Hz. Muhammed’in Ficar savaşına katılması ismet sıfatına aykırı değil mi?

Tarih: 26.07.2015 - 10:28 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hem de haram aylarda ve kabile savaşına katılması nasıl açıklanabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslâm'dan evvel, Cahiliye devrinde, Araplar arasında cinayetlerin, kanlı çarpışma ve şiddet olaylarının, kan davalarının ve her türlü hırsızlık ve yolsuzlukların ardı arkası kesilmiyordu. Muharrem, Receb, Zilkâde ve Zilhicce ayları öteden beri Araplarca mukaddes aylar sayılıyordu.

Bu aylarda her türlü kötülüğün işlenmesi, her türlü haksızlığın yapılması, kan dökülmesi kesinlikle yasaktı. Bunun için de "haram aylar" adıyla anılıyorlardı.

İşte Ficar Muharebeleri, bu aylardan birinde vuku bulduğu ve iki taraf arasında büyük haksızlıklar, zulümler irtikâp edildiği, kan döküldüğü için bu ismi almıştı.

Araplar arasında Ficar Muharebeleri dört kere meydana gelmişti.

Birinci Ficar Muharebesi sırasında, Hz. Muhammed (asm) henüz on yaşlarında bulunuyordu.  

Dördüncü Ficar Muharebesi Kureyş ve Kinane oğulları ile Kays-ı Aylan/Havazin kabileleri sırasında vuku bulmuş ve o sırada yaklaşık yirmi yaşlarında bulunan Peygamberimiz (asm) de bu savaşa katılmıştır.

Ukaz Panayırında yapılan Dördüncü Ficar Muharebesine Ebû Tâlip, haram ayda olduğu ve çok zulüm işleneceğini tahmin ettiği için katılmak istememişti. Ancak Kureyş Kabilesinin diğer kollarının diretmesi üzerine iştirâk etmek mecburiyetinde kaldı.

Muharebe sırasında, Ebû Tâlib'in aziz yeğeni Efendimizi bir iki defa yanına alarak götürdüğü rivâyet edilmiştir. Ancak o, sadece atılan düşman oklarını toplayıp, amcasına vermekle yetinmiştir.

Burada şunu diyebiliriz ki:

1) Hz. Muhammed (asm)’in peygamberlikten önce Ficar savaşına katılması peygamberlik için gereken İSMET sıfatıyla çelişmez. Hz. İbrahim’in yıldızlara karşı duruşu, Hz. Musa’nın bir adam öldürmesi de bu kabilden olduğu için İSMET sıfatlarına aykırı düşmemiştir.

2) Hz. Peygamber (asm) isteyerek katılmamış, sırf amcası Ebu Talib’in hatırını kırmamak için ona refakat etmiştir. Yani onun niyetinde savaşmak yoktu.

3) Hz. Muhammed (asm) bu savaşta aktif olarak savaşa katılmamış, hiçbir ok atmamış, hiç kimseyi öldürmemiştir. Bu da onun bu savaşta ne kadar gönülsüz olduğunu göstermektedir.

4) Her konuda olduğu gibi, bu konuda da KADER’in elbette bir parmağı vardır. İlahi takdir Hz. Muhammed (asm)’in bu savaş alanına iştirak etmesini ön görmüş, onu katıldığı bu savaşın sona ermesine vesile kılmış ve onun bir barış peygamberi olduğunu göstermek hikmetiyle ona  “İrhas” nevinden olan bu harika durumu da bahşetmiştir.

Bu ise -hakikat nazarında- İSMET’i dolaylı olarak pekiştiren bir husustur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun