Bu kavgalar ne zaman dinecek?

 Bu kavgalar ne zaman dinecek?
Tarih: 12.01.2019 - 21:15 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​Ben artık bu ümmettenim diyenlerin kavgalarından çok yoruldum. Tekfirciler oy verenleri tekfir ediyor. Herkes kendi yolunu doğru bellemiş.
- Ben demiyorum ki yanlışa yanlış demeyelim; ama neden yanlışlar yanlışlığı seçiyor?
- Bir fasık ve bidatçı damgası vuruluyor bazen; haklı veya haksızken.
- Tekfirciler çok tutkun, ehli sünnetiz diyenler de. Bölünüp duruyoruz. Hatta oy vermek şirktir diyen kadar vermemek vebaldir diyen de var? Sahi nedir bunun sonu?
- Ayrı görüşler, ayrı fikirler. Biz hesap günü nasıl hesap vereceğiz sahi! Ne yolu tutmaya karar versen bir reddiye çıkıyor karşına…

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cenab-ı Hak buyurmuş;

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın!..” (Al-i İmran, 3/103)

Cenab-ı Hakk’ın da insana imtihan olmak için musallat ettiği şeytan da demiş ki:

“Öyle ise beni azdırmandan dolayı ben de mutlaka onları saptırmak için, senin dosdoğru yoluna oturacağım! Sonra elbette onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükredici kimseler bulmayacaksın!” (Araf, 7/16-17)

“Onların, aralarını bozmak ister. Şüphesiz şeytan, insana apaçık bir düşmandır…” (İsra, 17/53)

İşte şeytan ve bilerek veya bilmeyerek şeytana hizmet eden, kafir olsun, münafık olsun, müşrik olsun ve hatta gaflet içindeki Müslüman olsun, vahyin değil de, nefsinin emrine verdiği aklıyla hareket etmeye başlayınca, “egolar” ön plana çıkıyor ve sen ben kavgası başlıyor.

Oysa matematikten de biliriz ki üç tane “bir” üç eder. Ama üç tane “biri” yan yana yazarsak “yüz on bir” eder; kısaca birlikten logaritmik olarak artan bir kuvvet ortaya çıkar. Bunun için Allah müminlere ayrılmayın diyor ve bunun için de şeytan ve onun hizmetindeki İslam düşmanları müminleri ayırmaya çalışıyor.

Şimdi bunu iki yönüyle ele alalım.

Evvela niçin böyle olduk?

Tarihe de baktığımızda fitne ve fesat oldukça ve Müslümanlar da tabiri caizse oltaya geldikçe bu böyle olmuş, oluyor ve olacaktır. Kur'an mealen buyurmuş:

“...Fitne öldürmekten daha kötüdür…” (Bakara, 2/191)

Hadi kafirleri, müşrikleri, münafıkları anladık, onlar işlerini yapıyorlar da Müslümanlara ne oluyor diyorsunuz sualinizde haklı olarak. Onlar niçin parçalanıyor da her kafadan bir ses çıkıyor ve sonra bu sesler tartışmaya hatta kavgaya kadar gidiyor diyorsunuz…

İşte Kur'an ve sünnetten yani “gerçek İslam’dan” İslam toplumu saptıkça batağa batmış, fitnenin içinde bulmuş kendini. Bir türlü silkelenip kendine gelememiş.

Ne zaman ki kendine gelmiş ve İslam’ı her şeyin üstüne çıkarmış; Endülüsü, Abbasiyi, Selçukluyu ve Osmanlıyı kurmuş.

Ne zaman ki kendini kaybetmişse de battıkça batmış; Adetullah böyle! Allah’ın kurallarına münasip hareket edenler, O’ndan da destek görmüş ve hep galip gelmişlerdir.

“Böylece kim Allah’ı, peygamberini ve iman edenleri dost edinirse, artık şüphesiz ki galip gelecek olanlar, ancak Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide, 5/56)

Kim de maddi-manevi çıkar çatışması içine girmişse, Allah yolunda cihaddan, Allah’ın dinini tebliğ etmekten, Allah’ın dinini O’nun istediği gibi yaşamaktan yüz çevirdiyse de sonu hep hüsran olmuş.

“Bu azab şundandır: Kendilerinde bulunanı, iyi hallerini değiştirmedikçe, muhakkak ki Allah, bir kavme nimet olarak ihsan buyurduğunu değiştirici olmaz ve şüphesiz Allah, Semî‘dir, Alîm’dir.” (Enfal, 8/53)

Tarikatler, cemaatler, evliyalar, dervişler... Esasen hepsinin amacı bir, kıbleleri bir, iman ettikleri Allah bir, peygamberleri bir.

Beş vakit namaz, zekat, oruç, hac, ana-babaya hürmet, insanlara sevgi saygı, hoşgörü, vs... hepsine farz!

İçki, kumar, faiz, Allah adına kesilmeyen etler, zina, hırsızlık, yalan, vs… hepsine haram!

Ne kaldı geriye? Belki yüzde 1-2’lik işin teferruat kısmı.

Bu arada elbette, sureti haktan görünüp, dünyalık menfaat peşinde koşan sözde cemaat, tarikat, meslek ve meşrepleri ve benzerlerini konumuz dışı bırakıyoruz, onlar zaten İslami değil.

İşte bu yok mesabesindeki farklılıkları şeytan çok iyi kullanıyor ve buradan fitne veriyor ve belki yüzde doksan dokuzu bir olan insanları birbirine düşürüyor. Oysa keşke bu basit farklılıkları farklılık olarak değil de, zenginlik olarak görebilse Müslümanlar.

İşte burada, dünya Müslümanlarını birleştiren, “yaptırım gücü de olan”, fetva makamı bir hilafetin bütün bu iyi ve kötü niyetli oluşumların üstünde var olması elzemdir; iyi oluşumları destekleyecek ve yol gösterecek, farklılıkları da gerçek zenginliğe dönüştürecek, kötü niyetli olanları da derhal bertaraf edecek.

İşte bu yüzden küffar İslam hilafetini 95 sene evvel kaldırmıştır. Dünyadaki genel kaos bundandır. Herkes, her “sözde İslam ülkesi” kendi elindeki ile güya mutludur, ama aslında sürünmekte ve kullanılmaktadırlar, çünkü halklarında basiret ve cesaret, idarecilerinde de feraset yoktur, neredeyse hepsinin imanı taklidi boyutundadır. Şu ayet bu durumu ifade eder;

“Fakat insanlar din hususunda işlerini kendi aralarında parça parça böldüler. Her kısım kendi yanında bulunan din ile memnundurlar.” (Müminun, 23/53)

Peki ne yapmamız lazım?

Görünen o ki, İslam ülkelerinin halklarının içinde bulundukları geri kalmışlık, cahillik ve eziklikten dolayı bu işte “şimdilik” ihale bizdedir!

“Şimdilik” diyoruz, çünkü biz de istikametimizi İslam’dan tekrar başka bir tarafa çevirirsek, Allah’ın dinini yüceltecek ve elbette Allah’ın kulları bitmeyecektir; Mehmet Akif’in de dediği gibi bir Japonya’nın veya şimdiki kuzey Avrupa ülkelerinin “Tevhid” inancı dışındaki neredeyse her hallerinin İslamiyete birebir uygun olduğunu müşahede etmek pek te zor olmasa gerek.

Yani “şimdilik” görünen ihale bizde.

Biz şu an İslam aleminin kalbi mesabesindeyiz. Kalpte sorunu olan hastanın evvela kalbi ile ilgilenilir, diğer uzuvlardaki şikayetler ikinci plandadır, önce kendimizi düzelteceğiz. İlk iş dinimizi doğru öğrenmek.

Peki ama nereden?

Aile bilmiyor, okul ve eğitim sistemi kifayetsiz, çevre bilgisiz, etraf tehlikeli ve kafa karıştırıcı.

Bizim çok şükür bir Diyanetimiz var. Diyanet’in çok güzel tefsirleri var, çok güzel ilmihalleri var, çok güzel hadis ve siyer kitapları var. İslam’ı öğrenmeye ve yaşamaya işte buradan başlamalıyız.

Sonra gene Diyanetimizin yayınladığı gelmiş, geçmiş ve günümüz alimlerinin eserleri var, onlardan istifade edebiliriz.

Bunları yaparken, namazımızı ve Allah’tan yardım talebimizi de eksiltmeyeceğiz. Biz O’nun yoluna ihlas ve samimiyetle girersek O muhakkak bizi doğru kişilerle, doğru yerlerde karşılaştıracaktır. Ve yanlış kişileri ve akımları anlama feraseti verecektir, yeter ki temelimiz sağlam olsun, baştan iman, İslam’ın olmazsa olmazlarında bir aksaklık ve eksiklik göstermeyelim.

Böylece şuurlu bir toplum oluşumuz hızlanacak, nesiller iman hakikatlerini bilerek, Allah sevgisi ve korkusuyla yetişecek, Allah’ın da yardımı üzerimizden eksik olmayacaktır. O yardım ettikçe de İslam alemi etrafımızda toplanacak, dünya İslam birliği böyle sağlanacaktır.

Cenab-ı Hak mealen buyurur:

“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a, O’nun dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed, 47/7)

Elbette zamana ve sabra ihtiyaç var.

“Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’dan yardım isteyin! Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153)

Bize düşen şu kısacık ömrümüzde üstümüze en büyük vazife olan dinin tebliği ve İslam’ın galebesi için, makul, mantıklı ve yapıcı yaklaşımlardan başka ne ola ki?

Unutmayalım!

Bu zor günlerde İslam’ın galebesine güç vermek, çamura saplanmış arabaya destek vermek gibidir; bugünkü küçücük destek altın değerindeyse, araba yola çıktıktan sonra verilecek desteğin belki teneke kadar değeri kalmaz!

İlave bilgi için tıklayınız:

Hangi İslam doğru? Gerçek İslam hangisi?
Müslümanlar arasında barış nasıl sağlanabilir? Bunun için neler ...
Al-i İmran sûresi 103. ayeti: "Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına ...
Mezhepler dini parçalamış mıdır?
Panislamizm (İttihad-ı İslam, İslam birliği) hakkında bilgi verir misiniz ...
Seçimlerde oy kullanmanın hükmü nedir; nelere dikkat etmemiz ...
Ben oy kullanmak istemiyorum günah mıdır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun