Yaş altmış olunca bahane kalmıyor mu?
- İnsan 60 yaşını geçmişse, Dünyaya geliş amacını ve sorumluluklarını anlamak yönünden mazeret beyan edemezmiş.
- Bu konuda hadis var mı; nasıl anlamalıyız?
Değerli kardeşimiz,
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Nebî (asm) şöyle buyurdu:
«أعْذَرَ اللَّهُ إلى امْرِىءٍ أخَّرَ أجلَه حتى بلَغَ سِتِّينَ سنةً »
“Allah, altmış yıl ömür verdiği kişinin mazeret gösterme imkânını ortadan kaldırmıştır.” (Buhârî, Rikak 5)
Dünyaya geliş amacını anlamak, hayatı anlamak ve sorumluluklarına sahip çıkmak için insanoğlunun bir “tecrübe zamanı”na ihtiyacı vardır. Bu zamanın âzami sınırı altmış yıldır. Daha kısa sürelerde de insan tecrübe imkânı bulur ve kendisine göre bir yaşayış tarzı benimser ve bunun hesabını vermeye de razı olur.
“Kul, kusursuz olmaz.” denilmiştir. Kusurların telafi yolları gösterilmiş, tövbe imkânının herkes için sonuna kadar açık olduğu bildirilmiştir. Yani insanoğluna yanlışlarını düzeltme yetenek ve imkânı verilmiştir. Buna yetecek kadar bir ömür de ihsan edilince, öteki dünyada artık özür beyan etme, bir kere daha hayata döndürülmeyi isteme hakkı bırakılmamış olmaktadır.
Gençlik ve acemilik yıllarının ihmalleri, hiç değilse yaşlılık döneminde telafi edilmelidir. Dünya ile ilginin zayıfladığı ihtiyarlık döneminde, hayır ve iyilikleri arttırmak, kulluk gayretlerine hız vermek ve böylece son anda olsun bir şeyler elde etmeye çalışmak, her aklı başında insanın yapması gerekli bir atılımdır. Üstelik böyle bir tavır, teşvik de edilmiştir.
Ömrün sonlarına doğru iyilikleri attırmayı tavsiye eden dinî emirler mevcuttur. Bütün bunlara rağmen kendi bildiğini okuyan, arzu ettiği gibi yaşayan ve böylece uzun bir ömrü boşa geçiren kişiler çıkarsa, artık onların ileri sürebilecekleri hiçbir mazeretleri olamaz.
Bu hadis-i şerif “Altmış yıl yaşamamış olanların ahirette mazeret ileri sürme hakları vardır.” anlamına asla gelmez. İyiyi kötüyü tecrübe edip tanıyacak kadar yaşamış olan herkes, mazeretini dünyada ileri sürecek ve kusurlarını orada telafi edecektir. Artık onlar için ahirette mazeret beyan etme imkânı yoktur. Ama nihayet 60 yıl yaşamış olan birinin hiç mi hiç böyle bir şeyi aklından geçirmemesi lazımdır.
Altmış yıl, her şeyi yerli yerine koymak için yeterli bir zaman ve imkândır; hadis-i şerif bunu vurgulamaktadır.
Öte yandan Hz. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde,
“Benim ümmetimin (ortalama) ömrü altmış-yetmiş yıl arasındadır.” (Tirmizî, Daavât 101; İbni Mâce, Zühd 27)
buyurmuştur. Yukarıya aldığımız hadis-i şerifteki altmış rakamı da bu ömür sınırının alt çizgisini ifade etmektedir.
Son anda gayrete gelmek suretiyle de olsa, kusurları dünyada iken telafi etmeye çalışmak lazımdır.
Özet olarak;
1. Kendilerine normal bir ömür verilmiş kimseler, eğer hâllerini bu süre içinde düzeltmemişlerse, Allah Teâlâ’ya karşı ileri sürebilecekleri herhangi bir mazeretleri yoktur.
2. Hayatın noksan ve eksiklerini yine hayatta ikmal etmek gerekmektedir.
3. Ömrün sonlarına doğru iyilikleri ve ibadetleri arttırma teşvikinin altında yatan amaç da geçmişteki eksiklerin bir ölçüde de olsa telafi edilmesidir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 113).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Zenginler bütün sevapları alıp götürüyorlar mı?
- Ala tenli, kel ve körün imtihanı nasıl olmuştur?
- Öldüğü hal üzere dirilmeyi nasıl anlamalıyız?
- Nasr suresi indikten sonra Peygamberimizin dua nasıldır?
- "Temizlik imanın yarısıdır..." diye başlayan hadisi açıklar mısınız?
- Mahsur kalan üç kişi nasıl kurtulmuş?
- Akıllı kimse ve aciz kimse kimlerdir?
- Camide namaz kılmanın önemi nedir?
- Cennetin kokusunu alan sahabe kimdir?
- FEN BİLİMLERİ IŞIĞINDA YARATILIŞ