İslam alimleri sürekli neden hüzün ve keder içinde?
- Hristiyanlığın büyük günahlarından bir tanesi de şehvettir. Burada şehvet, her şeye olumlu bakan, hayatı seven, insanlara karşı daima güler yüzlü olan, etrafa sürekli neşe saçmak anlamına gelir anladığım kadarıyla. Benim sorum ise şu: İslamiyet’te bu tarz bir şey var mı?
- Neden birçok hatta neredeyse bütün İslam alimleri sürekli acılar çektiğini dile getirip durmuş?
- Bir Müslüman bu dünyaya gelişini bu bahsettiğim karakterde yaşaması uygun değil mi?
Değerli kardeşimiz,
Alimlerimizin üzüntü ve kederi, nefsi, gaflet ve günahlardan korumak ve ahiretin o dehşetli imtihanlarından kolay geçebilmek için, dünyada ölümü ve sonrasını çokça zikretmek ve hatırlamak şeklindedir. Bu durum, insanın kendi iç dünyasında bir hasbihâldir, yoksa etrafına keder satmak manasında bir somurtkanlık ve üzüntü değildir.
Bu üzüntünün ilacı da ilahi neşe ve neşvedir. Yani ölümün ve mahşerin dehşetini düşünmekten hasıl olan elem ve keder Allah’ın af ve rahmeti ile karşılanır, arada hassas bir denge kurulur. Yani mümin korku ve ümit arasında yaşar; ne korkuya kapılıp hayatını bütünü ile zehir eder ne de ümide kapılıp gaflet ve dalalete sapar.
Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre, Resul-i Ekrem (asm) genellikle güleç yüzlü idi. Yani o, en sıkıntılı anlarında bile umumiyetle üzüntülerini belli etmez ve yanındakilere hüzün verecek bir tavır sergilemezdi. Bilhassa çok sevdiği kimselerle karşılaştığında tebessümü bir kat daha artardı. (bk. Tirmizî, Menâkıb, 10; Ebû Dâvûd, İstiska, 2)
Demek ki, hüzün ve keder, kişinin birçok yönden sıkıntıya girmesi veya girme endişesiyle alakalıdır. Mesela:
a) İnsanların cenneti kaybettirecek günahlara bulaşması çok önemli bir sıkıntıdır. Bu işin önemini ise alimler bilir ve onun için herkesten ziyade üzüntü ve keder içinde olurlar.
b) Cehennem gibi alevleri göklere yükselmiş bir hapis yoluna sürükleyen suçların bu mesuliyetini en iyi alimler bilir.
c) Bu sebepledir ki, “Allah’ın kullarından en çok korkanlar alim olan kimselerdir.” (Fatır, 35/28) mealindeki ayette Allah’tan en çok korkanların / takva sahibi olanların, saygılı olanların, alim olan kimseler olduğu bildirilmiştir.
d) İnsanların muallimi ve mürebbisi olan alimlerin onlara karşı büyük sorumlulukları vardır. Bu görevlerini hakkıyla yapmadıklarını düşünmek ve ondan üzüntü duymak sorumluluğu idrak etmek manasına gelir. Bu da ancak ilimle olur.
e) Hadis-i şerifte Efendimiz (asm) “Bela ve musibetlere en çok maruz kalanlar peygamberlerdir, sonra da onlara yakın olan kimselerdir…” diye buyurmuştur. (bk. Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, I, 172, 174)
Bu hadis-i şerifi “...Alimler peygamberlerin varisleridir...” (Buhari, İlm, 10; Ebû Davut, İlm, 1; Tirmizi, İlm, 19; İbn Mace, Mukaddime, 17) hadis-i şerifiyle karşılaştırdığımız zaman, çok yönlü bir üzüntü gerekçesinin ilim vasıtasıyla olduğunu anlayabiliriz.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Peygamberimizin "Hüzün Peygamberi" olduğuna dair bir hadis var mı?
- İslam büyüklerinden bazıları üzüntülü olmayı tavsiye ediyor. Ölçümüz ne olmalıdır?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İslam büyüklerinden bazıları üzüntülü olmayı tavsiye ediyor. Günümüzde eğlenmek, sürekli neşeli olmak, gülmek tavsiye ediliyor ve strese karşı bunlar öneriliyor. Ölçümüz ne olmalıdır?
- Alimler, Peygamberlerin mirasçılarıdır, sözü ile ne denmek istenmiştir?
- Öyle günahlar vardır ki, onları ancak maişet yolunda çekilen sıkıntılar giderir, anlamında bir hadis var mıdır?
- Peygamberimizin varisleri olan evliyalar, alimler kimlerdir?
- Gülme, tebessüm, kahkaha gibi konularda dinimizin tavsiyeleri nelerdir?
- Mezhepler Dosyası- Üçüncü Bölüm
- Mezhepler Dosyası
- Bir insan ibadetinde kusurlu davranırsa, Allah sürekli o kişiye üzüntü mü verir?
- Peygamberimizin "Hüzün Peygamberi" olduğuna dair bir hadis var mı?
- "Hüzne yapışın. Zira hüzün, kalbin anahtarıdır." rivayetini nasıl anlamalıyız?