Nahl suresi 103. ayetin açıklamasında, Peygamberimizin bir köleyi dinlediği söyleniyor?

Tarih: 16.09.2015 - 03:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu ayetin açıklamasını yaparken, Peygamberimize iftira atarlarken onu Yahudi ve Hristiyanları dinlerken gördükleri için bazı iftiralarda bulunmuşlar, diye bilgi veriliyor. (Elmalılı, ilgili ayetin tefsiri)
- Peki Peygamber Efendimizin s.a.v bunları dinlemedeki amacı neydi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Aslında Elmalılı’nın değişik tefsirlerden derlediği bu bilgilerden Hz. Peygamber (asm)'in adı geçen “adamların hepsiyle konuşurdu” anlamını çıkarmak yanlıştır. Bu konunun aslı Kur’an’da detaylı bildirilmediği ve bu sebeple de çok iyi bilinmediği için, farklı farklı adamların ismine yer verilmiştir.

Demek ki Elmalılı’da da “miş, miş”lerle ifade edilmesiyle, ilgili bilginin kesin olmadığına işaret edilmiştir.

b) Ayetin ifadesinde de bir kişiden söz edilmiştir:

“Biz onların, Peygamber hakkında: 'Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!' dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir.”

- Öyle anlaşılıyor ki, müşrikler, inkârcılıklarına bir bahane ararken, akıllarına Hz. Peygamber (asm)'in birkaç defa kendisiyle konuştuğunu gördükleri bir Hristiyan köle gelmiş ve bunun dedikodusunu yapmaya başlamışlardır.

c) Acaba dünya ve ahiretle alakalı binlerce hakikati barındıran Kur’an gibi bir kitabın birkaç dakikada veya saatte öğrenilmesi mümkün mü?

- Bütün Hristiyan ve Yahudi din adamlarına meydan okuyan Hz. Peygamber (asm)'in elindeki Kur’an’ı yalnız Ehl-i kitaptan zavallı bir köleye isnat etmek, bütün akılları hafife almak anlamına gelmez mi?

- Hz. Peygamber (asm) bir insan olarak başka bir insanla konuşamaz mı? Karşıdaki adamın konuşmalarını dinleyemez mi? Bir anda Kur’an gibi bir ilim hazinesini, bu konuşmanın ürünü olduğunu söylemek, zerre kadar aklı olan birine yakışır mı?

d) Eğer söz konusu adam bu kadar bilgiye sahip olsaydı, dünyanın en ünlü ve şöhretli ve zengin ve saygın adamı olması an meselesi iken, gelip bütün bu bilgilerini Hz. Muhammed (asm)’e vermesi ve kendisi yine demircilik yapmakla meşgul olması ne ile izah edilebilir?

e) Kur’an, onların “bir kimseden ders aldığı” yolundaki iddiayı çok veciz bir şekilde çürütmektedir:

“Andolsun ki, biz kâfirlerin ‘Bu Kur’ân’ı Muhammed’e bir insan öğretiyor.’ dediklerini biliyoruz. (Sözü/Kur’anı) kendisine nispet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu Kur’ân, apaçık bir Arapça’dır.” (Nahl, 16/103)

Arapların en meşhur söz ustaları olan edip ve şairlerine -Arapça belagat ve fesahat sanatında- meydan okuyan Kur’an gibi bir kitabı, doğru dürüst Arapçayı bile bilmeyen ve bir köle olan bir demir işçisine mal etmek, inkârcıların içine düştüğü çaresizliğin boyutunu göstermesi bakımından manidardır. (krş. Razi, Beydavi, İbn Kesir, ilgili yer)

f) “De ki: Onu/Kur’an’ı, göklerdeki ve yerdeki bütün sırları bilen Yüce Allah indirdi. O, gerçekten Gafurdur, Rahîmdir/çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.” (Furkan, 25/6) mealindeki ayette, Kur’an’daki bilgilerin yerde ve göklerde olan her şeyi bilen, ilmi her şeyi kuşatan Allah’ın bildirdiği bilgiler olduğuna vurgu yapılmıştır.

Bugün kâinatla ilgili bilimsel keşiflerin ortaya koyduğu birçok ontolojik hakikatin Kur’an’da açıkça veya işari yolla yer aldığı kabul edilmektedir. Böyle sonsuz ilmin bir tezahürü olan Kur’an bilgilerini, zavallı bir kölenin bilgisiyle karşılaştırmak ne vicdana, ne izana ve ne de irfana sığar..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun