Ummadığı yerden rızık vermeye vesile olan dua nedir?

Tarih: 21.12.2023 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 57)
- Bu hadisin sıhhati ve her kelimesinin açıklaması nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İstiğfar, kişinin kusurunun bağışlanmasını Allah’tan talep etmesi demektir.

Şu hâlde esas olan istiğfarda bulunmaktır, hangi dua ile istiğfar ederse etsin, günahlarına samimi olarak tövbe eden, pişman olan, kul hakkını ilgilendiriyorsa onun helalleşen, vaktinde yerine getirilmeyen namaz, oruç, zekât gibi ibadetleri kaza eden ve bir daha o günaha dönmeyen kimse bu duayı etmiş demektir.

İlgili hadis-i şerif şöyledir:

منْ لَزِم الاسْتِغْفَار، جَعَلَ اللَّه لَهُ مِنْ كُلِّ ضِيقٍ مخْرجًا، ومنْ كُلِّ هَمٍّ فَرجًا، وَرَزَقَهُ مِنْ حيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ

“Kim (günahlarının bağışlanması için) devamlı istiğfar ederse; Allah ona darlık anında bir ferahlık verir, üzüntü karşısında bir kurtuluş yolu gösterir ve ummadığı yerden de rızıklandırır.”[1]

Hadisin Sıhhati:

Hadis-i şerifin sıhhatini incelediğimizde senedinde el-Hakem b. Musab adında meçhul bir ravi olması hasebiyle alimler arasında hükmü “Zayıf” olarak nitelendirilmiştir.  

Zayıf hadis demek “kendisiyle amel edilmez” demek değil; bilakis elden geldiğince bize ulaşanlardan -ihtiyaten- istifade etmek demektir. Nitekim Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud es-Sicistani gibi hadis âlimleri, bir konuda başka bir hadis bulunmadığı takdirde zayıf hadisin, nasla düzenlenmemiş şeri ve amelî bir meselede ortaya konan kanaatlerden ve görüşlerden daha sevimli ve kuvvetli olduğunu dile getirmişlerdir.[2]

Hadisin Açıklaması:

Kim Allah’ı (c.c) daima zikreder, işlediği hata ve kusurlardan dolayı bağışlanma talebinde bulunursa; el-Gafur olana Allah Azze ve Celle, onun tüm günahlarını affeder ve sevdiği kullar zümresine ilhak eder. Böylelikle sevdiği bir kul olunca da Allah Teala, dünya ve ahiret işlerinde o salih kulun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olur. O’ndan her ne isterse, onu mutlaka verir; ne zaman sığınırsa, onu korur kollar.[3]

Nitekim Kuran-ı Hakim’de Allah Azze ve Celle konuya ilişkin şöyle buyurmaktadır:

“Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki?! Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.”[4]

“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayatı olacaktır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.”[5]

“Kim Allah’a karşı ahlaksızlıktan ve saygısızlıktan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir. Ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter. Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”[6]

İnsan ne kadar çaba sarfetse de kendi ölçüleri çerçevesinde bile ideal bir kişi olamaz. Hayatında yaratana ve yaratılmışlara karşı yanlış davranışlarda bulunmadığını kendi vicdanında kabul edecek birinin mevcudiyetini düşünmek kolay değildir.

Bu açıdan bakıldığında en büyük saygıya layık olan Allah’ın kendisine karşı işlenen hataları affetmesi kişinin hayata bağlanmasını sağlamakta, ebedî alem hususunda ümitsizliğe kapılmasını önlemekte ve onu yapıcı bir psikolojiye yükseltmektedir.

Bu konudaki ayetlerin ve hadislerin genel muhtevasından anlaşılacağı üzere affedicilik geniş kapsamlı ilahi bir vasıf olmakla birlikte, gerçekleşmesi insanda bulunması gereken bazı niteliklere bağlıdır. Bunların başında tereddütsüz iman gelir. Bu imanın vasıfları da Allah’ın anılması hâlinde kalbin korkuya yaklaşan bir saygıya bürünmesi, Allah’ın şeri ve kevni ayetlerine vakıf olunduğu oranda imanın pekişmesi, Allah’a tevekkül edilmesi, namazın kılınması ve Allah yolunda harcama yapılması gibi hususlar gelir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah'ın bizi ummadığımız yerden rızıklandırması ne demektir?

[1] Ebû Dâvûd, Hadis No: 1518; Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, H. No: 10290; İbn Mâce, H. No: 3819.
[2] bk. Ebü’l-Fazl Celâlüddîn es-Süyûtî, Tedrîbu’r-râvî, Darü’l-Yüsrâ ve Dârü’l-Minhâc, Mekke 1437, 3/81.
[3] bk. Buhârî, Hadis No: 6502.
[4] Âl-i İmrân, 3/135-136; [4] Bkz. Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Muhammed es-Sehâvî, el-Kavlü’l-bedî’, Dârü’r-Reyyân, Mekketü’l-Mükerreme t.y., s.255.
[5] Tâhâ, 20/124.
[6] bk. Talâk, 65/2-3.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun