Şükreden bir kul olmayayım mı, hadisini açıklar mısınız?
- Peygamber Efendimiz (asm)'in söylediği "Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?" sözünün Arapçasını bulmam mümkün mü?
- Bu hadisin izahını yapar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
أَفَلا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا Efelâ ekûnü abden şekûrâ (Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?) (Buhari, Teheccüt, 6; Müslim, Kitabu Sıfati'l-Müsafirine ve Kasrihim, 18.)
Hz. Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre Nebî (asm), gece ayakları şişinceye kadar namazı kılardı.
أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كَان يقُومُ مِنَ اللَّيْلِ حتَّى تتَفطَرَ قَدمَاهُ، فَقُلْتُ لَهُ، لِمْ تصنعُ هذا يا رسولَ اللَّهِ، وقدْ غفَرَ اللَّه لَكَ مَا تقدَّمَ مِنْ ذَنبِكَ وما تأخَّرَ؟ قال:
«أَفَلاَ أُحِبُّ أَنْ أكُونَ عبْداً شكُوراً؟»
Âişe (r.anha) diyor ki, kendisine:
- Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allah’ın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.
“Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” buyurdu. [Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81.]
Peygamberimiz (asm) bu sözleri ile bazılarının zannettiği gibi Allah korkusu sebebi ile değil, Allah sevgisi ve zevki ile ibadet ettiğini ifade ediyordu. Peygamberimizin (asm) namazda en büyük zevki duyduğunu söylemesinin hikmeti bu idi. Hatta o, sabah namazının iki rekât sünneti hakkında:
“O iki rekât bana dünyadaki her şeyden daha çok sevimlidir.” (Müslim, Kitabu Salâti'l-Müsafirin, 14.) demiştir.
Huzeyfe (r.a.) şöyle anlatıyor:
"Bir gece Peygamberimizle birlikte namaz kıldım. Bakara sûresine başladı, ben içimden, yüz ayet okuyunca rukû eder, dedim, devam etti. Ben, her halde bütün sûreyi bir rekâtta okuyacak diye düşündüm. O, yine devam etti. Ben bu sûre ile rukua varır dedim, sonra Nisa sûresine başladı, onu da okudu. Sonra Al-i İmran sûresine başladı, onu da okudu."
"Ağır ağır okuyor, içinde tesbih bulunan bir ayet gelince tesbih ediyor, istek ayetine gelince istekte bulunuyor, sığınma ayetine gelince Allah'a sığınıyordu."
"Sonra rükua gitti ve: 'Suphane Rabbiye'l-azîm / Büyük Allah'ımı tenzih ederim.' dedi. Peygamberimiz rukuda da kıyamda olduğu kadar kaldı. Sonra: 'Semiallahu limen hamideh / Allah kendisine hamdedenin hamdini işitir.' dedi ve doğruldu. Rukuuna yakın uzun bir süre ayakta durdu, sonra secde etti ve: 'Ulu Allah'ım'ı tesbih ederim.' dedi. Secdesi de hemen kıyamı kadardı." (Müslim, Kitabu Salâti 'l-Müsafirine ve Kasriha, 27.)
Bu konuda şu hususu vurgulamakta yarar vardır. Kur'an-ı Kerim, Allah Teâlâ'nın alemlerden müstağni olduğunu bildiriyor. Bu, Allah Teâlâ hiçbir şeye muhtaç değil demektir. insanların ibadetine de ihtiyacı yoktur. İbadetin hikmet ve faydalarını kavrayamayanlar, daha doğrusu Allah'a ibadet etmenin hazzını duyamayan bazı kimseler: "Allah'ın ibadete ihtiyacı mı vardır ki ona ibadet edelim." derler. Evet, Allah'ın ibadetimize ihtiyacı yoktur. Aksine buna muhtaç olan biziz. Çünkü ibadetler her şeyden önce insan hayatını disipline eder. İnsanın belli zamanlarda yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetler, insanı dağınıklıktan, başı boşluktan ve sorumsuzluktan kurtarır. Her işinde Cenab-ı Hakk'ın denetimini gönlünde taşımasını sağlar. Böylece sorumluluk duygusu gelişen kimsenin toplum içindeki davranışları da ölçülü ve düzenli olur. Haksızlıktan ve başkalarını zarara uğratmaktan sakınır. Mükafatını Allah'tan umarak herkese elinden geldiğince iyilik yapmaya çalışır.
İbadet, insanı Allah'a yaklaştıran ve Allah ile buluşturan en güzel vasıta, bir kulun dünyada erişebileceği makamların en yücesidir. Hayatımızın en değerli ve pürüzsüz zamanları ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), geçmiş ve gelecek hataları kendisine bağışlanmış bir peygamberdir. Zaten peygamberler kasdî olarak günah işlemezler. Onların hataları ya evlâ olanı terketmekten ya da zelle denilen yanılgıdan ibarettir. Buna rağmen geceleri teheccüd namazı kılmak için gösterdiği iştiyak ve arzu mübârek ayaklarının şişmesine sebep olacak dereceye varırdı. Âişe vâlidemiz onun bu durumunu biraz garipsemiş ve bu tavrının sebebini sormuştur. Efendimiz, sadece bağışlanmak maksadıyla ibadet edilmeyeceğini, şükür için de kulluk gerektiğini açıklamış ve “Allah’ın bana lütfettiği bunca nimete, bağış ve mağfirete şükretmeyeyim mi?” buyurmuştur. Bu açıklamasıyla Sevgili Peygamberimiz (asm): “Geçmiş ve geleceğin bağışlanmış olması, kulluğu azaltmaya değil, aksine teşekkürü arttırmaya vesile kılınmalıdır.” demek istemiştir.
Hz. Ali’ye nisbet edilen bir söz vardır. Demiştir ki:
“Bir grup insan bir şeyler umarak kulluk yapar; bu tüccar kulluğudur. Bir grup insan da korkudan dolayı kulluk yapar; bu da köle kulluğudur. Bir grup insan da vardır ki, şükür olsun diye kulluk yapar; işte bu, tüm duygulardan yakasını kurtarmış seçkin kimselerin kulluğudur.”
Kulun Allah’a şükretmesi, Allah’ın nimet ve ihsanlarını itiraf ederek ona övgüde bulunmak ve kulluğa devam etmekle olur. Her nimete şükür gerekir. O halde insan, kulluğa devam ile şükrünü ve Allah’a yakınlığını artırır.
Sevgili Peygamberimiz (asm)’in bu tutumu ve beyanı, mücâhedenin bir teşekkür bilinci ve uygulaması olduğunu göstermektedir.
Burada şuna da işaret edelim ki, Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberimiz (asm)’e ve öteki peygamberlere nisbet edilen günah (zenb), “kasıtsız işlenen hata” anlamındadır. Bazı âlimlere göre bu günah, “terk-i evlâ” yani öncelikle yapılması gerekeni yapmamak anlamındadır.
Özet olarak;
1. Başarılı bir mücâhede için gece ibadetinden yararlanmak lâzımdır.
2. Nimet, şükrün arttırılmasını gerektirir, azaltılmasını değil.
3. Peygamber Efendimiz (asm), kendisine verilen nimet ve ikrâmlara ibadet yaparak şükreder ve “şükreden bir kul olmayı” isterdi.
4. Peygamber Efendimiz (asm)’in ayakları şişinceye kadar ibadet etmesi, bir zorlama değil, konunun önemine uygun bir tavırdır.
5. Yalnız başına yapılan ibadetler istenildiği kadar uzun tutulabilir. Toplu ibadetlerde ise cemaatın durumu gözetilmelidir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 99)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İslâm hukukuna göre kefil olan kimse kefaleti karşılığında ücret isteyebilir mi, bu ücret faize girer mi? Teminat mektubu ve banka kefaleti karşılığında verilen komisyonun durumu nedir?..
- Cennet veya cehennem için ibadet eden zalim mi olur?
- Peygamberimiz nefis muhasebesi yapmış mıdır?
- Her biriniz Allah’a hüsnüzan ederek ölsün, ne demektir?
- Fakirlik zenginlikten üstün müdür; zenginlerin de fakirlerden üstün olanları yok mudur?
- Tüm varlıkların Peygamber Efendimiz ile manevi rabıtası var mıdır?
- Kulluk
- Allah, niçin insana ibadet karşılığı cenneti, isyan karşılığı da cehennemi vaat etmiştir?
- Hz. Davud'un çalgı çalarak dua ettiği söylenir? Açıklar mısınız?
- Allah’ın nimetini hor görmemek için ne yapmalı?