Kaderde olmayan başa gelir mi?

Tarih: 12.05.2020 - 15:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Mü’min kaderde olmayanın başına gelmeyeceğini bilir. Musibetlerde de durum böyledir. Hadid Suresinin 22. ayetinde şöyle buyrulur:

“Yeryüzünde olan ve kendinize gelen bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta (yazılmış) olmasın. Mutlaka bu (size göre zor ve imkânsız görünse de) Allah’a pek kolaydır. Böylece (inanarak), elinizden çıkana üzülmeyesiniz, Allah’ın verdiklerine de şımarmayasınız; Allah kendini beğenip böbürlenenleri sevmez.” (Hadid, 57/22-23; Bu konuda ayrıca bk. Taftazani, Şerhu’l-Akâid, s. 192, 203, 221-222, 234-235; Watt, s. 108, 110, 118, 128-130, 392).

Burada her şeyin kaderde yer aldığı açıklandığı gibi, musibetlerin de önceden kaderle takdir edildiği beyan edilir. Bu durum, Allah’a (CC) göre son derece kolaydır. Ayrıca başına musibet gelen mü’min: “Kaderde varmış ki, başıma geldi.” diye düşünüp kaybettiklerine üzülmemeli, eğer ona bir nimet verilmişse, buna da şımarmamalıdır.

Tevbe suresi 51. ayeti de bu konuya açıklık getirir. Münafıklar Rasulullah’a bir zafer ve ganimet nasip olunca sevinmezler, savaşla mü’minlere bir musibet (yenilgi, zarar ve ölüm) geldiği zaman da; “Savaşa girmemekle işimizi sağlama aldık.” diye düşünüp böbürlenirlerdi. Bu tavırlarına karşı Rasulullah’a şöyle emredilmişti:

“(Resulüm) de ki; ‘Allah’ın yazdığından başka bize asla (bir) musibet gelmez, Allah bizim mevlamız (dostumuz, yardımcımız ve Rabbimizdir), müminler de ancak ona tevekkül etsinler (dayanıp güvensinler).” (Tevbe, 9/52. ayet; Aydın, s. 362.)

Demek her şey, başa gelen iyilik ve kötülükler Allah’ın (CC) kader ve kazası iledir. Mü’mine bir musibet gelince; “Kaderde varmış ki, başıma geldi, Allah benim mevlam, yâr ve yardımcımdır, ona tevekkül ediyorum, kader ve kazasına razıyım, elbet bunun da hikmetleri vardır.” diyebilmeli, musibetlere sabretmeli ve rıza göstermelidir. “Men âmene bil kader emine mine’l- keder = Kadere iman eden kederden emin olur.” ilkesi de bunu gerektirir.

Ama bir Müslüman, günah işlemeye karar verip, “İlahî takdir böyle” diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günahı işledikten sonra: “Takdir-i İlahî böyleymiş” diye suçu kadere yükleyemez ve kendini mazur gösteremez. (Aydın, s. 369; Gölcük, Kelam Açısından İnsan ve Fiilleri, s. 231-232.) Küfre rıza küfür olduğu ve razı olanı kâfir ettiği gibi, günaha rıza da işleyeni günahkâr eder.

Kadere rızayı bu şekilde anlamak doğru değildir. Burada insan günaha rıza göstermektedir. Oysa Allah (CC) o günahı nehiy edip yasaklamakla ona razı değildir. İyi-kötü her şeyin yaratıcısı Allah’tır (CC). Bunu kabul edip rıza göstermek gerekir. Ama onun razı olmadığını işleyip kaderde varmış diye suç kadere yüklenmemelidir. Kur’an ayetleri ve hadis-i şeriflerde, küfre ve günahlara razı olun ve işleyin, diye bir hüküm yoktur. Zaten irade, mesuliyet ve sorumluluk için insana verilmiş, kader de insanı gurur ve kibirden kurtarmak hikmetiyle inanç esasları içinde yer almıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun