Kuran’da 4/153. ayetinde geçen ثُمَّ lafzı hangi anlamda kullanılmıştır?

Tarih: 23.03.2018 - 01:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- ​Yukarıda yazdığım ayette Yahudilerden 70 kişinin buzağıya taptıktan sonra Hz. Musa ile beraber dağa gittiklerinde orada Allah’ı görmek istedikleri bahsedilir ve ثُمَّ lafzıyla devam başlayan bir sonraki ifadede buzağıya taptıkları bahsediliyor.
- Bu lafız sonra anlamında kullanıldığını biliyorum fakat başka anlamda da kullanılıyormuş. Örn. (Kuran bk. 6154, 90/17) bu lafız 4/153. ayette hangi anlamıyla kullanılmıştır?
- Bir de bundan başka gibi anlamlarda kullanılması ARAP diline göre caiz mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sümme lafzı, sonra manasına gelmektedir. Ancak cümledeki yerine göre, sonra da, ayrıca, bundan başka, bilahare gibi benzer anlamlara gelebilir.

"Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve 'Allah’ı bize açıkça göster.' demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik." (Nisa, 4/53)

ayetinde de "sonra" manası uygundur.

İlgili cümleye, Bilahare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edin­diler; biz bunu da affettik.” şeklinde meal vermek de mümkündür.

Peygamberleri inkar edenler, onları yalancılıkla suçlayanlar mucize istediklerinde genellikle bundan maksatları o mucizeyi görüp imana gelmek değildir; asıl gayeleri peygamberleri güç duruma düşürmek, mucize gösterememeleri halinde yalancı olduklarını ortaya çıkarmaktır.

Ancak inkarcılar, beklediklerinin aksine mucizeler geldiğinde de iman etmek yerine çeşitli bahaneler ileri sürmüşler, mucizeyi sihir olarak değerlendirmişler ve daima bir başkasını, daha büyüğünü, daha zorunu istemişlerdir.

Hz. Peygamber (asm)'e en büyük ve en anlamlı mucize olan Kuran-ı Kerîm gelip dururken gerek müşriklerin ve gerekse burada ifade edildiği üzere Ehl-i kitabın "ona gökten bir kitap gelmesini" istemeleri bu isteklerinde samimi olmadıklarını, inkâr ve inatları sebebiyle böyle davrandıklarını göstermektedir.

Allah peygamberini teselli etmek üzere İsrâiloğullarının Hz. Musa'ya yaptıklarını hatırlatmaktadır. Onlar peygamberlerinden -gökten kitap gelmesine nispetle- daha büyük ve imkansız olan bir şey istemişler, "Allah'ı bize açıkça göster." demişlerdi.

İsrailoğullarının bu ve benzeri talepleri, sayısız haksızlıkları, azgınlık, şımarıklık ve taşkınlıkları sebebiyle Allah, onları yola getirmek için birçok mucize göndermiş, zaman zaman da kendilerini cezalandırmış, yoldan çıkmamaları için yemin ettirip söz (mîsâk) almış, gerektikçe bunu kendilerine hatırlatmıştı. Ancak onlar yola gelecek ve doğru yolda ilerleyecek yerde azgınlık, taşkınlık ve sapkınlıklarına devam etmişler, altından bir buzağıyı tanrı yerine koymuşlardı.

Allah bu kadar büyük bir manevî suçu ve günahı da bağışlamış, böylece ıslah olmaları için peygamberine yetki ve delil vermişti. Hz. Mûsâ, geçmişte yaptıklarını ve Allah'ın onlara büyük lütuflarını hatırlatarak davet ve eğitme vazifesine devam etmişti.

Şu halde Allah'ın son elçisi de böyle yapmalı, müşriklerin ve Ehl-i kitabın bu saçma sapan istekleri karşısında yılmamalı, vazifesine devam etmeli...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun