Kuantum mekaniğine göre nesneler katı değil enerjiden oluşuyor, insan da öyle. Bu durumda topraktan yaratılma nasıl oluyor?

Tarih: 24.10.2014 - 09:14 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kuantum mekaniğini aylar süren araştırmalarım sonucu beynim anca idrak etti. Buna göre aynaya baktığımızda biz yüzümüze bakmıyoruz, yüzümüz sadece bir dalgalanma. Hatta bu laboratuvar ortamında ölçülebiliyor. Ama Kuran’da sudan, topraktan yaratılma konusuna değinilmiş. Yani maddesel bir şeyden bahsedilmiş. Ama dış dünyada katı madde yok ise ve biz böyle algılıyorsak, nasıl oluyor da topraktan yaratılmış oluyoruz?
- Bu olay kuantum mekaniğine terstir, değil mi?
- Veya o zaman insanlar bunu anlayacak teknolojide olmadığı için mi kuranda böyle yazılmıştır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kâinattaki varlıklar, değişik şekillerde bulunabilir. Tıpkı suyun kar, buz, sıvı ve buhar halinde bulunduğu gibi. Bilindiği gibi varlıklar atomlardan, atomlar da atom altı parcacık denilen proton, nötron, nötriyo, elektron ve kuark gibi  yapılardan meydana gelmektedir. Peki bu atom altı parçacıkların mahiyeti ve yapısı nasıldır? İşte o âleme girdiğiniz zaman karşınıza bir takım enerji seviyeleri ve dalgaları çıkıyor. Onu da irdelediğiniz zaman nuraniyet âlemleriyle karşılaşıyorsunuz. Zaman ve mekan kavramları artık buralarda değişiyor. Bir anda birden fazla yerde bulunma, az zamanda çok iş yapma gibi, bizim alışık olmadığımız bir takım olaylar karşınıza çıkıyor. Allah kâinatı böyle yapmış. İnsan da Allah’ın verdiği akıl sayesinde bunları anlamaya ve Cenab-ı Hakk’ın sonsuz azamet, kuret, ilim ve iradesini görmeye çalışıyor.

Yaratma işi Allah’a hastır ve istediğini, istediği gibi istediği şeyden yaratır. Yaratan sebepler değildir. Varlıkların yaratılmasında sebepler, O’nun azamet ve kudretine birer perdedir. İşi yapan sebepler değil Allah’tır. İnsan topraktan, havadan, sudan ve güneşten gelen elementlerle yaratılmaktadır. Dikkat edilirse, o sebepler de yaratılmıştır. Yani, suyu, havayı, toprağı ve güneşi yaratan ve idare eden de Allah değil midir?

Sizin elinizde bir kurşun kalem olduğunu farz edin. Bu kalemin ışık hızıyla hareket etiiğini düşünürseniz, yani saniyede üç yüz bin kilometre hızla hareket ettiğini kabul ederseniz sonuç ne olur? O elinizdeki kurşun kalem enerjiye dönüşür. Işık olur, ışığın dalga boyu olur. Aynı şekilde katı toprağı ışık hızıyla hareket ettirirseniz, karşınıza enerji dalgaları çıkacaktır. Dolayısıyla kuantum mekaniğinin keşfettiği hususlar, Allah’ın yarattığı ve âleme koyduğu bir takım prensip ve kanunlardır. Bunlar Kur’an’ın bildirdiği yaratılışa ters düşmez, tam tersine o ayetlere kuvvet verir.

Bir defa şunun kesin bilinmesi gerekir ki, hakiki ve doğru bir ilmin ortaya koyduğu değer hükümleri, İslâm dininin bildirdiği hususlara ters düşmez. Çünkü;

Bu kâinat Allah’ın kudret sıfanın eseridir. Kâinata yazılmış bir kitap olarak bakarsak, bu kâinat kitabının sahibi Allah’tır. İlimler; ister fen, ister sosyal ilim olsun, konusu kâinat ve içindeki varlıklardır. Demek ki ilimler Allah’ın eserlerini incelemektedir. Kur’an-ı Kerim de Allah’ın kelâm sıfatının eseridir. O da Allah’ın kitabıdır. Dolayısıyla hem kâinat ve hem de Kur’an Allah’ın eseri olduğuna göre, bunun biri diğerine ters olur mu?

- Zaman zaman bilimin ortaya koyduğu hususlarla, Kur’an’ın bildirdiklerinin ters düştüğü ifade ediliyor. Buna ne diyeceğiz?

Kur’an’a ters düşen bilimin bildirdiği değildir. Daha doğrusu, burada yanlışlık Kur’an’da aranmamalıdır. Bilimin verileri olarak elde edilen değerlerde aranmalıdır. Bu durumda ya verilerin yanlış olduğu ya da elde edilen değerlerin yanlış yorumlandığı anlaşılmalıdır. Kur’an’a ters düşen, çoğu zaman ilmin verileriymiş gibi takdim edilen bir takım teori ve görüşlerdir. Bunları dikkate almaya değmez.

Kur’an, bütün insanlığa hitap etmektedir. Sadece kuantumu bilen bilim adamlarına değil. O bakımdan umum insanların anlayış ve idrakine ters gelmeyecek şekilde yaratılışı nazara vermesi, o Kur’an’ın mu’cizeliğinin bir göstergesi ve tenezzül-ü İlâhiye’dir. Yani, Cenab-ı Hakk’ın, insanların anlayış ve idrak seviyesine göre konuşmasıdır.

Demek ki ilimler ilerledikçe ve kâinatın sırları anlaşılmaya başladıkça Kur’an’ın hükümleri ve bildirdikleri gençleşiyor, aktüel hale geliyor, aklı, kalbi ve ruhu tatmin ediyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun