Şahitlikte niçin bir erkek şahit yerine iki kadın şahit istenir?
Değerli kardeşimiz,
İslam hukukunun temelini teşkil eden meseleler vahye dayanır. Ana hatlarıyla Kur'an'da yer alır. Yani hukuki esaslar kâinat Yaratıcısı tarafından tespit edilip tayin edilmiştir. Hangi devir, hangi iklim ve şartlar içinde yaşanırsa yaşansın bu esaslar toplumların huzur kaynağı ve rahat vesilesidir. Çünkü hükümler insan yaratılışına en uygun olanıdır. Kur'an'daki hükümler incelendiğinde, ilk göze çarpan husus bu hükümlerde insanın hem bedeni, hem de ruhi yapısının dikkate alınmış olasıdır.
Şahitlik meselesinde de bunu görmek mümkündür. Şahitlikle ilgili ayet-i kerimenin meali şöyledir.
"Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek; biri unuttuğunda, şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir..."(Bakara, 2/282)
Demek ki, buradaki esas mesele kadının yaratılışı ile doğrudan alakalıdır. Onun psikolojik yapısının bir gereğidir. Kadının esas mizacı heyecandır ve heyecanlarıyla yaşar. Bunun için düşünceler, aklından çok kalbine işler, tesirleri de o şekilde gelişir. Hadiseler karşısında pek tarafsız kalamaz. Merhamet ve şefkat tarafı ağır bastığından hadiselere sezgisiyle yaklaşır.
Bu hususiyetlerinden dolayı Kur'an, "Kadınlar unutabilirler, onun için şahitlikte onlara bir yardımcı verilmeli." diyor. Bunu, kadını yaratan Yüce Allah ifade buyuruyor. Öyle ise bu değişmeyen bir kaidedir. Kadınların içinde unutkan olmayan, bazı erkeklerden daha güçlü hafızaya sahip olanlar yok mudur? Şüphesiz vardır, ama umumi olarak kadınlarda bu psikolojik hal daha çok görülür. Hadiseyi akıllarında fazla tutamamaları normaldir.
Diğer yandan, kadın daha çok içe dönüktür. Kendine has bir dünyası vardır. Gün boyu ev işleriyle iç içedir. Çocuklarının bakımı ve terbiyesi ile meşguldür. Ticaret, alışveriş, iş hayatı siyasetle çok az kadın ilgilenir. Dış dünyanın bu kadar uzağında olan bir kadın hariçte olan hadiselere nasıl vakıf olacak, mahiyetlerini nasıl öğrenecek, aklında nasıl tutacak, şahitliğini ne nispette tam yapabilecektir?
İslamiyet şahitlik meselesinde kadına erkek kadar bir mükellefiyet yüklemeyip, iki kadının şahitliğini, bir erkeğe denk tutmakla onun hakkını zayi etmemiş, aksine onu korumuş, bir günaha düşmesini önlemiştir. Çünkü şahitlik büyük mesuliyet gerektiren bir iştir, ağır bir vazifedir.
Bu hususta bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
"Şahitliği gizlemeyin. Onu kim gizlerse şüphesiz kalbi günahın acısından sızlar. Allah işlediklerinizi bilir."(Bakara, 3/283)
Hadis-i şeriflerde şahitliğin ne kadar mühim bir mesuliyet taşıdığına işaret edilirken, yalancı şahitliği de büyük günahlar arasında zikredilir.
Evet, İslamiyet kadını büyük günahlara düşmekten korumuş, onun bazı zaaflarına kapılıp, heyecanlanarak yahut hissi davranarak yalancı şahitlik gibi bir günaha girmesine mani olmuştur. Yanına bir yardımcı kadın vererek bunun tedbirini almıştır. İşte bundan dolayı bazı şahitliklerde iki kadın bir erkek yerine geçmektedir.
Bazen kadınlar şahitlik yapacağı meselede kıskanç davranabilir, rekabet hissi baskın gelebilir. Bunun için hadisenin bazı taraflarını gizleyerek, adaletin tecellisine gölge düşürebilir. Fakat iki kadın şahitlik yaparsa, birisinin gizlediğini öbürü açığa vurarak şüpheler ortadan kalkmış olur.
Diğer taraftan, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine eşit tutulması, hiçbir zaman kadının erkeğin yarısına eşit olduğunu göstermez. Çünkü bu sadece şahitlik meselesinde her türlü teminatın bulunmasına önem verildiğinin bir göstergesidir. Kadın hangi çeşit davalarda şahitlik yapar, hangilerinden muaftır, hangilerinde erkeğin yarısı sayılır?
İslam hukuku, zina, içki ve hırsızlık gibi had cezalarını gerektiren suçlarda ve kısas gibi cezalarda kadını muaf tutmuş, onun şahitliğini kabul etmemiştir. Bu davalardan zina cezasında dört erkeğin, diğerlerinde ise iki erkeğin şahitliğini esas almıştır. Alışveriş, ticaret, nikâh, talak gibi muamelata giren davalarda ise iki erkek yoksa, bir erkekle iki kadının şahitliğini şart koşmuştur.
Fakat erkeklerin vakıf olamayacağı, bekaretin tespiti, doğum anında anne ve çocukla ilgili vuku bulacak hallerde, süt kardeşliğinin tespiti gibi meselelerde tek kadının şahitliği de kafi gelmektedir. Hatta, Hz. Ömer boşanma hadisesinde bile bir kadının şahitliğini kâfi görmüştür. Çünkü şahitlikte asıl mesele hakkın zayi olmaması, adalete gölge düşürülmemesi, hakkın tecelli etmesidir.
Had cezalarında ve kısasta kadının şahitliğine müracaat edilmemesinin bir hikmeti, bu çeşit meselelerde en ufak bir şüpheye mahal verilmemesi hassasiyetidir. Çünkü kısas gibi bir davada eksik bir beyanla, bir hak zayi olabilecek veya bir insanın kısas edilmesi söz konusu olacaktır. Kadınlardaki unutkanlık ve hislerine mağlup olmak gibi bir arıza, bu meseleye gölge düşürebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Had cezalarında kadınların şahitliği geçersiz midir?
- Kuran'da erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetinin ve üstünlüğünün olması ve bir erkeğe karşın iki kadın şahitliği konularındaki ayetler güncelliğini yitirmiş midir?
- TA'N-I ŞÜHÛD
- Şahitlikte iki kadının bir erkeğe denk tutulması konusunu açıklar mısınız? Kadının tek başına şahitliği kabul edilmez mi?
- İslam öncesi cahiliye döneminde iki kadına bir erkek şahitliği var mıydı?
- Gayrimüslim ve kölelerin şahitliği neden geçersizdir?
- Zina, günah ve ahlaksız fiiller işleyen kişinin şahitliği geçerli midir?
- YARGI (KAZÂ)
- Kadının şahitliği hakkında, mezheplere göre ayrıntılı bilgi verir misiniz?
- İnanmaya Direnen Birinin Son Soruları