Namuslu bir kadına iftira eden kişiye hangi cezalar verilir?

Tarih: 23.10.2019 - 14:48 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Namuslu bir kadına iftira eden kişi Hanefi mezhebine göre nikah şahitliği geçerli midir?
- Yine Hanefi mezhebine göre tövbe ederse fakat helallik almamış ise nikah şahitliği geçerli midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İffetli bir kimseye zina iftirasında bulunmaya kazf denir.

Kur'an’da kişilik hakları kapsamında iffet, şeref ve haysiyet dokunulmazlığına ayrı bir önem verilmiştir. Müminlerin annesi Hz. Aişe aleyhinde çıkarılan ve İslâm tarihinde "İfk Hadisesi" olarak bilinen dedikodular sebebiyle, başta Resûl-i Ekrem (asm) olmak üzere Hz. Aişe’nin ve Ebu Bekir ailesinin maruz kaldığı iftira kampanyası ve katlanmak zorunda bırakıldıkları manevi işkenceler üzerine Nûr suresinin 11-20. Ayetleri nazil olmuştur. Bu ayetlerde bir taraftan Hz. Aişe’nin bir iftiraya maruz kalmış iffetli bir kadın olduğu açıklanmış, diğer taraftan iffetli kişilerin şeref ve haysiyetlerinin koruma altına alınması maksadıyla hukuk ilkesi getirilmiştir.

Sünnette de kazf suçuyla ilgili bazı rivayetler mevcuttur. Hz. Peygamber (asm)’in, insanı helak edecek olan yedi suç ve günahtan birinin iffetli bir kadına zina ithamı olduğunu söylediği rivayet edilmiştir. (Muvaṭṭaʾ, Ḥudûd, 5; Buhârî, Ḥudûd, 44-45)

Kazf suçu sabit olduğu takdirde suçluya bedenî ceza olarak celde (sopa) cezası uygulanır; manevî ceza olarak da şahitliği kabul edilmeyen güvenilmez bir kişi sayılır.

Kur'an’da zina iftirasında bulunup da şahit getiremeyenlere seksener sopa vurulması ve artık onların şahitliğinin kabul edilmemesi hükmü yer alır (Nûr 24/4)

Bundan dolayı kâzife, yani zina iftirasında bulunup da şahit getiremeyenlere uygulanacak seksen sopa cezası fıkıhta cezası şâri‘ tarafından belirlenen, bunun için de arttırma ve eksiltmeye veya yerine başka ceza ikamesine gidilemeyen had niteliğindeki cezalar arasında görülmüştür.

Celdenin uygulama şekli ve şartları konusunda literatürde yer alan ayrıntılar, cezaların infazında aşırılığın önlenmesi, istikrar ve kanunîliğin sağlanmasına yönelik çabalar niteliğindedir.

Kazf suçlusuna verilecek manevî ceza ise, onun güvenilirlik niteliğini kaybetmesi, mahkemelerde şahitliğinin kabul edilmemesidir.

Kāzifin tövbe etmesi ve durumunu düzeltmesi halinde, şahitliğinin kabul edilip edilmeyeceği konusu fakihler arasında tartışmalıdır.

Hanefîlere göre kāzif tövbe etse de şahitliği kabul edilmez. Fasık yani günahkar Müslüman, fıskından vazgeçer ve tövbe ederse, şahitliği kabul edilir. Fakat, Hanefîlere göre bunun bir istisnası vardır; o da kâziftir. İffetli bir Müslümana zina isnad edip dört şahit getiremeyen ve bu yüzden kazf cezası uygulanan kişi, tövbe etmiş bile olsa, onun şahitliği kabul edilmez.

Buna göre, kazf suçundan dolayı had cezası vurulmayan kişinin şahitliği geçerli olur.

Diğer mezheplerin mensuplarına göre, ise, kazf suçundan dolayı had cezası vurulsa bile, kāzif tövbe eder ve iyi hali görülürse şahitliği kabul edilir.

Bu ihtilaf Nur Suresinin 4. ayetinin farklı yorumundan kaynaklanmaktadır. (bk. Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmı ve Edilletüh, VI, 567)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun