Meteorların bilinmesi, ayetle nasıl bağdaşır?
Mülk Suresinde meteorların habis ervahlara atıldığı anlatılıyor. Önceden olacağı bilinen meteor yağmurlarıyla bu ayetler nasıl bağdaşır? Önceden zaten olacağı bilinen meteor yağmurları bu bahsi geçen ayetler nasıl bağdaşır?
Değerli kardeşimiz,
Alim, kadir ve hakim olan Allah Teala, kader kalemi ile kâinatı bir kitap gibi yazmış; vücuda gelen hadiseleri de maddi ve manevi kalemi ile takdir etmiştir. Vakti saati geldiğinde ise kaza kalemi ile maddi olarak da teşhir etmektedir.
Dolayısıyla, bunların da İndi İlahide takdir edilmiş bir vakti saati mevcuttur. Her olayın da maddi ve manevi sebeplerle vücuda geldiği bilinmektedir.
Ayrıca dikkat edilirse kâinatta abesiyet ve israf da yoktur. Bu noktadan hareketle zahiri sebep ile gökyüzüne bakıldığında yedi kat semanın birinci tabakasında bulunan bir meteor/göktaşı, Dünya atmosferine yüksek hızla girdiğinde atmosferdeki sürtünme, basınç ve diğer kimyasal etkiler sonucu ısınmaya başlar ve Dünya yüzeyine doğru hareketi sırasında, yanar ve bir ışık izi oluşturur.
Yıldız kayması olarak da adlandırılan bu olay sonucunda göktaşları toz haline gelir. Bu tozlar da israf edilmez atmosferde bulunan su buharının yoğuşmasına/toz etrafında toplanmasına neden olur ve yağmur tanecikleri halinde yeryüzüne hikmetle ulaştırılır.
Meteor yağmurları ise Kuyruklu yıldızlar, Güneşin yakınından geçerken parçalanır. Yaklaşık olarak bir kum tanesi ile çakıl taşı büyüklüğe sahip olan bu parçacıklar, kuyruklu yıldızın yörüngesinde hareketlerine devam ettirilirler.
Şayet Dünya’nın yörüngesi, bu parçaların yörüngesiyle kesişirse meteor yağmuru denilen olay meydana gelir. Yörüngelerin çakışması en fazla iki noktada olabileceğinden, tek bir kuyruklu yıldız bir yıl içinde en fazla iki meteor yağmuruna sebep olabilir. Fakat bu pratikte pek de mümkün değildir. Yani her zaman bu şekilde olacağı anlamını taşımaz.
Bu görünen maddi sebeplerin arkasındaki manevi asıl gerçek ise Yüce Yaratıcının Mülk Suresi 5. ayetinde “Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.” buyurmaktadır.
Yıldızların şeytanlara atılan taşlar yapılması ile ya mahiyetini yalnızca Allah’ın bildiği bir şekilde hem şeytanların taşlanması kastedilmekte hem de insanlardan şeytanî özellikler taşıyan ve yıldızlara bakıp gaybden haber veriyormuş gibi insanları birtakım yalanlarla, saçma-sapan şeylerle kandırmaya çalışan falcıların ve kâhinlerin hiçbir bilgiye dayanmayan atıp tutmalarına işaret edilmektedir. (bk. Hicr 15-18; Sâffât 6- 10 )
Yıldızların şeytanlar için mermi yapılmasına gelince, bu durum, o dönemde Arapların çok ehemmiyet verdikleri kehanetin aslının olmadığını, tamamen yalana dayandığını bildirir. Çünkü kahinlerin irtibat halinde oldukları şeytanların meleklerden gaybe ait herhangi bir bilgi alma imkânlarının olmadığını haber vermektedir.
Ayrıca Kuran-ı Kerim’in de şeytanların müdahalesi olmadan emin yollarla Peygamberimiz (asm)’in kalb-i pakine ulaştığı gerçeği hatırlatılmış olur. (bk. Hicr 15/16-18; Saffât 37/6-10; Manevi ciheti tam anlamak içim bk. 28. Lema, 28. Nükte)
Diğer taraftan, ayette Meteorların kimse tarafından bilinmeyeceğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Bilakis, Kuran’da ileride insanlar tarafından keşfedilecek olan bazı fenni keşiflerin Kuran’ın hak Allah kelamı olduğu açıkça vurgulanmıştır.
“İleride ayetlerimizi hem kâinat çapında hem de siz insanların kendi nefislerinde (afaki ve enfüsi delillerle) göstereceğiz ki, Kuran’ın Allah’ın hak kelamı olduğu onlara (inkarcılara) da belli olsun. (Şu anda bunlar olmayabilir, fakat bunların ileride olacağına dair) her şeye şahit olan Rabbinin şahit olması yetmez mi?” (Fussilet 52) mealindeki ayette bu hakikatin altı çizilmiştir.
Birer ihbar-ı gaybi olan bu gibi gerçeklerin, yaklaşık 15 asır önce indirilen ayetlerde zikredilmesi, (günümüzde) Fen bilimleri tarafından keşfedilen ilgili hakikatlerin Kuran’ın beyanlarına uygun olarak ortaya çıkması Kuran’ı sadece tasdik eder.
Konunun anlaşılmasına ışık tutan asrın allamesi Bediüzzaman hazretlerinin şu ifadelerini dikkatle okumada sınırsız faydalar vardır.
“...Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksadlar, gayeleri değil.
Meselâ: Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.
Nasılki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş'in ve Ay'ın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani gece ve gündüzün nurani âyetlerinin nikablanmasıyla bir azamet-i İlahiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenab-ı Hak ibadını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, (açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesabıyla muayyen olan) Ay ve Güneş'in husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir. Aynı onun gibi; yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir” (Sözler, s. 317)
Bu konuda geniş bilgi için Risale-i Nur külliyatından 20. Söze özellikle ikinci makamına bakılabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Müslümanlar için mal ve mülk muhafaza duası etmek küfür mü?
- Yağmursuzluk (kuraklık) nedendir? Musibetler neden Müslümanların başına gelir?
- Yağmursuzluk, Yağmur Namazı ve Duasının Vaktidir
- Yağmur duası yağmurun yağması için mi yapılır?
- Filistin için yapılan dualar neden kabul olmuyor?
- Yarına sağ çıkalım diye dua etmek gereksiz bir dua mı?
- Duanın manası ve hikmeti nedir?
- Allah kendisine sığınan kulunu yalnız bırakmaz ne demek?
- Lut kavminin helak olduğuna bilimsel delil var mı?
- Allah neden çaresiz kuluna yardım etmez?