Yasaklanan ve emredilen yedi şey nelerdir?
Değerli kardeşimiz,
Ebû Ümâre Berâ İbni Âzib (ra) şöyle dedi:
: أَمرنا رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم بِسبْعٍ : أَمرنَا بِعِيادة الْمرِيضِ ، وَاتِّبَاعِ الْجنازةِ ، وتَشْمِيتِ الْعاطِس ، وَإِبْرارِ الْمُقْسِمِ ، ونَصْرِ المظْلُومِ ، وَإِجابَةِ الدَّاعِي ، وإِفْشاءِ السَّلامِ . وَنَهانَا عَنْ خواتِيمَ أَوْ تَختُّمٍ بالذَّهبِ ، وَعنْ شُرْبٍ بالفَضَّةِ ، وعَنِ المياثِرِ الحُمْرِ ، وَعَنِ الْقَسِّيِّ ، وَعَنْ لُبْسِ الحَرِيرِ وَالإِسْتَبْرَقِ وَالدِّيبَاجِ
. متفق عليه . وفي روايةٍ : وإِنْشَادِ الضَّالةِ فِي السَّبْعِ الأُولِ .
Resûlullah (asm) bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Bize şunları emretti:
Hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak, aksırana “yerhamükellah” demek, yeminini bozmayıp yemin üzere devam etmek, zulme uğrayana yardım etmek, davet edenin dâvetine katılmak, selâmı yaygınlaştırmak.
Resûlullah bize şunları da yasakladı:
Altın yüzükler veya yüzük takmak, gümüş kaptan su içmek, ipek minder kullanmak, ipekten yapılmış elbise giymek, ince ipek giymek, kalın ipek giymek, hâlis ipek kumaştan elbise giymek. (Buhârî, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28; Müslim, Libâs 3.)
Müslim’in bir rivâyetinde: Yitiği ilan etmek, ilk yedi şey arasında sayılmıştır.
Bu hadis-i şerif, Resûlullah (asm)’in bazı sözlerini sahabenin mana ve mahiyeti ile rivayet ettiğinin de bir delilidir. Mana ile hadis rivayetinin belli bir dönemde, belli şartlarla câiz olduğunu biliyoruz.
Bu hadiste geçen ve Peygamber Efendimizin (asm) emrettiği belirtilen haklar ve vazifelerin tamamına yakını başka hadislerde de geçmmektedir. Bu rivayette anılan “Yemini bozmayıp yemin üzere devam etmek” ve “Zulme uğrayana yardım etmek” ilavelerine kısaca açıklık getireceğiz.
Bir kimse, herhangi bir sebeple yemin edebilir. Bu yemin, dinî açıdan uygun ve uyulması gereken bir yemin olabileceği gibi, hata eseri yapılmış ve bozulması icap eden bir yemin de olabilir. Yemini bozmak için dünyevî bir zararın giderilmesi veya uhrevi bir vebal korkusu olması gerekir. Bu takdirde yemini bozmanın kefareti verilir. Çünkü yemin Allah’ın adı anılarak, Allah için kesin söz vermektir. Bu sözü yerine getirmemenin meşru ve kabul edilebilir bir sebebi olmalıdır.
Yeminlerin birtakım çeşitleri ve ona göre de hükümleri vardır. Fıkıh kitapları ve ilmihallerde bunlara genişçe yer verilir. Çünkü yemin konusu, herkesin karşılaşabileceği günlük hayatın içinde bir konudur. Her Müslüman, bu gibi dini sorumluluk taşıdığı konularda yeterli bilgi sahibi olmalıdır; aksi takdirde büyük hatalara düşer. Bilgi sahibi olmanın zaruri olduğu konulardaki bilgisizlik de affedilmez. Fakat, herkes fetvâya taalluk eden her konuyu bilme imkânına sahip olamaz. Bu takdirde yapılacak iş, o konuyu bilen âlimlere, müftîlere sorup ona göre hareket etmektir.
Kefaret, yemini bozduktan sonra yerine getirilir. Çünkü kefaret tövbe demektir. Tövbe ise günahtan sonra yapılır. Yemini bozmanın kefareti, kişinin maddi gücüne göre farklılık arzeder.
* Müslim veya gayri müslim bir köle veya câriye azad etmek,
* On fakiri orta halli bir şekilde giydirmek,
* On fakiri sabah-akşam doyurmak,
* Üç gün arka arkaya oruç tutmak, cezalarını kefaret olarak sıralayabiliriz.
Mazluma, haksızlığa uğrayana yardım etmek, Müslümanların üzerine düşen önemli bir vazife olup, dinî hükmü de farz-ı kifâyedir. Zulme uğrayanın Müslüman olmasıyla gayri müslim olması arasında herhangi bir fark yoktur.
Peygamber Efendimiz’in (asm) yasakladığı şeylerin başında, altın yüzük kullanmak gelmektedir. Erkeklerin altın yüzük kullanmalarının haramlığında ümmetin âlimlerinin icmaı vardır. Kadınlar için böyle bir haramlık yoktur. Altın yüzük gibi, altın kolye, altın zincir ve altın süs eşyalarının her birini erkeklerin kullanması câiz değildir. Sıhhî bir mecburiyetten dolayı altın diş yaptırmak, vücudun herhangi bir uzvunda altın kullanmak, haramlık kapsamının dışındadır. Bunlarda bir sakınca ve yasaklık yoktur. Altın ve gümüş hilkaten para olup, biriktirilmesi ve elde tutulması değil, piyasada bulunması ve âmmenin hizmetine yönelik yatırımlara sarfedilmesi gerekir. Piyasaya arzedilmeyen altın ve gümüş, ülkenin ve toplumun zenginliğinden sayılmaz. Bir sene müddetle elde kalan altın ve gümüş için kırkda bir zekât ödenmesi farzdır. Bu altını ve gümüşü elde tutmanın bir nevi cezası sayılabilir.
Gümüş kaplar içinde yemek yenilmesi ve su içilmesi de yasaklanmıştır. Tabii ki, altın kaplar öncelikle yasaktır. Daha açık bir ifade ile altın ve gümüşten yapılmış ev eşyaları kullanılması câiz değildir.
Ancak bu kaplar, tıb alanında veya kimyevî maddeler yapımında ya da zarurî olan hallerde kullanılabilir.
Hadis-i şeriften öğrendiğimiz bir başka yasak da erkeklerin ipek giymeleridir. Burada ipeğin, kullanılması söz konusu olan tüm çeşitlerinin erkekler için haram kılındığını görüyoruz. Şu kadar var ki, haram kılınanların tamamı saf ipek çeşitleridir. İpek karışımı olan kumaşlar bu hükmün dışındadır. Kadınlar için ise altında da olduğu gibi, böyle bir yasaklama söz konusu değildir. Kadının yaşlısı, genci, evlisi, bekârı, zengini, fakiri bu konuda eşittir.
Altında olduğu gibi, zaruret bulunan hallerde erkeklerin ipek giymelerine izin verilmiştir.
Müslim’in bir rivayetinde “yitiği ilan etmek” şeklinde gelen rivayet, bulunan yitik malın kalabalık yerlerde ve herkesin duyabileceği şekilde tarifinin yapılmasıdır.
Özet olarak;
- Kişinin yaptığı yemine sadık kalması ve gereğini yerine getirmesi gerekir. Herhangi bir zaruretten dolayı yeminini bozan kimse kefaretini öder.
- Mazluma yardım farz-ı kifâyedir. Gücü yetenin zulmü önlemesi dini bir vecibedir. Mazlumun Müslüman veya gayri müslim olması arasında bir fark yoktur.
- Altın yüzük takmak veya ziynet eşyası kullanmak Müslüman erkeklere haramdır. Altın diş taktırmak veya kaplatmak haram kılınmamıştır.
- Altın ve gümüşten yapılmış ev eşyası kullanmak haramdır.
- Saf ipeğin her çeşidi Müslüman erkeklere haramdır.
- Zaruret halleri, yasakların kapsamı dışındadır.
- Peygamber Efendimiz’in (asm) de haram kılma yetkisi vardır.
- Müslümanların birbirleri üzerinde birtakım maddi ve manevi hakları vardır. Bunları yerine getirmeleri, onların Müslümanlıklarının gereğidir.
- Zayıflara ve mazlumlara yardımcı olmak farz-ı kifâyedir.
- Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. Selâm verilen tek kişi ise selâmı alması farz-ı ayn, bir cemaat ise farz-ı kifâyedir. Yani cemaatten bir veya birkaç kişinin selâmı almasıyla geri kalanların üzerinden bu farz kalkmış olur.
- Hastaları ziyaret etmek, cenazenin arkasından kabre kadar gitmek, aksırana dua etmek, yemin eden kimsenin yeminini yerine getirmesine yardımcı olmak sünnettir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 241, 848, 896)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Şafi mezhebine göre giyim-kuşam ve ziynet ile ilgili hükümler nelerdir?
- Bayram namazlarının hükmü nedir?
- İbrişim ve ipek kadınlara helal değil mi?
- Kırâet Nasıl Yapılmalıdır?
- Kur'an dinlerken, "amin" diyebilir miyiz?
- Şafi mezhebine göre cemaat ile ilgili hükümler nelerdir?
- Cenaze namazının öneminden biraz bahseder misiniz?
- Haram olduğundan şüphe edilen parayla, alınan kıyafetin giyilmesi ve namaz kılınması caiz midir?
- 40 büyük günah nedir?
- KUR`ÂN-I KERÎM`İ DİNLERKEN TESBİH ÇEKEBİLİR Mİ?