Peygamberimiz gençliğinde neden putları ziyarete gitti?

Tarih: 28.07.2014 - 00:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamberimiz gençken amca ve halaları ısrar etmelerinyle neden putları ziyarete gitti? Bu ismet sıfatına aykırı değil mi?

- Hz. İbrahim gençken kavmine karşı çıktı ve puthaneye gitmemek için ben hastayım dedi. Hz. İbrahim Hz. Muhammedden daha mı büyük?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- İbn Abbas yoluyla, (Hz. Ali’nin kız kardeşi) Ümmü Eymen’den nakledildiğine göre, Kureyşliler Büvane adında (bazı kaynaklarda ‘Büvane’de bulunan) bir puta karşı özel saygı gösteriyorlardı. Yılda bir gün bir bayram havası içinde ona kurbanlar kesiyorlar, onun yanında başlarını tıraş ediyorlar ve o gün akşama kadar ona tapıyorlardı. Ebu Talib kavmiyle beraber bu bayrama katılırdı. Ebu Talib, -peygamber olmadan önceki yıllarda- Hz. Muhammede (asm) bu bayram şenliğine katılması için çağrıda bulunurdu. Ancak Hz. Muhammed (asm) bu çağrıya hep red cevabı veriyordu.

Ancak bir defasında amcası Ebu Talib ve halalarının ısrarları üzerine onları kıramadı ve o da gitti. Fakat bir ara gözlerden kayboldu ve sonra büyük bir tedirginlik içinde halalarının yanına geldi. Bu telaşını sormaları üzerine şöyle dedi:

“Ben, bu putun yanına yaklaştığım zaman, uzun boylu ve beyazlar giyinmiş biri orada peydâ oldu. Bana ‘Yâ Muhammed! Geri çekil, sakın o puta el sürme!’ diye haykırdı.”

Hz. Muhammed (asm) bundan sonra artık hiçbir zaman onların bu bayramlarına katılmadı.(1)

- Hz. Muhammed (asm) bu konuda defalarca yapılan teklifleri geri çevirmiştir. Ancak babası yerinde olan ve kendisini çocuklarından daha fazla sevip gözeten amcası Ebu Talib’in ve diğer halalarının ısrarlarına karşı müspet cevap vermesi, insanlık hissiyatı açısından normaldir. Kaldı ki Hz. Muhammed (asm) onlarla sadece belli bir yere kadar gidiyordu, ille de onlar gibi puta tapmayı taahhüt etmemiştir.

- Peygamberliğe aday olan insanların hayatları ilahî hikmetin birer tezahürü olarak devam eder. Allah Hz. İbrahim’e oradaki putları kırması ve daha sonra bu yüzden başına gelecek olan imtihanı yazdığı için kader onu öyle sevketmiştir. Hz. Musa kazaen adam öldürmüştür. Bunlar onlar için bir noksanlık değildir. Her bir olayın onlarca hikmeti vardır. Nitekim, Hz. Musa’nın peygamber olmasının hazırlığı Medyen’de tamamlanmıştır. Eğer o adamın ölümü olmasaydı, Hz. Musa Mısır’dan Medyen’e gitmeyecekti.

- Bunun gibi, Hz. Muhammed (asm)’in oraya gitmesine müsaade eden ilahî hikmet, bu olayla onun maneviyatını bir kat daha artırmış ve onu peygamberlik makamına biraz daha hazırlamıştır. Bir zamanlar düğün eğlencesine katılmak istediği zaman uykuya yakalanması gibi, bu olayda da açıktan bir manevi varlığın / insan kılığına girmiş bir meleğin korumasına mazhar olması da onun peygamberlik gibi esrarengiz bir hadisenin varlığına -bir ön hazırlık olarak- yakından tanıştırılmıştır.

- Bundan anlaşılıyor ki, her bir peygamberin -peygamber olmadan önce- karşılaştığı bazı olaylar, onların hususi hallerine uygun hikmetli olaylardır. Bunlarla peygamberlerin makamları ölçülemez. Bu sebeple, Hz. Muhammed (asm)’in -Hz. İbrahim dahil- bütün peygamberlerden üstün olduğunu gösteren onlarca delil vardır. Son peygamber olması, son vahiy alması, “habibullah” unvanını alması, mi'raç olayıyla teşrif edilmesi, peygamberliğinin bütün insanları kuşatması gibi daha pek çok delil bunun göstergesidir.

- Bununla beraber, bu olayda puta tapmak diye bir şey yoktur. Bizim bildiğimiz şudur ki, Hz. Muhammed (asm) kendisine peygamberlik verilmeden önce de putperestlikten uzak duruyor, özellikle ahlâkî erdemleriyle yakın çevresinin dikkatini çekiyordu. Peygamber olduğunu açıkladıktan ve tevhid çağrısına başladıktan sonra, ona karşı sert bir mücadele başlatan Mekke'nin ileri gelenleri, kendisiyle çok çetin tartışmalara girmelerine rağmen, onun daha önce kendileriyle birlikte putlara taptığı yönünde bir argüman ileri sürememiş ve ahlâkî üstünlüğüne gölge düşürebilecek en küçük bir ithamda bulunamamışlardı. Eğer onun putlarla en ufak bir bağını kurabilselerdi, bunu büyük bir argüman olarak aleyhinde kullanacaklardı.

(1)  bk. İbn Sa’d, Tabakat, Beyrut, Daru Sadır, 1968, 1/158; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, Beyrut, Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, 1427, 1/179; Ebu Nuaym el-Isbahanî, Delailu’n-nübüvve, Beyrut, 1406/1986, 1/186; Zehebi, Tarihu’l-islam, Beyrut, 1413/1993, 1/80-81.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun