İman üzere ölmemiz için önerilen bir dua var mıdır?

Tarih: 06.02.2021 - 12:59 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Birbirinden bağımsız birkaç sorum olacaktı.
1) Peygamberimiz (s.a.v.) sadece vahiy ile mi bir şeyi haram kılma yetkisine sahiptir? Yoksa içtihat ederek de bir şeyi haram kılabilir mi?
2) Ruh'un ebedi hayat sahibi olduğunu okudum. O zaman ruh fani değildir diyebilir miyiz? Beka Allah'ın zati bir sıfatı olmasına rağmen başka mahlukatlar nasıl ebedi olabilir? Allah'ın (c.c) zati sıfatları sadece Allah’ta olmaz mı?
3) İnen ilk ayetler Alak suresinden midir? Yoksa bu hususta ihtilaf var mıdır? İlk inen ayetin ne olduğu tam olarak bilinmiyor diye bir şey işittim, bu doğru mu?
4) İman üzere ölebilmemiz için peygamberimizin (s.a.v.) veya evliyadan bir zatın okumamızı tavsiye ettiği bir dua var mıdır? Evliyadan bir zatın İman üzere ölebilmemiz için tavsiye ettiği bir dua olduğunu işittim. Böyle bir dua biliyorsanız paylaşır mısınız?
5) Ne yazık ki günümüzde çok sayıda bidat bulunmaktadır. Bu zamanda dalalete düşmeyerek Ehli sünnet çerçevesinde kalabilmemiz için, Ehli sünnet itikadını doğru öğrenebilmemiz için önerdiğiniz bir kitap var mıdır? (İtikaten Maturidi, amelen Hanefiyim, İlmihal okudum. Onun dışında önerirseniz mutlu olurum)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soru 1:
Peygamberimiz (s.a.v.) sadece vahiy ile mi bir şeyi haram kılma yetkisine sahiptir? Yoksa içtihat ederek de bir şeyi haram kılabilir mi?

Cevap 1:

Peygamberimiz (asm) içtihad ederek de bir şeyi haram kılabilir.

 Bu konuda bize ışık tutan iki ayetin meali şöyledir:

“Onlar ki, ellerindeki Tevrat ve İncil’de yazılı bulunan o elçiye, o ümmi peygambere uyarlar. O ki kendilerine iyiliği emreder, onları kötülükten men eder; onlara temiz ve hoş şeyleri helal, pis ve çirkin şeyleri haram kılar…” (Araf, 7/157)

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, ezilip büzülüp kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe, 9/29)

Bu ayetlerde Peygamberimiz (asm)'in haram kılma yetkisi açıkça görülmektedir.

İkinci ayette "Allah’ın haram kıldığı..." denildikten sonra, Resulünün haram kıldığı da ayrıca belirtilmiştir. Bu nedenle her ikisini de sadece Allah’ın haram kıldığı ayetler olarak sınırlamak yanlış olur. Allah’ın haram kılması ayetlerle olduğuna göre, Resulünün haram kılması bundan ayrı olmalıdır. Ancak Resulünün haram kılması da Allah’ın izni iledir.

Konumuzla ilgili bir hadis-i şerifin manası şöyledir:

"Bana, Kur'an-ı Kerim ve onun bir misli (hüccet olmada eş değer bir benzeri) daha verilmiştir. Karnı tok vaziyette koltuğunda oturarak, 'Sadece şu Kur'an'a sarılınız; içinde helal olarak gördüğünüz şeyleri helal sayın, haram olarak gördüğünüzü de haram kabul edin.' diyecek bazı kimselerin gelmesi yakınlaşmıştır. Şüphesiz Allah Resulünün haram kıldığı şey, Allah’ın haram kılması demektir." (Müsned, 4/130-133, Tirmizi, İlm, 2660 nolu hadis.)

Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri de bize ışık tutmaktadır:

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hem beşerdir, beşeriyet itibariyle beşer gibi muamele eder; hem Resuldür, risalet itibariyle Cenab-ı Hakk'ın tercümanıdır, elçisidir. Risaleti, vahye istinad eder. Vahiy iki kısımdır:

"Biri: Vahy-i sarihîdir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm onda sırf bir tercümandır, mübelliğidir, müdahalesi yoktur. Kur'an ve bazı ehadîs-i kudsiye gibi..."

"İkinci Kısım: Vahy-i zımnîdir. Şu kısmın mücmel ve hülâsası, vahye ve ilhama istinad eder; fakat tafsilâtı ve tasviratı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma aittir. O vahiyden gelen mücmel hâdiseyi tafsil ve tasvirde, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm bazen yine ilhama ya vahye istinad edip beyan eder veyahut kendi ferasetiyle beyan eder. Ve kendi içtihadıyla yaptığı tafsilât ve tasviratı ya vazife-i risalet noktasında ulvî kuvve-i kudsiye ile beyan eder veyahut örf ve âdet ve efkâr-ı âmme seviyesine göre, beşeriyeti noktasında beyan eder.” (bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, s. 93)

Soru 2:
Ruh'un ebedi hayat sahibi olduğunu okudum. O zaman ruh fani değildir diye bilir miyiz? Beka Allah'ın Zati bir sıfatı olmasına rağmen başka mahlukatlar nasıl ebedi olabilir? Allah'ın (c.c) zati sıfatları sadece Allah’ta olmaz mı?

Cevap 2:

Allah’ın “vücud, hayat, beka” gibi zati sıfatları -örneğin- insanda da tecelli etmiştir. Allah’ın varlığı gibi, hayatı da baki olması da zatındandır, kendindendir. Ancak insanda var olan bu özellikler, insanın kendinden değil, Allah’ın o güzel isimlerinin tecellisi iledir.

Örneğin, Allah’ın vücudu / varlığı bağımsız olarak hiçbir şeye muhtaç olmadan ezelden beri vardır, ebeden de var olacaktır. İnsanın vücudu ise, Allah’ın icad etmesiyle meydana gelmiştir. Yani, insanın varlığı ancak Allah’ın yaratmasıyla mümkündür ve ahiretin ebedi alemlerinde ebediyen var etmesiyle varlığını devam ettirecektir.

Bunun gibi Allah kendi zatıyla bakidir. İnsan ise Allah’ın ibka etmesiyle yani o varlığı sürekli var etmesiyle ancak beka bulur.

Demek ki Allah’ın sıfatları bağımsız olup hiçbir şeye muhtaç olmadan ezelden beri vardır ve ebeden var olacaktır. Fakat insanın benzer sıfatları ise, ancak Allah’ın yaratmasına bağlı olarak var olabilir.

Görüldüğü gibi, ikisi arasında yerden göğe fark vardır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Ahirette insanların ebedi olarak yaşaması, yalnız Allah Teala'nın ...

Soru 3:
İnen ilk ayetler Alak suresinden midir? Yoksa bu hususta ihtilaf var mıdır? İlk inen ayetin ne olduğu tam olarak bilinmiyor diye bir şey işittim, bu doğru mu?

Cevap 3:

Hadis, tefsir ve siyer kaynakları Kur'an’ın ilk indirilen vahyinin hangisi olduğuna dair üç rivayet aktarmışlardır.

- İlk rivayete göre Kur'an’ın ilk inen vahyi Alak suresinin ilk beş ayetidir. İlk inen ayetlerin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğu, alimlerin cumhurunun görüşüdür.

- İkinci rivayete göre Kur'an’ın ilk inen vahyi Müddessir sûresinin ilk beş ayetidir.

- Son rivayete göre Fatiha suresi Kur'an’ın ilk indirilen vahyidir.

Alimlerin büyük çoğunluğuna göre Alak suresinin ilgili ayetleri ilk sırada ve Müddessir suresinin ilgili ayetleri ikinci sırada olmalıdır. Fatiha suresi ise bir bütün olarak inen ilk sure olmalıdır. 

Hz. Aişe’den gelen rivayete göre Efendimiz (asm) (bir hadisin devamında) şöyle buyurmuştur: 

“Cebrail beni aldı, kucakladı ve çok şiddetli bir şekilde sıktı. Sonra serbest bıraktı ve bu olay üç kez tekrar etti. Sonra melek 'ikra bismi rabbike.. ilh.' Alak surenin başından başlayarak ilk beş ayeti okudu.” (Buhârî, Bedu’l-Vahy 3, Tefsir 1; Müslim, İman 252)

Soru 4:
İman üzere ölebilmemiz için Peygamberimizin (s.a.v.) veya evliyadan bir zatın okumamızı tavsiye ettiği bir dua var mıdır? Evliyadan bir zatın İman üzere ölebilmemiz için tavsiye ettiği bir dua olduğunu işittim. Böyle bir dua biliyorsanız paylaşır mısınız?

Cevap 4:

İman üzere vefat etmek için elbette dilimize dua etmeliyiz, ancak ruhumuzla, bedenimizle, hal ve hareketlerimizle, bütün maddi ve manevi azalarımızla da dua etmeliyiz. Bunun yolu da Kuran ve Sünnete uygun tam bir mümin ve Müslüman olmaktır. Yoksa helal haram demeden yaşayıp, sadece iman üzere vefat etme duasıyla kurtulmayı düşünmek, kişinin kendisini aldatmasıdır. Elbette bu duanın sevabını alır ve sadece bu duayı yaptığı için iman ile öleceğine güvenmek kulluğa yakışmaz.

İman üzere vefat etmekle ilgili hadislerden biri şöyledir.

يا فُلان إذَا أَويْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَقُل : اللَّهمَّ أسْلَمْتُ نفْسي إلَيْكَ ، ووجَّهْتُ وجْهِي إِلَيْكَ ، وفَوَّضْتُ أمري إِلَيْكَ ، وألْجأْتُ ظهْرِي إلَيْكَ . رغْبَة ورهْبةً إلَيْكَ ، لا ملجَأَ ولا منْجى مِنْكَ إلاَّ إلَيْكَ ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذي أنْزَلْتَ، وبنبيِّك الَّذي أرْسلتَ ، فَإِنَّكَ إنْ مِتَّ مِنْ لَيْلَتِكَ مِتَّ عَلَى الْفِطْرَةِ ، وإنْ أصْبحْتَ أصَبْتَ خيْراً

“Ey falan! Yatağına yattığında şöyle dua et:

'Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim. (Rızânı) isteyerek, (azâbından) korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.'

Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen, iman üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.”   (Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58)

Başka bir rivayet de şöyledir:

“Yatağına yatacağın zaman, namaz kılmak için abdest alıyor gibi abdest al, sonra sağ tarafına yat ve -yukarıdaki duayı aynen zikrederek- böyle dua et!” Sonra da şunu ilâve etti:

“En son sözün bu dua olsun!” (Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58)

Bir insanın yaşantısı, onun inancını, amelini ve şahsiyetini gösteren bir ayna gibidir. Tanımadığımız bir insanla biraz konuştuktan, beraber yolculuk ettikten veya bir alışverişte bulunduktan sonra, onun hakkında belli bir hükme varırız; iyi veya kötü adam deriz.

Fakat bir insanın hem iyi taraflarını hem kötü taraflarını biliyorsak, onun hakkında karar verme hususunda da ölçümüz bellidir: İyi yönleri kötü yönlerinden fazla ise iyi; kötü yönleri iyi yönlerinden fazla ise kötüdür. Başka bir ifade ile, bir insanın iyilik ve kötülüğü Allah’a olan kulluğu ile ölçülür.

Hadis-i şerifte bu gerçeğin altı şöyle çizilmiştir: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” (bk. Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332, 7/375, 8/431)

Kur'an-ı Kerîm’de;
- Önceleri ilahi gerçeklere vakıf bir mümin iken daha sonra nefsani arzularına ve şeytana uymak suretiyle kötüler arasına karışıp cezalandırılan kişilerden bahsedildiği gibi (bk. Araf 7/175-176; Kasas 28/76-82)
- Hz. Yusuf’un ve Hz. Musa’ya iman eden sihirbazların, Allah’tan mümin olarak ölmelerini talep ettikleri ifade edilmekte (Araf 7/126; Yusuf 12/101),
- Müminlere de iyilerle beraber ölmeyi Allah’tan istemeleri öğütlenmektedir (Âl-i İmran 3/193)

Ayrıca Al-i İmran suresinde (3/8) yer alan, “Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltip haktan çevirme.” mealindeki ayet de bu konuyla ilgilidir.

Nitekim Taberi, ayetin tefsiri münasebetiyle Resul-i Ekrem’in şu duayı sık sık tekrar ettiğini kaydetmektedir:

“Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim gönlümü dinin üzere sabit kıl” (Camiʿu’l-beyan, ilgili ayetin tefsiri; krş. Müsned, 4/182, 418; İbn Mace, Dua, 2)

Hz. Peygamber (asm) Efendimizin namazlardan sonra okuduğu rivayet edilen dualardan biri şöyledir:

“Allah'ım! Senden niyazım şudur ki, ömrümün en hayırlısı son demleri, amelimin en hayırlısı bitimi, günlerimin en hayırlısı da sana kavuştuğum gün olsun.” (Nevevî, s. 69; Heysemî, 10/110)

Acluni, “Rabbim! Bütün işlerde âkıbetimizi hayırlı kıl, bizi dünya mahcubiyetinden ve âhiret azabından koru.” şeklindeki bir duayı Peygamber Efendimize nispet etmiş ve bunun son nefeste imanla vefat etmeyle ilgili olarak nakledilen dua olduğunu söylemiştir. (Acluni, Keşfü’l-ḫafâʾ, I, 180)

Başta Kur'an-ı Kerîm olmak üzere bütün İslâmî kaynaklarda, dünya ve ahiret mutluluğu anlamındaki kurtuluş samimi imana ve elden geldikçe iyi davranışa bağlanmaktadır.

Ancak insanın başlangıçta iyi yolda bulunurken daha sonra kötülüğe yönelmesi ve bu haliyle ebediyet alemine intikal etmesi mümkündür. Bunun için kişinin ümitle korku arasında olması, yani Allah’ın engin rahmetine gönül bağlamakla beraber kendini güvencede görüp fazilet kazanma ve kemalini arttırma yolunda zaaf göstermemesi gerekir.  Kötü sonuçtan korkma bu manada anlaşılmalıdır.

Kurtuluş dindarlığa, dindarlık da samimi inanç ve dürüstlüğe bağlı olduğuna göre kurtuluş için önemli olan kişinin hayatı boyunca mümin ve dürüst kalmasıdır.

Son nefeste, ömür boyu izlenen yolun dışında lehte veya aleyhte beklenmedik gelişmelerin olması ve mesela söylendiği üzere şeytanın hile ve kurnazlığıyla imanın elden gitmesi düşünülemez.

Dindarlık bir hayat tarzıdır ve insanlar yaşadıkları hayata göre son nefeslerini verirler.

İlave bilgi için tıklayınız:

İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları ...

Soru 5:
Ne yazık ki günümüzde çok sayıda bidat bulunmaktadır. Bu zamanda delalete düşmeyerek Ehli sünnet çerçevesinde kalabilmemiz için, Ehli sünnet itikadını doğru öğrenebilmemiz için önerdiğiniz bir kitap var mıdır? (İtikaten Maturidi, amelen Hanefiyim, İlmihal okudum. Onun dışında önerirseniz mutlu olurum)

Cevap 5:

Ehl-i sünnete uygun olan bütün tefsirler, hadis şerhleri ve diğer İslami eserler okunabilir.

Özellikle asrımızda ortaya çıkan manevi hastalıklara reçeteler sunan ve ehl-i sünnet akidesini ders veren en güçlü eserlerden biri olan Risale-i Nur Külliyatını tavsiye deriz.

Bu eserlerle ilgili olarak “Nihayet öyle eserler vücuda geliyor ki; bu asır ve gelecek asırların bütün insanlarının imanî, İslâmî, fikrî, ruhî, kalbî, aklî ihtiyaçlarına tam cevab verecek ve kafi gelecek Kur'anî hakikatlar ihsan ediliyor.” (Tarihçe-i Hayat, s. 161) ifadesi, binlerce insanın tecrübesinin de bir sonucudur.

İlave bilgi için tıklayınız:

Müslüman akaidi ve inancı nasıl olmalıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun