Hüsn-i hatime ne demek?

Tarih: 21.11.2023 - 10:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hüsn-i hatime (hüsnühatime) ne demektir, bununla ilgili ayet ve hadislerde geçen dualar var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hatime, insan hayatının iman açısından iyi veya kötü bir şekilde sona ermesi anlamında bir tabirdir.

Sözlükte “tamamlamak, bitirmek, sona erdirmek” anlamına gelen hatm (hitâm) masdarından türemiş bir isim olup “son, sonuç, nihayet” demektir.

İslami gelenekle yetişen toplumlarda hatime hayatın nasıl sonuçlanacağı, son nefeste imanın korunup korunamayacağı şeklinde anlaşılmaktadır.

Dünyadan;
- imanla göç etmeye hüsn-i hatime,
- imandan yoksun olarak gitmeye de su-i hatime

denilmiştir.(1)

Kuran-ı Kerim’de hatime kelimesi geçmemekle birlikte hatimenin ifade ettiği kavram Kuran’ın muhtevasına uygun düşmektedir. Zira Kuran’ın önerdiği kurtuluş (fevz) hem dünya hem de ahiret mutluluğunu amaçlamaktadır. Bunu sağlamanın temel ilkesi de iman ve salih ameldir.

Dünya hayatını bu ilkeye uygun olarak yaşayan bir mükellefin ebedî alemde de mutlu olacağını, imanı ve amel-i salihi konu edinen birçok ayet haber vermektedir.

Ancak insan iyiliğe özendiren yetenek, imkân ve vasıtaların yanında kötülüğe sevkeden bazı faktörlerin etkilerine maruzdur. Bu sebeple yaşantısının ileriki yıllarında olumsuz faktörlerin tesiriyle manevi hayatı açısından kötü bir mecraya sürüklenebilir.

Nitekim Kuran-ı Kerîm’de, önceleri ilahi gerçeklere vakıf bir mümin iken daha sonra nefsani arzularına ve şeytana uymak suretiyle kötüler arasına karışıp cezalandırılan kişilerden bahsedildiği gibi(2), peygamberler aracılığıyla tebliğ edilen hak dini benimsedikten sonra bundan ayrılan toplumların varlığı da haber verilir.(3)

Ayrıca Hz. Yusuf’un ve Hz. Musa’ya iman eden sihirbazların Allah’tan mümin olarak ölmelerini talep ettikleri ifade edilmekte(4), müminlere de iyilerle beraber ölmeyi Allah’tan istemeleri öğütlenmektedir.(5)

Her namazda okunan Fatiha suresinin 6. ayeti müfessir Taberî’nin tercihine göre(6), “Bize doğru yolda sebat ver, ömrümüzün geri kalan kısmında da bizi o yoldan ayırma” şeklinde anlaşılmalıdır.

Hz. Peygamber (asm) Efendimizin Fatiha’sız namaz olamayacağını belirtirken(7) amaçlarından biri de her rekâtta okunan bu surenin, dünya ve ahiret mutluluğuna erdirecek hak yoldan ayrılmama şuurunu sürekli tazelemesini sağlamaktır.

Ayet-i kerimede bildirildiği üzere Yusuf aleyhisselam şöyle dua etmişti:

تَوَفَّنٖي مُسْلِماً وَاَلْحِقْنٖي بِالصَّالِحٖينَ (Allah’ım!) Canımı Müslüman olarak al ve beni salih kullarının arasına ilhak eyle!..”(8)

Allah Teala’nın aklıselim sahipleri diye övdüğü salih kullarının duası ise yine Kuran-ı Kerîm’de şöyle bildirilmektedir:

رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّـنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ …Ey Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla! Kötülüklerimizi ört! Ruhumuzu sâlihlerle birlikte al!”(9)

Ayrıca رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltip haktan çevirme.”(10)

mealindeki ayet de bu konuyla ilgilidir. Nitekim Taberi, ayetin tefsiri münasebetiyle Resul-i Ekrem’in (asm) şu duayı sık sık tekrar ettiğini kaydetmektedir:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلى دِينِكَ 

Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim gönlümü dinin üzere sabit kıl.”(11)

Hz. Peygamber’in (asm) namazlardan sonra okuduğu rivayet edilen dualardan biri şöyledir:

اللَّهُمَّ اجْعَلْ خَيْرَ عُمْرِي آخِرَهُ وَخَيْرَ عَمَلِي خَوَاتِمَهُ وَخَيْرَ أَيَّامِي يَوْمَ أَلْقَاكَ فِيهِ

Allah'ım! Senden niyazım şudur ki, ömrümün en hayırlısı son demleri, amelimin en hayırlısı bitimi, günlerimin en hayırlısı da sana kavuştuğum gün olsun.”(12)

İman üzere vefat etmekle ilgili hadislerden biri de şöyledir.

يا فُلان إذَا أَويْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَقُل : اللَّهمَّ أسْلَمْتُ نفْسي إلَيْكَ ، ووجَّهْتُ وجْهِي إِلَيْكَ ، وفَوَّضْتُ أمري إِلَيْكَ ، وألْجأْتُ ظهْرِي إلَيْكَ . رغْبَة ورهْبةً إلَيْكَ ، لا ملجَأَ ولا منْجى مِنْكَ إلاَّ إلَيْكَ ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذي أنْزَلْتَ، وبنبيِّك الَّذي أرْسلتَ ، فَإِنَّكَ إنْ مِتَّ مِنْ لَيْلَتِكَ مِتَّ عَلَى الْفِطْرَةِ ، وإنْ أصْبحْتَ أصَبْتَ خيْراً

“Ey falan! Yatağına yattığında şöyle dua et:

'Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim. (Rızanı) isteyerek, (azabından) korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.'

Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen, iman üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.”(13)

İsmail b. Muhammed el-Aclauni,

اَللّٰهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَنَا فِي اْلأُمُورِ كُلِّهَا وَأَجِرْنَا مِنْ خِزْيِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ اْلآخِرَةِ

Rabbim! Bütün işlerde akıbetimizi hayırlı kıl, bizi dünya mahcubiyetinden ve ahiret azabından koru.”

şeklindeki bir duayı Resulullah’a (asm) nisbet etmiş ve bunun hatimetü’l-hayr ile ilgili olarak nakledilen dua olduğunu söylemiştir.(14)

Benzer dua ve niyazların ashaptan itibaren birçok Müslüman tarafından yapıldığı şüphesizdir.(15)

Başta Kuran-ı Kerîm olmak üzere bütün İslamî kaynaklarda, dünya ve ahiret mutluluğu anlamındaki kurtuluş samimi imana ve elden geldikçe iyi davranışa bağlanmaktadır.

Ancak insanın başlangıçta iyi yolda bulunurken daha sonra kötülüğe yönelmesi ve bu hâliyle ebediyet âlemine intikal etmesi mümkündür.

Bunun için kişinin ümitle korku arasında olması, yani Allah’ın engin rahmetine gönül bağlamakla beraber kendini güvencede görüp fazilet kazanma ve kemalini arttırma yolunda zaaf göstermemesi gerekir.

Kötü sonuçtan korkma bu manada anlaşılmalıdır.

Kurtuluş dindarlığa, dindarlık da samimi inanç ve dürüstlüğe bağlı olduğuna göre kurtuluş için önemli olan kişinin hayatı boyunca mümin ve dürüst kalmasıdır.

Son nefeste, ömür boyu izlenen yolun dışında lehte veya aleyhte beklenmedik gelişmelerin olması ve mesela söylendiği üzere şeytanın hile ve kurnazlığıyla imanın elden gitmesi düşünülemez.

Dindarlık bir hayat tarzıdır ve insanlar yaşadıkları hayata göre son nefeslerini verirler.

Kaynaklar:

1) Gazalî, İḥya, IV, 7-9, 173-180.
2) bk. el-A‘râf 7/175-176; el-Kasas 28/76-82.
3) meselâ bk. Bakara 2/213; Yûnus 10/19; Fâtır 35/42.
4) Arâf 7/126; Yûsuf 12/101.
5) Âl-i İmrân 3/193.
6) Câmiʿu’l-beyân, I, 55-57.
7) Müsned, II, 241, 278; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 11; Tirmizî, “Mevâḳītü’ṣ-ṣalât”, 116.
8) Yusuf, 101.
9) Al-i İmran, 193.
10) Al-i İmrân, 8.
11) Câmiʿu’l-beyân, III, 125-126; krş. Müsned, IV, 182, 418; İbn Mâce, “Duaʾ”, 2; Tirmizî, “Ḳader”, 7.
12) Nevevî, el-Eẕkâr, s. 69; Heysemî, Mecmaʿu’z-zevaid, X, 110.
13) Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58:
14) Keşfü’l-ḫafâʾ, I, 180.
15) Bazı örnekleri için bk. Makrîzî, Ḥuṣûlü’l-inʿâm ve’l-meyr bi-suʾâli ḫâtimeti’l-ḫayr, Nuruosmaniye Ktp., nr. 4937, vr. 348b-354a-b.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun