındaki anlayışlarından kaynaklanmaktadır.  İbn Sina misalinden hareketle, onun kadar dahi ve zeki olsa da, her bilim insanının “kendi zamanın çocuğu olduğunu” (ibn-i zaman) söyler. Bu tarihe dayalı anlayışın bilgi ve bilincimizin içerisinde yaşadığımız zaman ve çevre tarafından şekillendirildiği ve sınırlandırıldığıdır. Thomas Kuhn bilim tarihçisi ve felsefecisi olarak geliştirdiği “paradigma” kavramıyla bilimin bu boyutunu ayrıntılı olarak göstermiştir [Kuhn, S. T., (2000). Bilimsel Devrimlerin Yapısı,  çev. Nilüfer Kuyaş), İstanbul: Alan Yayınevi, (5. baskı).].

Nursi’nin görüşleri bir bütün olarak ele alındığında, burada aklı ve bilimi körü körüne yüceltmek değil; aklın sınırlarını bilen ancak vahiyle aydınlatılmış aklın gücünü de teslim eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Onun büyük bir öz güven ve ısrarla kâinattaki düzen, nizam, hiyerarşi, güzellik ve estetik boyutu vurgulayarak; kâinatın akıl tarafından anlaşılabilecek ve bilim adamlarınca formüle edilebilecek olan yapısına dikkat çeker. Böylece, elde edilen tüm bilimsel sonuçlar tevhid ilkesinin bütüncüllüğü çerçevesinde meydana gelmekte ve Nursi’ye göre akıl-kalp ittifakının ortaya koyduğu bu ürün ise Kur’an tarafından hikmet olarak tanımlanmaktadır.

Nursi’nin tevhid ekseninde temellendirdiği din-bilim ilişkisi İ. R. El-Farukî (1921-1986), Nakip al-Attas, Seyyid Hüseyin Nasr gibi çağdaş Müslüman düşünürlerce de benzer delilerle savunulmuş; İslam’da Batı medeniyetinde olduğu gibi bir din-bilim çatışmasının olmadığı ayrıntılı olarak vurgulanmıştır (Bigliardi, 2015. a. g. e.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun