Mekke’nin, Kabe’nin milattan sonra IV. yüzyıldan sonra inşa edildiğini iddia edip, Yunan ve Roma tarihçilerinin veya coğrafyacılarının Mekke’den söz etmemelerini gerekçe gösterenlere ne dersiniz?

Tarih: 22.02.2012 - 04:36 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Dünyada “Mekke’nin, Kâbe'nin milattan sonra IV. yüzyıldan sonra inşa edildiğini...” iddia etmekten daha açık bir yalan olamaz. Binlerce tarih, siyer, tefsir, hadis kaynağında Mekke ve Kâbe'nin inşası konusu işlenirken ve ilk kez Hz. Âdem tarafından inşa edilen Kâbe'nin, daha sonra Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından inşa edildiği gerçeğine vurgu yapılırken, bu tür  bir iddianın hiçbir önemi olamaz.

- İlgili iddiada Yunan ve Roma tarihçilerinin veya coğrafyacılarının Mekke’den söz etmemelerini Mekke’nin miladî IV. asırdan önce olmadığına delil getirilmiştir. Halbuki Mekke, eskiden küçük bir köydür. Bir devlet değildi ki, meşhur olup ondan bahsedilsin. Binlerce köy var ki, aynı tarihçiler onlardan da söz etmemişler. Onların söz etmemeleri, bu köylerin olmadığına delil getirilebilir mi?

Bu iftiranın altında yatan asıl sebep, -bir kısım Batılı dinsizlerin ve İslam’a karşı kin ve nefretin verdiği sarhoşluk içinde olanları-Hz. Muhammed diye bir şahıs tarihte gelmemiş, bu sadece bir efsanedir...” türünden yaptıkları açıklamalarının bir kopyasını daha öne sürmektir. Böylece -İslam kültüründe mevcut olan bazı bilgileri; özellikle İslam dini ile Hz. İbrahim arasındaki bağları yalanlamak suretiyle- yeniden gündeme taşımaktır.

Farklı sitelerde yer alan ve Dr. Refat Amari tarafından kaleme alınan ingilizce yazıda bu hususu kolaylıkla anlayabiliriz. Hz. Muhammed’in Hz. İsmail ve Hz. İbrahim’im neslinden olmadığını iddia eden şu ifadelerden bunu anlamak mümkündür:

“The True Origin of Mohammed: The family of Mohammed, as Sabaean of Cushite origin descending from Ham, can't be connected with Ishmael and Abraham, who were of Semitic origin.”

- Şimdi bir Müslüman olarak biz, Kur’an’a Hz. Muhammed’de, binlerce İslam bilim adamlarına mı inanacağız yoksa, bu İslam düşmanı siyoniste mi inanacağız?

Şunu çok iyi biliyoruz ki, güneş üflemekle sönmez, göz yummakla gece olmaz... Gözünü kapayan kendine gece yapar. Güneşi üflemekle söndürmeye kalkışan maskaralığını dünya-aleme ilan etmiş olur. Bunun gibi  Hz. Muhammed güneşini, Kur’an güneşini, İslam güneşini söndürmeye teşebbüs eden kimse, ahmaklığını, basiretsizliğini, akılsızlığını, vicdansızlığını, dinsizliğini dünyaya ilan eden sefih bir şovmen koltuğuna oturmak zorunda kalacaktır.

- “Bir tek doğru, binlerce yalanı bir anda yok eder.” anlamında bir söz vardır. İşte dünyada ondan daha doğru bir kaynak, bir semavi kitap olmayan Kur’an’ın ifadesi:

“Biz Beytullâh’ı insanlara sevap kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrâhim’i namazgâh edininiz! İbrâhim ile İsmâil’e de: 'Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secde edenler için bu Evimi tertemiz bulundurun!' diye emretmiştik. Ve o vakit İbrâhim: 'Ya Rabbî, burayı güvenli bir şehir yap. Buranın halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri çeşit çeşit mahsullerle rızıklandır!' dedi. Bunun üzerine buyurdu ki: 'Onlardan inkâr edeni dahi rızıklandırıp az bir zaman hayattan nasip aldırır, sonra da onları cehennem azabına sürerim. Orası varılacak yer olarak ne fena bir yerdir! İbrâhim ile İsmâil beytullah’ın temellerini yükseltirken şöyle dua ediyorlardı:  'Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Yaptığımız bu işi kabul buyur bizden! Hakkıyla işiten ve bilen ancak Sen’sin.'(Bakara, 2/125-127)

“Biz vaktiyle İbrâhim’e Beytullahın yerini belirlediğimiz zaman: 'Sakın Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve benim Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut.' diye emrettik.”(Hac, 22/26)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun