Neden çalışıyoruz, çalışmasak olmaz mı?
1) Neden çalışıyoruz? Bir şeyler için hep çalışıyoruz fakat neden çalışıyoruz? Örneğin ibadetlerin ve tüm iyi amellerin hepsini Rabb'imizin rızasını kazanmak için yapıyoruz. Cennet'e gidebilmek için yapıyoruz. Peki dinimizde neden çalışıyoruz? Çalışmak farz ve geçimimizi sağlamak için çalışıyoruz fakat neden çalışıyoruz asıl amaç ne sebep ya da hikmeti ne? Ben düşündüm çok değil biraz araştırdım. Fakat neden çalışıyoruz? Neden çalışmak yerine başka bir şey değil de çalışmak? Bu konuda kafamda bir soru var cevaplarsanız sevinirim?
2) Her şey neden karşılıklı neden her şeyin bir karşılığı var?
3) Neden her şeyin bir sebebi var?
Değerli kardeşimiz,
1. Çalışmak, Allah’ın kurallarına uymak demektir. Nasıl ki, Allah’ın şeriat yasalarına uymamız gerekiyorsa ve buna uymak bir ibadet ise, yine Allah’ın evrende koyduğu yasalarına da uymamamız gerekiyor ve bu bilinçle uyarsan bu da birer ibadet oluyor.
2. Esasen her şeyin bir karşılığı olması kuralı her şeyde geçerli değildir, bunun insanlar arasında bile sayısız istisnaları vardır. Örneğin Kuran’da sahabilerin bir özelliği olarak zikredilen isar hasleti, kendisi ona muhtaç olsa bile başkasını kendine tercih etme meziyeti vardır.
Bunun gibi hiçbir karşılık beklemeden yapılan nice iyilikler, faziletler, meziyetler… vardır.
Ayrıca, ibadetler de esasen cennete girmek veya cehennemden kurtulmak için değildir. Onlar birer teşvik edici olabilir. Esas sebep Allah’ın emri olması ve onun rızasına vesile kılınmasıdır.
Allah bu dünyada bize verdiği bütün nimetleri hiçbir hakkımız ve haddimiz olmadığı halde verdiği gibi, cenneti de eğer verirse, hak ettiğimizden değil yine lütfundan verecektir.
Nitekim bu dünyada gece-gündüz her dakikamızı ibadetle geçirsek bile bize verilen sadece nefe salıp verme nimetine şükretmiş olamayız. Çünkü nefes verirken konuşma imkanımız olsa bile nefes alırken konuşamayız.
Ayrıca nefes alıp vermek için bedenimizdeki trilyonlarca hücrenin, everendeki sayısız varlıkların ve evrenin tamamımın görevlerini tam olarak yapmaları gerekir.
Şimdi hangi nimete şükredebiliriz hakkıyla?
Demek ki, Allah karşılıksız verir.
Onun gerçek kulları da karşılık beklemeden iyilik yaparlar.
3. Allah her şeyi bir sebebe bağlamış. Ancak bütün sebeplerin başı ve Müsebbibü’l-esbab yalnız Allah’tır. Sebepleri de neticeleri de yaratan odur.
Bununla beraber hayat, nur, rahmet gibi hiçbir sebebe bağlı olmayan sebepsiz yaratılan nimetler de vardır.
Allah’ın sebepleri yaratmasının hikmetiyle ilgili cevabımızın sonunda bulunan linke tıklamanızı rica ederiz.
Çalışma konusunun detayına gelince:
İslam dininin temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim, insanlara dünya ve ahiretin huzur ve saadetinin yolunu göstermektedir. Her iki tarafta da arzu edilen bu huzuru yakalamak için, mutlaka hem dünya hem ahiret için çalışmak gerekir. Çalışmadan, emek ve çaba sarf edilmeden dünya hayatı kazanılmadığı gibi, ahiret hayatı da kazanılamaz.
Çalışmak, Kuran’ın evrensel prensiplerinden biridir ve aynı zamanda Allah’ın bir kanunudur. Kainatta bulunan her şey bu kanuna boyun eğer. Her zerrenin varlığı çalışmaya, hareket etmeye bağlı bulunmaktadır. Her varlık, hayatını devam ettirebilmek için devamlı bir çalışmanın içindedir. Gezegenler, güneş sistemindeki hareketlerine devam etmeselerdi, âlemin düzeni alt üst olurdu. Eğer kalbimiz çalışmazsa, hayatımız sona erer.
Kısacası âlemdeki her şey, sürekli bir çalışma ve dinamizm / hareketlilik halindedir.
İslam dinine göre çalışmak; izzet, şeref ve itibar vesilesidir. Çünkü Yüce Allah, “Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık.” (Enbiya 21/8) diyerek, insanların kendi hayatlarını devam ettirebilmeleri için mutlaka çalışmalarının gerektiğine işaret etmektedir.
Başka bir ayette de insanların çalışmalarının gerektiğini, emeklerinin boşa gitmeyeceğini ve mutlaka bir gün emeklerinin karşılığını bulacaklarını haber vermektedir:
“İnsan için, ancak çalıştığı vardır. Muhakkak ki onun çalışması, ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı, kendisine tastamam verilecektir.” (Necm, 53/39-41)
Konu ile ilgili bilgi veren başka bir ayetin meali şöyledir:
“Muhakkak ki Karun, Musa’nın halkındandı. Ancak o, kendisine bir topluluğun anahtarlarını taşımakta zorluk çektikleri hazineleri verdiğimiz için, onlara karşı azgınlaşmıştı. Bu yüzden halkı ona, ‘Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez. Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını / nasibini unutma. Allah’ın sana nasıl iyilikte bulundu ise, sen de iyilikte bulun ve sakın yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.’ demişti.” (Kasas 28/76, 77)
Bu ve benzeri ayetlerde insanın ancak çalışarak ilerleyebileceği, dünya ve ahiret saadetinin ancak helal ve meşru yoldan çalışmakla elde edilebileceği ifade edilmektedir.
Ayrıca bu ayetlerde, insanın kemali ve olgunluğu da başkalarının çalışmasıyla değil, ancak kendi çabalarıyla mümkün olabileceği açıklanmaktadır. İnsan ancak çalışarak Allah’ın kendisi için yarattığı nimetleri elde edebilir. Allah, bu ayetlerde bu sonucu tekeffül etmektedir.
Nitekim Hz. Muhammed (asm) de bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“Hiç kimse, kendi el emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın peygamberi Hz. Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buharî, Büyû’, 15)
Çalışmanın önemini dile getiren diğer hadislerden bazıları da şöyledir:
“İnsanın kazandıklarının en hayırlısı, çalışıp kazanarak elde ettikleridir.” (İbn Hanbel, II, 354, 357).
“Ücretle çalışan işçinin teri kurumadan ücretini veriniz.” (İbn Mace, rühûn, 4)
“Kişi, kendi elinin emeğinden daha helal ve temiz bir kazanç elde etmemiştir.” (Ebû Dâvûd, büyû’, 79; Tirmizi, ahkâm, 22; İbn Mâce, ticaret, 1)
“Dünyasını ahireti için ve ahiretini dünyası için terk eden kişi, sizin hayırlınız değildir. Ancak ikisinden de nasibini alan kişi, hayırlı olan kişidir. Şunu kesin olarak bilin ki dünya, ahiret için bir vasıtadır. İnsanlara yük olmayın.” (el-Menâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Camii’s-Sağîr, V, 364, hadis no: 5794.)
Hz. Muhammed (asm) Efendimiz bu hadiste hem dünya hem de ahiret için çalışmanın, ikisi arasında dengeyi sağlamanın, dünya imkânlarını ahiret hazırlığı için malzeme olarak kullanmanın gerektiğini beyan etmiştir.
Ayrıca bu hadisin sonunda, “İnsanlara yük olmayın.” cümlesi yer almaktadır. İhtiyaçlarını temin etmek için çalışmayan kişiler, başkalarına el açıp dilenirler ve bu şekilde başkalarına yük olurlar. Tembelliğin neticesinde böyle bir duruma düşmek, insanlar için utanç verici bir olaydır.
Hz. Muhammed (asm), bu açıklamalarında insanlara toplumda utanç verici duruma düşmemeleri hususunda uyarıda bulunmuştur.
İnsanlık tarihi boyunca insanları Allah’ın yoluna davet eden, bu konuda tebliğ görevlerini yerine getiren peygamberler, aynı zamanda dünya hayatındaki geçimlerini kazanmak için sürekli bir şekilde çalışma gayret ve çabası içerisinde bulunmuşlardır. Hatta geçimlerini temin hususunda birçok peygamberin belli mesleklerin piri olacak kadar hayatı kazanmada öncü oldukları da bilinmektedir.
Hz. Âdem (a.s.) hem çiftçilik hem de dokumacılık,
Hz. İdris (a.s.) terzilik,
Hz. Nuh (a.s.) ve Hz. Zekeriya (a.s.) marangozluk,
Hz. İbrahim (a.s.) çiftçilik ve dokumacılık,
Hz. Davud (a.s.) demircilik,
Hz. Hud (a.s.) ve Hz. Salih (a.s.) ticaret,
Hz. Eyyüb (a.s.) çiftçilik,
Hz Musa (a.s.) ve Hz. Şuayb (a.s.) çobanlık
yapmışlar.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) de gençliğinde çobanlık ve ticaret yapmıştır.
Hz. Muhammed (asm), “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bütün kişiler, çobanlık yapmışlardır.” demiş. Bunun üzerine ashabı, “Sen de mi ya Rasullah?” diye sorunca, “Ben de. Ben, Mekke ehline Kararit denilen yerde çobanlı yapardım.” demiştir. (İbn Mâce, ticaret, 5)
Çalışmak her şerefin temeli, her başarının anahtarıdır.
Çalışmak olmasaydı, insanlık bugünkü bilimsel ve teknik ilerlemeleri sağlayamaz, ilkel bir hayatı sürdürmekten kurtulamazdı. İnsanlar, çalışmaları sayesinde huzurlu ve rahat bir hayatı yaşarlar. Çalışmanın sayesinde boş vakit değerlendirilir, servetler bereketlenir, gelir artar.
İnsanlar, dünya hayatındaki çalışmaların sayesinde ahirette Allah’ın huzurunda kurtuluşa ererler. Zira Allah, çalışkan ve salih kullarını sever. Kuran, insanlara dünyayı imar etmeleri için çalışmayı emretmektedir. Gayretli bir şekilde çalışmak, rızık elde etmenin ve dünya geçimini temin etmenin esası saymaktadır. İnsan, hiç çalışmadan rızkını elde edemez. Rızık, ciddi bir çaba ve uğraşının neticesinde kazanılır.
Bu çaba, insan hayatının çeşitli sahalarında gösterilir.
İnsan; ya tarım, ticaret, sanayi, işçilik ve benzeri beden ve adale gücü gerektiren bir iş alanında veya doktor, öğretmen, mütercim, avukat, mühendis, memur ve benzeri bilgi ve düşünce alanında çalışarak rızkını elde eder.
Allah, “Yeryüzünü size boyun eğdiren o’dur. Şu halde yerin sırtlarında dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş, ancak onadır.” (Mülk 67/15) diyerek, yeryüzünün rızık talebi için insanın emrine verildiğini hatırlatmaktadır.
Hatta başka bir ayette, “Gökte rızkınız ve size vaat olunan şeyler vardır.” (Zariyat 51/22) denilmekte ve insanın dikkati gökleri araştırmaya çekilmektedir. Bu tür iş ve çalışmaların tümü, hayatın tabi ve zaruri ihtiyaçlarından sayılır. Bunlar dünyanın ayakta durması, hayatın ıslah edilmesi, bilim ve teknikte, medeniyette ilerleme ve gelişme sağlanması, toplumların hür, müreffeh ve rahat yaşaması için mutlaka gerekli olan görevlerdir.
“Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak ki Allah, hainlikte ileri giden günahkârları sevmez.” (Nisa 4/107)
Hakkın rızası için çalışmak, bir tür ibadettir, kutsal bir görevdir.
Çalışmadan başkalarına yük olmanın İslâm inanç ve ahlakı ile bağdaşır yönü yoktur. Çünkü bu tür bir yaşayış asalaklıktır, başkasının sırtından geçinmektir. Çalışmanın çeşitli yolları vardır. Kimi ilim, kimi sanat, kimi ziraat ve kimi de işçi olarak çalışır. İşin ayıp olanı yoktur. Tembellik yapıp başkasının sırtından geçinmektir asıl ayıp olan. Okuyanlar, çalışanlar, daima güçlü olur ve dünyayı idare ederler. Okumayanlar ve çalışmayanlar, başkalarının egemenlikleri altında sürünürler.
Kuran’ın, diğer kutsal kitapların, sünnetin ve tüm peygamberlerin işaret ettiğine göre; çalışmak, güçlü olmak, güç ve imkânı, hiçbir surette ayırım yapmadan tüm insanlar için hak ve adaletin egemenliği için çalışmak gerekir. Yalnız İslâm âlemi değil tüm insanlık çalışacak, okuyacak, güçlenecek ve elde ettiği gücü, tüm insanların maddi ve manevi özgürlükleri / eşitlikleri / hak ve adaletleri için çaba sarf edecek insanları beklemektedir.
Okuyun, okuyun, okuyun! Çalışın, çalışın, çalışın! O zaman güçlenir, kendinize güvenir ve yüce bir şahsiyet kazanırsınız.
Okumak, çalışmak ve dünya ile ahiretin huzur ve saadetini kazanmak dileği ile! (Prof. Dr. Nurettin Turgay, Kuran ve Çalışma, Akademik Akıl, Kasım 24, 2020)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Sebeplerin yaratılışta tesiri var mı?
- Müslümanların, İslam ülkelerinin geri kalmasının sebepleri nedir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Marifetname'de "Rıza, kişinin aklının alacağı tedbirlerden kurtulmasıdır. Allah'ın irade ihtiyarına tabi olmaktır." diyor. Bu sözü nasıl anlamalıyız?
- "Dünya için ahireti, ahiret için dünyayı terk eden sizin hayırlınız değildir. İnsanlara yük olmayınız." sözü hadis midir?
- Tembellik ve ataletin nedeni nedir?
- Kim amelini insanlara işittirirse…
- Sevap kazanma, salih amel adına diğer insanlarla yarışmak doğru mudur?
- Kim dünyadan kaçarsa dünya ona koşar sözü hadis mi?
- Allah, dünyayı isteyene dünyayı, ahireti isteyene ahireti verir, sözünü açıklar mısınız?
- ÇALIŞMAK
- Peygamberler nasıl seçilir?
- Allah Müslümanları Kabe'ye ve camiye istemiyorsa önceden niye istiyordu?