Peygamber Efendimiz (asm)'in söylediği "Şükreden bir kul olmayayım mı?" sözünün Arapçasını bulmam mümkün mü? Bu hadisin izahını yapar mısınız?

Tarih: 22.03.2007 - 07:41 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

 أَفَلا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا Efelâ ekûnü abden şekûrâ (Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?) (Buhari, Teheccüt, 6; Müslim, Kitabu Sıfati'l-Müsafirine ve Kasrihim, 18.)

Hz. Aişe (ra) anlatıyor:

Peygamberimiz geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Ben kendisine,

"Ey Allah'ın Resûlü, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahlarını Allah Teâlâ bağışladığı halde, niçin bu kadar yoruluyorsunuz?" dedim. Peygamberimiz:

"Ya Aişe, Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu."

Peygamberimiz (asm) bu sözleri ile bazılarının zannettiği gibi Allah korkusu sebebi ile değil, Allah sevgisi ve zevki ile ibadet ettiğini ifade ediyordu. Peygamberimizin (asm) namazda en büyük zevki duyduğunu söylemesinin hikmeti bu idi. Hatta o, sabah namazının iki rek'at sünneti hakkında:

“O iki rek'at bana dünyadaki her şeyden daha çok sevimlidir.” (Müslim, Kitabu Salâti'l-Müsafirin, 14.) demiştir.

Huzeyfe (r.a.) şöyle anlatıyor:

"Bir gece Peygamberimizle birlikte namaz kıldım. Bakara sûresine başladı, ben içimden, yüz ayet okuyunca rukû eder, dedim, devam etti. Ben, her halde bütün sûreyi bir rek'atta okuyacak diye düşündüm. O, yine devam etti. Ben bu sûre ile rukua varır dedim, sonra Nisa sûresine başladı, onu da okudu. Sonra Al-i İmran sûresine başladı, onu da okudu."

"Ağır ağır okuyor, içinde tesbih bulunan bir ayet gelince tesbih ediyor, istek ayetine gelince istekte bulunuyor, sığınma ayetine gelince Allah'a sığınıyordu."

"Sonra rükua gitti ve: 'Suphane Rabbiye'l-azîm / Büyük Allah'ımı tenzih ederim.' dedi. Peygamberimiz rukuda da kıyamda olduğu kadar kaldı. Sonra: 'Semiallahu limen hamideh / Allah kendisine hamdedenin hamdini işitir.' dedi ve doğruldu. Rukuuna yakın uzun bir süre ayakta durdu, sonra secde etti ve: 'Ulu Allah'ım'ı tesbih ederim.' dedi. Secdesi de hemen kıyamı kadardı." (Müslim, Kitabu Salâti 'l-Müsafirine ve Kasriha, 27.)

Bu konuda şu hususu vurgulamakta yarar vardır. Kur'an-ı Kerim, Allah Teâlâ'nın alemlerden müstağni olduğunu bildiriyor. Bu, Allah Teâlâ hiçbir şeye muhtaç değil demektir. insanların ibadetine de ihtiyacı yoktur. İbadetin hikmet ve faydalarını kavrayamayanlar, daha doğrusu Allah'a ibadet etmenin hazzını duyamayan bazı kimseler: "Allah'ın ibadete ihtiyacı mı vardır ki O'na ibadet edelim." derler. Evet, Allah'ın ibadetimize ihtiyacı yoktur. Aksine buna muhtaç olan biziz. Çünkü ibadetler her şeyden önce insan hayatını disipline eder. İnsanın belli zamanlarda yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetler, insanı dağınıklıktan, başı boşluktan ve sorumsuzluktan kurtarır. Her işinde Cenab-ı Hakk'ın denetimini gönlünde taşımasını sağlar. Böylece sorumluluk duygusu gelişen kimsenin toplum içindeki davranışları da ölçülü ve düzenli olur. Haksızlıktan ve başkalarını zarara uğratmaktan sakınır. Mükafatını Allah'tan umarak herkese elinden geldiğince iyilik yapmaya çalışır.

İbadet, insanı Allah'a yaklaştıran ve Allah ile buluşturan en güzel vasıta, bir kulun dünyada erişebileceği makamların en yücesidir. Hayatımızın en değerli ve pürüzsüz zamanları ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun