Allah’ın subuti sıfatları zatına zaiddir, ne demektir?
- İmam Rabbani Hazretleri 266. Mektubunda Allah'ın subuti sıfatlarından bahsettikten sonra diyor ki;
"Bu sıfatları, kendinden ayrı olarak vardır. Varlıkları ilmde değildir, hariçte ve hakikatte vardırlar. Kendi var olduğu gibi, bu sıfatları da ayrıca vardır. Müslimanlardan, sıfatları inkar eden Mutezile fırkası ile kafirlerden eski felsefeciler de sıfatları nazari olarak kendinden ayrı ise de hariçte yalnız kendi vardır diyorlar. Yani nazari olarak sıfatların ayrı olduğunu inkar etmiyorlar. Mesela ilim sıfatının manası, Zât'ın manasının aynıdır demiyorlar. Yahud kudret ve irade sıfatlarının manaları birbirinin aynısıdır demiyorlar. Fakat hariçteki varlıkları aynıdır diyorlar. O halde sıfatları inkardan kurtulmak için, hariçte ayrı ayrı var olduklarına inanmak lazımdır. Nazari olarak ayrı bilmek fayda vermez."
- İzah eder misiniz?
Değerli kardeşimiz,
- İmam Rabbani ilgili bilgilere 266. Mektubunda (Mektubat, 1/243-244) yer vermiştir.
- İmam Rabbanî’nin bu görüşü Ehl-i sünnetin görüşüdür. Ehl-i sünnete göre, Allah’ın sıfatları (subuti sıfatları) Zatına zaittir.
Mutezileye göre, Allah zatıyla bilir, yapar, konuşur vs. Ehl-i sünnete göre Allah, ilim sıfatıyla bilir, kudret sıfatıyla görür, kelam sıfatıyla konuşur.
- İmam Rabbani hazretlerinin “Allah’ın sıfatları hariçte ayrıdır” şeklinde özetlenebilen hususu seslendirmesinin sebebi, Mutezile gibi düşünen fırkaların yanlışlarını ortaya koymaktır. Yoksa, onların Zat-ı Akdesten ayrı birer varlık olarak düşündüğünü düşünmüyoruz. Çünkü bu akdirde -mutezilenin dediği gibi- “teaddüd-ü kudema” lazım gelir.
- İmam Rabbani’nin bu sözlerini biraz daha açıklarsak:
Mutezile diyor ki, Allah’ın ilmi, kudreti, kelamı, iradesi ilmî mahiyetleri itibariyle farklıdır. Çünkü, iradenin özelliği, kudretin özelliğinden farklıdır. Kelam sıfatının hususiyeti, kudret sıfatının hususiyetinden farklıdır. Ancak, ilmi hüviyetleriyle ayrı olan bu sıfatların hariçteki tecellileri aynıdır. Buna göre, kudretin hariçteki tecellisi, aynı zamanda ilmin de tecellisidir, iradenin de tecellisidir. Aksi takdirde “teaddüd-ü kudema” lazım gelir.
İmam buna itiraz ediyor ve bunların tecellilerinin de hariçte farklı olduğunu ön görmektedir ki bu Ehl-i sünnetin görüşüdür. Buna göre, ilmin tecellisi, kudretin tecellisinden; iradenin tecellisi de kelamın tecellisinden ayrıdır. Bu sıfatların mefhumları farklı olduğu gibi tecellileri de farklıdır. Ancak bütün bu sıfatlar Zat-ı Akdes’e ait olması haysiyetiyle ayrı değildir. Meşhur ifadeleriyle: “Bu sıfatlar Zat-ı Akdesin ne aynısı nede gayrısıdır.” Mefhum itibariyle Zat-ı Akdesin aynısı değildir. Fakat aidiyetleri itibariyle ondan ayrı da değiller.
Mesela: “Ahmed ilim sahibidir” dediğimizde, ilim sıfatının Ahmed’in ta kendisi olduğunu; Veya, “İlim sıfatının Ahmed’den bağımsız bir özellik olduğunu” söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz; çünkü, ilim sıfatı mevsufu olan bir zatın dışında var olamaz. Keza ilim sıfatı, sahibinin kendisi de olamaz. Çünkü, Ahmed’in ilim yanında, doktorluk, mühendislik, tarihçilik vasıfları da vardır. Bunların yanında bazen hastalık ve cehalet vasıfları da olur. Bu takdirde, ilim vasfının aynı zamanda cehalet olması, sıhhat vasfı aynı zamanda hastalık vasfının aynısı olması gerekir.
Bunları Allah için söylersek, -subuti sıfatları dışında da olsa açık bir örnek olarak- Allah’ın sıfatları Zâtına zait kabul edilmediği takdirde, rahmet sıfatı, gazap sıfatının aynısı, mağfiret sıfatı, intikam sıfatının aynısı olması gerekir ki bu tamamen yanlıştır.
- İmam-ı Rabbani’nin ilgili sözleri hakkında,-Ehl-i sünnetin görüşünü nazara alarak- şunu söyleyebiliriz:
İmamın özetle söylediği: “Allah’ın subuti sıfatları zât-ı Akdes üzerine zaid olması vücûd-u hârici iledir.” şeklindeki sözlerinin anlamı şu olabilir:
Allah’ın sıfatlarının dış dünyada ayrı ayrı tecellileri, farklı farklı mâkesleri vardır. Bu tecellilerin yansıması harici varlığı olan bir âlemde söz konusudur. Yoksa, İmamın maksadı, Allah’ın vahdaniyetini ihlal edecek şekilde sıfatların bağımsız bir şekilde bir harici vücuda sahip olduğunu vurgulamak değildir. Çünkü, sıfatlar mevsufsuz olamaz. Yani sıfatlar zatın özelliğidir.
Bu açıdan bir sıfatın bağımsız bir varlığa sahip olması düşünülemez. Ancak, İmam’ın özetle söylediğini şöyle anlıyoruz ki, sıfatların dışarıdaki varlığı, yani tecellisi, farklı farklıdır. Mutezilenin tasavvurunda olduğu gibi, ilmin tecellisi, kudretin tecellisiyle anı değildir. Sem’in tecellisi Basar’ın tecellisiyle aynı değildir. Kelamın tecellisi iradenin tecellisiyle aynı değildir. Çünkü, ilim sıfatı mefhum olarak olduğu gibi, dışarıdaki varlığı/tecellisi itibariyle de farklıdır. Yani Allah ilmiyle bilir, kudretiyle yapar, iradesiyle bir tercihte bulunur..
İlave bilgi için tıklayınız:
- Cenab-ı Hakk'ın sıfatları zatının aynı mıdır, yoksa gayrı mıdır?
- Allah'ın Zati Sıfatları için, ne ayni ne de gayri sıfatları denilir mi?
- Allah'ın isimleri de zatından ayrı mıdır?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- SIFAT-I İLAHİYYE
- Sürekli mim harfi gibi olmayı duyuyoruz ya da kalb-i insanı tatmin eden mim olma sırrını yakalamaktır. Mim harfinin sırrı ne acaba?
- Allah Teala zatı ile mi görür basir sıfatıyla mı görür?
- Allah’ın Zati Sıfatları için, ne ayni ne de gayri sıfatları denilir mi?
- Yüce Rabbimiz'in kelamı, insan kelamına benzeyebilir mi?
- Teaddüd-i kudema nedir?
- Rabbimizin birçok sıfatı vardır, bu sıfatlar arasında bir zıtlık var mıdır?
- Allah'ın zâti ve subûtî sıfatları arasındaki fark nedir?
- Allah’ın sevmesi ve gazabı da diğer sıfatları gibi zamandan münezzeh ve sürekli midir? Cennetlik olacak bir kul cehennemlik amel işliyorsa bu kulunu sürekli sever mi?
- Allah’ın yarattığı her şeyde subuti sıfatlar tecelli eder mi?