İslam’a göre, suçluyu bulmak için evini basmak var mıdır? Örneğin, zina isnadı suçunda evi basmak, gizlice gözetleme yapmak gibi durum dini açıdan uygun mudur?
Değerli kardeşimiz,
İslam’da tecessüs, bir kimsenin gizli hallerini araştırmak haramdır. (bk. Hucurât, 49/12) Bu açıdan bakıldığında, bir kimsenin gizlice yapmakta olduğu bir suçunu ortaya çıkarmak, onu suçüstü yakalamak için evine baskı yapmak doğru değildir. İslam’ın bu gizlilik prensibini ön görmesinde sayısız faydalar vardır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
a. Din imtihanında, iyi olanlarla kötü olanların görülmesi için gereken özgür iradenin kullanımına imkân veriliyor. Bir açıdan insanlara suç işleme özgürlüğü veriliyor. Yoksa, en kötü insan da polis korkusundan suç işlemeyebilir. Halbuki bu imtihanda suçun işlenip işlenmemesi yanında, kişinin kendi iç dünyasında, kalbinde, niyetinde suç işleme potansiyeline karşı özgür iradesiyle -Allah’a saygısından ötürü- göstereceği olumlu veya olumsuz tavrının belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Polisiye tedbirlerle, suç oranları azalabilir, fakat potansiyel suçlular azalmaz.
b. Toplumda suç ve suçlu oranları ne kadar açığa çıkarsa, o nispette başka insanların suç işleme temayülleri artar. Çünkü, “Üzüm üzüme baka baka kararır.” Artık suça meyilli olanlar, “Toplumda meğer herkes kötü imiş,. dünyayı ben mi ıslah edeceğim?” gibi bahaneler arkasına sığınarak daha kolay suç işleyebilir ve kendini mazur görebilir. Oysa, suç ve suçlular gizli kalırsa, herkes başkasına iyi nazarla bakar ve bir suç işlediği zaman kendini çok kötü hisseder ve psikolojik olarak kötülüklerden uzaklaşmaya yönelebilir...
c. İslam’a göre, gizli günah işleyen kimse ile açıktan günah işleyen kimse arasında çok fark vardır. Açıktan suç işleyen kimse “Fask-ı mütecahir” damgasıyla diğer suçlulardan farklı bir konumda değerlendirilir. Hatta bunun gıybeti bile caiz kabul edilir. Çünkü, açıktan günah işlemek, Allah’ın kusurları örten manasındaki “SETTAR” ismine karşı ayrı bir saygısızlıktır. Şahsî suçların açıkça işlenmemesi veya açığa çıkarılmaması Settar isminin de bir gereğidir.
Bununla beraber, bir suç şahsî olmaktan çok toplumsal insan haklarının ihlaline yönelik ise ve özellikle de şikayet konusu olursa, devletin bunu mahkeme eliyle tahkik etmesi ve gereken cezayı vermesi kaçınılmazdır.
Katil, gasp, hırsızlık, rüşvet, kumar gibi maddî zararlar yanında, toplumsal barışı da zedeleyen suçları önlemek, işlendiği ve tespit edildiği takdirde, gereken cezanın verilmesi önde gelen görevleri arasındadır.
Fakat zina gibi garaz damarıyla, yalan yere isnatlarda bulunulması kolay olan bir suçun şikayet konusu edilmekten dahi çıkarılmışçasına hakkında zor şartlar getirilmiştir. Dört şahidin şart koşulması “o konuda şakk-ı şefe etmeyin = hiç konuşmayın” anlamına gelir. Şikayet eden eğer dört şahit bulamazsa seksen değnek yemeyi göze alması ve şahitliğinin bir daha kabul edilmeyeceğini bilmesi gerekir. (bk. Nur, 24/4)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Osmanlı'da padişahların idam cezası verdiği biliniyor; İslam'a göre böyle bir yetkileri var mıdır?
- Tarikatlardaki bağlılığın sınırı nedir? "Mürid mürşide karşı, teneşir tahtasındaki ölünün, ölü yıkayıcıya kendini bıraktığı gibi bırakmalıdır." anlayışı doğru bir ifade midir?
- Laiklik nedir?
- Bir Müslüman laik olabilir mi?
- Osmanlı kanunnamelerinde, zina suçu için İslam'a uygun ceza verilmeyip, geleneksek yöntemlerle para cezası uygulandığına dair iddialar doğru mudur?
- Osmanlı Devletinde devşirme usulü nasıldı? Yeniçeri Ocağı İslam Hukukuna uygun mudur? Hacı Bektaş-ı Veli kimdir? Osmanlı yeniçeri teşkilâtı Bektaşi midir?
- İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin İslam dünyasına ne gibi yararları ve zararları dokunmuştur?
- Günahkârlara selam verilir mi? Özellikle zina yapan, içki içenlere selam verilir mi?
- Emanete ihanet eden bir insan, emanet sahibi ile helalleşirse bu günahtan kurtulur mu, ayrıca tövbe etmesi gerekir mi?
- Osmanlı'daki "Cuma Selamlığı" nasıl oluyordu?