Kur'an, Hz. İsa'nın mu'cizesinden bize, ölüme çare olduğu dersini mi vermektedir?

Tarih: 28.03.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Malûmdur ki bütün peygamberlere, kendi zamanlarında revaçta ve gözde olan nesneler ile ilgili mu’cizeler verilmiştir. Meselâ, cahiliyye asrında güzel söz söylemek ve şiir, en rağbette olan meta olduğu için, Peygamber Efendimize (asm.) o cihetten mu’cize gelmiştir.

Fevkalâde beliğ olan Kur’an âyetleri inmeye başladığı vakit, şâirlerin şiirleri hükmünü kaybetmiş ve bu şâirlerden bir kısmı, imana gelmiştir.

Hz. Mûsa (as.) zamanında sihir revaçta olduğundan, Mûsa’nın (as.) mu’cizesi, elindeki asâ ile sihirbazların sihirlerini yutması tarzında olmuştur.

Hz. İsa (as.) zamanında da tıp ilmi revaçta olduğundan, en büyük mu’cizeleri o nev’iden olmuş, İsa (as.), Allah’ın izniyle ölüleri diriltmiştir.

İşte yukarıda belirtilen Hz. İsa (as)’nın mu’cizesine dair, Asrımız alimlerinden Bediüzzaman'ın Sözler isimli kitabında geçen aşağıdaki pasaj, bir hayli zihnimi meşgul etmişti. Mevzu şöyle belirtiliyordu:

“Kur’an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nasıl ahlâk-ı ulviyyesine ittibaa, beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san’at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbânî’ye, remzen terğib ediyor. İşte şu âyet işaret ediyor ki:

“En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî Âdem! Me’yus olmayınız. Her dert, -ne olursa olsun- dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz. Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.”

- Acaba ölüme muvakkat hayat rengi nasıl verilebilirdi?

Hemen hatırıma kalbin değiştirilmesi mes’elesi geldi. Acaba ölmek üzere olan şahsın kalbi değiştirilince, hayatı biraz daha uzuyor ve eceli geciktiriliyor mu? Ancak son senelerde, bilhassa vücudun yabancı organı red mekanizması yüzünden başkasının kalbi alınıp, diğerine pek takılamıyor. Bu işin reklâmcıları gibi, biz de bir cihette ümitsizliğe düştük.

Sonra, hâtırıma, kalbe yapılan masajlar geldi. Kardiyoloji dersi hocamız derste bir vak’ayı nakletmişti. Bir kalb hastası, doktorunu ziyaret ettikten sonra muayenehaneden çıkarken, tam o esnada kalbi sıkışır. Doktor gelir ve hiçbir uyuşturma muamelesi yapmadan, hastanın göğsünü yarar, kalbe masaj yapar ve hastanın kriz hâli geçer. Hasta hâdiseden sonra epey bir müddet daha yaşar. Demek şahsın eceli dolmamış ki, Cenâb-ı Hak o anda doktoru onun yardımına koşturdu.

Gene aynı hocamızın beyanına göre, bu tip masaj çok rizikolu ve her zaman da tatbiki imkânsız olduğundan vazgeçilmiş, daha pratik ve rizikosu az bir hâle düşünülmüştür. Onun için de hasta sırt üstü sert bir yere yatırılacak; göğüs kafesine var gücüyle basılacak ve zemin ile göğüs kafesi arasında âdeta sıkışan kalb, kriz anında çalışmaya başlayacak. Bu bahsettiğimiz metod, hastanelerde ölmek üzere olan bazı hastalara, son bir ümit olarak yapılmaktadır.

Kalb Ameliyatlarında, Kalbe Yapılan Masaj

Açık kalb ameliyatları yapılırken, kalb âdeta durdurulmakta ve ana damarların bağlandığı başka bir cihaz, kalbin vazifesini üzerine almaktadır. Bu tip ameliyatlarda veya başka kalb ameliyatlarında kalpte âni bir durma hâsıl olsa, kalb elle sıkıştırılmakta, masaj yapılmakta, âdeta şahsın hayatiyeti muvakkaten kaybolup, tekrar gelmektedir.

Bu mevzu ile alâkalı hâtıra gelebilecek diğer bir mesele de, kalbe takılan pil mevzuudur. Kalb, bazı hâllerde tam blok diye adlandırılan hâle girer. Kalbin çalışması, kendi başına değildir. Bir merkeze, yani sinir sistemine bağlıdır. Kalb, çalışmasını sağlayan uyarıcılara karşı âdeta lâkayt hâle gelirse, kalbin durması mümkündür. İşte bu gibi hallerde, kalbe takılan pil bu ikaz vazifesini üzerine alır ve şahsın bir müddet daha hayatını devam ettirmesi ümid edilir.

- Pekâlâ, bütün bu mes’eleler, "Ecel birdir, tagayyür etmez." hakikati ile bir zıtlık teşkil etmiyor mu?

Bilâkis, bütün bu yardımlar, gene insanın belli olan eceline kadar yaşamasını te’min eden vasıtalardır. Zira aynı ameliye, bir hastayı ölüme götürüyor, bazısına da biraz daha yaşama fırsatı veriyor. Hastanede dipdiri dolaşan bir hasta akrabamın, daha iyi olurum ümidiyle yattığı ameliyat masasından kalkamadığını öğrendiğim vakit, şahsın mukadder olan eceline yetişmek için hastaneye gelmiş olduğunu anladım. Nice böyle hastalar vardır ki, “Ecel birdir, tagayyür etmez.” hakikatinin tecellisine mazhar olmuşlardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun